Söyleme sahip çıkılsın

Adalet ve Kalkınma Partisi, Anadolu'ya kendisinin sahip çıkacağını söylüyor, ‘‘taşralı zihniyet’’te olduklarını reddediyor, ‘‘Türkiye biziz’’ diyor. Dediklerine katılmasam da bunun son derece akıllı bir stratejik adım olduğunu kabul ediyorum.

Bu parti son derece özgün bir konjonktürün yarattığı bir siyasal harekettir. Ülkemizin geldiği noktada yepyeni bir söyleme ihtiyaç vardı.

Eski sisteme ait olan tüm söylemler yıkılmış durumdadır. Ekonominin iflası, belirli bir tür siyaset yapma anlayışının iflasıyla paralel ortaya çıkmıştır. O belirli siyaset yapma anlayışının iflas etmesiyle de eski dönemde kurulmuş olan ortaklıklar, stratejik beraberlikler, çıkar işbirlikleri de çökmüştür.

Bunları devam ettirme isteği hálá daha olabilir ancak eskiyi sürdürecek ekonomik taban yıkıldığı için ne kadar gayret edilse de eski sistemin çarkları artık döndürülemeyecektir. İşte bu nedenle yeni bir söyleme ihtiyaç vardı ve AK Parti bu söylemi ele geçirmek için yola çıkmış durumda.

* * *

Dikkat ettiniz mi bilmiyorum ama Recep Tayyip Erdoğan bu konuda son derece bilinçli.

Eski dönemi çok iyi analiz etmiş. İnsanların neleri beklediğini de iyi tespit etmiş.

İnsanlar şu anda memleketin tümüne sahip çıkacak, Türkiye'ye yeniden umut verecek, kalkınma ve büyümeyi tekrar ülkenin gündemine sokacak bir atılım bekliyorlar. Ve bunun önyargısız, meslekli, kendi iş dallarında başarılı yeni kadrolarla yapılmasını istiyorlar. Bu iki noktada neredeyse konsensüs sağlanmış durumda Türkiye'de.

Tayyip Erdoğan gibi Erdal İnönü de bu çözümlemeyi yapmış. Gelen haberler doğruysa kurmayı düşündüğü partide mesleğini kimlik edinmiş, bilgili, birikimli insanlardan başka kimse olmayacağını söylemiş.

AK Parti'nin kurucuları bu ihtiyaca cevap vermek için doğru bir taktik adımla seçilmiş.

Tabii ki bu partinin programı öyle çabuk hazırlanamaz. Bir kere onlara oy verecek seçmen kitlesinin önemli bir bölümünün katılmadığı bir yaşam tarzını, bir toplum projesini, bir Türkiye hayalini savunmak zorundalar.

Hem kendi ‘‘eski’’ inanışlarından taviz vermeyecekler, hem de tüm Türkiye'nin partisi olma iddiasında olduklarından ‘‘liberal’’ de olacaklar.

İmkansız değilse bile zor bir proje. Erdal İnönü'nün Deniz Baykal'a dediği gibi onlara hayatta başarılar dilerim.

* * *

Ancak onların temel bir sorunları var. Türkiye biziz diyorlar ama Türkiye tabii ki sadece onlar değil. Türkiye'de bugün bir arayış var. Son 10 yıldır, fakirleşmenin hızlanmasıyla birlikte ivmesi yükselen bir arayıştı bu.

İnsanlar umut arıyor ve bu nedenle de her seçimde oylar bir o partiden bir öteki partiye kayıp duruyor. Her defasında ise verilen oylar umutsuzluğu perçinliyor, hayal kırıklıkları dağ gibi büyüyor. Bugün yapılan kamuoyu yoklamalarında AK Parti'nin yarın seçim olsa tek başına iktidara gelir gibi gözükmesi hiç şaşırtıcı değildir, hatta normaldir.

Çünkü yıkılan eski sistemin küllerinden sadece o doğdu şimdiye kadar, alternatifi yok şu anda.

Ama tabii ki Türkiye onlardan ibaret değil, başka bir Türkiye daha var ve onlar da kendi hislerine tercüme olacak hareketlenmeyi bekliyorlar.

Bu ülkede dini duygularını özel yaşamında yaşamakla mutlu olan, dini tartışmaların kamu alanına taşınmasından rahatsızlık duyan, liberal, tam demokrat bir ülkeyi özleyen, kendisine hedef olarak Batı'yı koymuş olan, ülkemizi Batılı bir ülke yapmak için elini taşın altına koymaya hazır olan insanlar var. ‘‘Beriki Türkiye’’ de diyebilirsiniz isterseniz buna.

Onlar da ‘‘Türkiye biziz’’ diyorlar. Bu ses şimdi duyulmuyor gibi çünkü AK Parti dışındaki partilerin ses duyuracak filan takatları yok.

Ama ses kanalını arıyor ve mutlaka da bulacak.

* * *

AK Parti'nin sunuluşunda başsunucunun anlattığı bazı şeyler bu partinin kendi içindeki çelişkileri çözmeyi başarıp, kriz konjonktürünün yarattığı bir parti olmaktan kurtularak özlenen Türkiye'yi yaratabileceği konusunda tereddüt yarattı.

Tayyip Erdoğan kamuoyu araştırması yaptırdıklarını, halkın hayati önem verdiği meseleler sıralamasında ‘‘hak ve özgürlüklerin’’ birinci ve ikinci sırada yer almadığını söyledi.

Ekonomik sorunlar yer alıyormuş bir ve ikinci sırada. Ama AK Parti, sadece kendi seçmenini ilgilendiren hak ve özgürlükleri hep birinci plana koymuş olan, bunlar için gerekirse toplumun diğer kesimlerini karşısına almayı yeğleyen bir gelenekten doğdu. Ekonomi için fikirleri hem palavra düzeyinde kaldı. O geleneği de reddetmiyorlar ancak şimdi tanımları daha geniş, ‘‘herkesi kapsayacak’’ şekilde yaptıklarını idddia ediyorlar.

Ekonomik sorunlar çözüldüğünde, Türkiye tekrar büyüyen, üreten ve tüketen bir ülke olduğunda AK Parti'ye kaymış olan tercihlerin büyük bölümü kendi doğal mecrasını bulacaktır.

Bu partinin şu aralar boşluk bulduğu için ele geçirmeye çalıştığı söylemi sadece onların eline bırakmamak gerekiyor. Dediklerinde samimi olsalar bile kendi iç çelişkilerini çözüp, bu söylemin hakkını verip, özlenen liberal-demokrat Türkiye'yi yaratmaları imkánsızdır.

Söylem sahibini arıyor, bulduğu zaman da AK Parti ana muhalefet partisi olacak, dengeler kurulacak.
Yazarın Tüm Yazıları