Spor sadece sahadaki mücadele değil

Haberin Devamı

BAKTIM salıları spor camiasını ilgilendiren yazılar yazmaya başladım. Aslında hepsine baksanız; maç kritiği değil, skorla ilgili değerlendirmeler değil... Çoğu toplumsal olaylar, camiaların genel ruh halini anlatan yazılar... Ne yapayım; sporun itici güç olduğuna, sporun sadece sahadaki mücadeleden ibaret olmadığına inanıyorum. Çünkü biliyorum ki; bir ülkenin, bir bölgenin gelişmesinde spor, sanat itici güç... O yüzden bu yazıları spor yazıları olarak okumayın...

Yanlışlıklar zinciri

Birinci halka, kongreden başlıyor. Aslında birlikte hareket etmesi gereken iki liste gereksiz bir yarışa girdi. Camiada sanki yeni bir dönem açılıyormuş gibi bir hava yaratıldı, geleneksel yönetim yerine yeni bir zihniyet ortaya konuluyormuş gibi davranıldı.
Ama günler geçince anlaşıldı ki...
Bırakın A planı; ne B, ne C, ne D, ne E planı yapılmış.
Arkada ne konuşulduğu gibi bir sponsor, ne de destek vereceği söylenen abiler, amcalar varmış.
Karşıyaka önemli bir camiadır; sadece başkan olmak değil, düz, sıradan üye olmak bile değerlidir.
Ama yönetime girip geleceği yönetmeye aday oluyorsan, o zaman ortaya bir eser koymanız lazım. Koyamıyorsanız da, şapkayı önünüze alıp düşünmeniz lazım.
Bana göre gereğini de yapmanız lazım.
Yakışanı budur...

İkinci halka, camianın ruh halini gösteriyor. Herkes bir rehavette, “Nasıl olsa Selçuk Yaşar verir” diye düşünüyor. İyi arkadaş da, “Bir gün vermiyorum, veremiyorum” derse ne yapacaksın. Böyle taraftarlık olmaz arkadaş... Elini cebine atacaksın; üç lira, beş lira, yeri geldiğinde 1 milyon lira... Ne kadar verebiliyorsan, ne kadar katkı yapabiliyorsan... Kaçak güreşmek yok; başkasının parasıyla başkanlık, yönetim kurulu üyeliği, divan kurulu üyeliği havası atmak yok. Katkın yoksa bırak; o koltuklara destek verecekler otursun. Sen de taraftar olmanın keyfini yaşa, tribündeki yerini al lütfen...
Karşıyaka’nın sanayicisi, esnafı, yaşayanı kulübün için yapacakların bu kadar mı?

Haberin Devamı

KARANLIK SON KAPIDA

Üçüncü halka, futbolu sadece sahada oynandığını zanneden bir yaklaşımdan oluşuyor. Artık biliyoruz ki; Türkiye’de lobicilik yapmıyorsan, ilişkileri yönetemiyorsan, Ankara’da, Federasyon’da ve karar vericilerin gözünde güçlü değilsen yeşil sahalarda da güçlü değilsin. O zaman başına gelenlere razı olacaksın. Hakem senin penaltını vermeyecek ama rakibin kendini atmasına göz yumacak, nizami golünü vermeyecek ama rakibin bal gibi elle golünü verip santraya koşacak, faul olmayan pozisyonda düdük çalacak ama senin oyuncu değişikliğine izin vermeyecek...
Sen zirveden uzaklaştıkça sinirlerin bozulacak, sinirlerin bozuldukça düşündüğünü sahaya yansıtamayacaksın.
Taraftar da, “Böyle gelmiş böyle gidecek” marşını söylemeye devam edecek.
Dördüncü halka, taraftarlıkla fanatizmi karıştıran seyirciden oluşuyor. Sahaya giren taraftarsa o zaman içinde renk aşkıyla yanıp tutuşan kim? Stadın koltuklarını parçalayıp sahaya atan taraftarsa, camianın içinde olmayı gurur meselesi yapan kim? Soruyorum kim...

Halkalar uzayıp gidiyor. Yanlışlıklar zincirinin yanında doğrular zinciri ve onu oluşturan halkalar da yok mu? Olmaz mı?
Spor Müdürümüz Nuri İmre dünkü yazısında çok güzel bir cümle kullanmış.
Demiş ki...
“Birbirinize olan sevginizle, yüreğinizle; hakemlere hakemliklerini, Karşıyakalılara Karşıyakalılıklarını hatırlatın...”

Haberin Devamı

Bu da yanlış değil mi?

Hadi diyelim kendini kaybetti, kendini tutamadı sahaya indi bir taraftar... Futbolcular ve güvenlik görevlileri de kendini taraftar zanneden bu arkadaşı alıp sahanın dışına çıkardılar. Belli ki; gidecek, kaçacak yeri yok. Bir sivil polis; o arkadaşın yanına geliyor, elinde telsiz var, vurdukça vuruyor... Geriliyor, bir daha vuruyor, zıplıyor bir daha vuruyor. Yanlışa yanlışla karşılık verirsen, o zaman doğruyu kim yapacak? Birilerinin de doğruyu göstermesi lazım. Biliyorum; polis olmak zor, hele Türkiye’de, hele böyle gergin bir toplumda, hele böyle bir maçta... İyi arkadaş da, sana güvenmeyeceğiz de kime güveneceğiz?

Spor sadece sahadaki mücadele değil

Yazarın Tüm Yazıları