Sözünü tutmazsa cezası ne

Ertuğrul ÖZKÖK
Haberin Devamı

ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz, dün altına imza atarak açıkladığı taahhütleri yerine getirmezse ne olur?

Bu sorunun cevabı önemli.

Çünkü seçimde taahhütte bulunmanın orijinal bir tarafı yok.

GEREĞİNİ YAPARIM

Siyasiler yıllardır aynı şeyi yapıyorlar.

Bu mesajın orijinal olması için yukarıda sorduğum sorunun cevabının da verilmesi gerekir. Dünkü basın toplantısından sonra Yılmaz'a sordum.

‘‘Bu sözü verirken, kendi kendinize bir de müeyyide koydunuz mu?’’

ANAP Genel Başkanı şu cevabı verdi:

‘‘Bunlar kesin taahhütlerimiz. Biz geçen seçimde de taahhütte bulunmuştuk. Onların çoğunu yerine getirdik. Bu defakinin farkı bir de takvim veriyoruz.’’

Soruyu tekrarlıyorum.

‘‘Ya yerine getirmezseniz ne olacak? Mesela genel başkanlıktan ayrılacak mısınız?’’

Yılmaz devam ediyor:

‘‘Burada siyasi sorumluluğumuz söz konusu. Elbette onun siyasi gereğini hiç tereddütsüz yerine getiririm.’’

Cevap yeterince açık olmayınca ısrar ediyorum.

Bu taahhüdü yerine getirmemenin siyasi gereği nedir?

‘‘En büyük müeyyide seçmen tarafından cezalandırılmaktır. Ama işi oraya kadar götürmeye gerek kalmaz.’’

AKTİF VATANDAŞLIK

Ben bu sözleri, ‘‘Sözümü yerine getirmezsem, seçmen tarafından cezalandırılmayı beklemeden gereğini yaparım’’ şeklinde yorumluyorum.

Zaten ancak böyle bir söz, bu sosyal mukaveleye bir anlam kazandırır.

Yılmaz bunu anlatırken yeni bir kavram daha ortaya atıyor:

‘‘Biz aktif vatandaşlık sistemi ile hesap vereceğiz’’ diyor.

Ancak bunun ne olduğu konusunda tam bir açıklık getirmiyor.

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal da benzer bir seçmen mukavelesi yapmaya hazırlanıyor.

Bu tür mukavelelerin bir yararı olabilir.

Türk siyasi sisteminde partiler, başarısız genel başkanlarını cezalandıramıyorlar.

Böyle olunca da partiler sistemi kurumsal olarak yara alıyor.

Yüzde 27 oy oranı ile devraldığı bir partiyi iki seçimde yüzde 10'lar seviyesine indiren bir parti lideri bile koltuğunu korumaya devam edebiliyor.

Üstelik korumakla kalmıyor, kongre oyunları ile durumunu daha da kuvvetli hale getirebiliyor.

Şimdi bu mukavele sistemi ile siyasi parti genel başkanları, işlemeyen parti müeyyidesinin yanına bir başka kontrol mekanizması koyabilir.

Ama burada da sorun yine gelip liderin kişiliğine dayanıyor.

Yerleşik demokrasilerde bir seçim başarısızlığı bile genel başkanın gitmesi için yeterli olabiliyor.

KURBAN YASAĞI

Ama başarısızlığa karşı kalın parti zırhları ile teçhiz edilmiş liderlerin meselesi kurumsal olmaktan çok moraldir.

O yüzden mukaveleler yanında bunun müeyyidelerinin de daha açıkça ortaya konulması gerekir.

ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz bu seçim için bence çok önemli bir karar almış.

Bundan böyle partililer, seçim meydanlarında kurban kesmeyeceklermiş.

Bu karar, bir genelge ile partinin bütün örgütlerine duyurulacakmış.

Yıllardır siyasi partilerden böyle bir karar bekliyorum.

1970'li yılların sonunda Ecevit gittiği her yerde kurban kesilmesini istemediğini söylerdi.

Ama çoğu yerde sözü dinlenmezdi.

Bazen küçük bir koyun sürüsünün kesildiği bile olurdu.

Bu arada zorla yere yatırılan büyükbaş hayvanların kesilmesi ise insanın dayanamayacağı görüntüler ortaya çıkarırdı.

Lider tam önünden geçerken hayvanı kesmeye çalışan kasaplar, aceleyle olmadık işler yaparlardı.

MEDENİ GÖRÜNTÜ

Umarım bu defa ANAP iyi bir geleneği başlatır ve siyaset meydanlarının, insanın içini yakan bu görüntüsü silinir.

Öteki partilerin de bu uygulamaya son vermeleri halinde Türk siyasetine daha medeni bir görüntünün geleceğine inanıyorum.

ANAP'ı da bu kararından dolayı kutluyorum.



Yazarın Tüm Yazıları