Soykırım mahkûmu zavallı El Beşir

AKLIMIN ucundan Sudan Devlet Başkanı El Beşir’e acıyan hatta onu koruyan bir yazı yazacağım geçmezdi. Fakat kader ağlarını ördü ve şimdi sizin karşınıza El Beşir’i savunan avukat olarak çıkıyorum.

Haberin Devamı

Avukatlar bildiğiniz gibi “suçu değil, suçluyu” savunur. Dolayısıyla bu yazı soykırımın savunması değildir. Bu yazı, bu cürümü işlemekle suçlanan El Beşir’in savunmasıdır. BBC’nin internet sayfasından edindiğim bilgilere göre, ABD ve bazı İnsan Hakları Örgütleri, Sudan’ın Darfur bölgesinde soykırım yapıldığını iddia etmişler. Diğer taraftan Birleşmiş Milletler soruşturma heyeti yaptığı incelemelerden sonra “söz konusu yörede harp suçları işlendiği ancak eylemlerin soykırım amacı taşınmadığı” sonucuna varmış.

* * *

İmparatorluklar kuran tüm milletler Araplar, Avrupalılar, Çinliler, Ruslar, Japonlar ve diğerleri, özellikle bizim bir parçası olmak istediğimiz Batı’nın “büyük devletleri”ni yaratan uluslar, bilinç atlarında “Tanrının, onları dünyaya nizam vermek” ödeviyle bu âleme yolladığına inanır. Buna Hıristiyan öğretisinde “misyon”, İslam’da “cihat”, Osmanlı’da “gaza” denir. Bu misyonla yükümlü aynı zamanda ulusal çıkarlarını azamileştirmek isteyen kişilerin yönettiği büyük devletlere “emperyalist” denir. Emperyalizm, sadece iktisadi sömürgecilik değildir. Emperyalizmin ahlâki gerekçesi de vardır. Bu da medeni olmayan ülkelere “medeniyet” götürmektir. Bunun bugünkü karşılığı “demokrasi”dir. Emperyalistler, medeniyetten nasibi almamış milletlere önce nasihat ederler. Pek tabii nush (nasihat) ile uslanmayan milletlerin hakkı olan köteği atmaktan da hiç çekinmezler. Emperyalistlerin en iyi becerdikleri iş de medeniyet/demokrasi götürme değil, kötek atmaktır. Uluslararası hukuk, insan hakları, demokratik haklar değip, adamı fena faka bastırırlar ve eşşek sudan gelinceye kadar döverler. Bunun en son örneği Irak’tır. Nush ile uslanmayan Irak, dayaktan gebermiştir. Falakaya bugünlerde Afganistan yatırılmıştır. Eğer nush ile uslanmazsa sırada Iran vardır. O da kabadayılığa devam ederse, bir araba sopa yemeye kendini hazırlamalıdır.

* * *

Emperyalistlerin dünyaya düzen getirme mekanizmasın esası “böl ve dövüştür” dür. Bu maksatla milletleri önce bölerler, parçaları birbiriyle düşman edip dövüştürürler. Son sahnede, ihtilafa bilfiil dâhil olup, dövüşmekten bitap düşmüş “diklenen” yönetimi gelip bizzat döverler. Süreç şöyle işler. Birinci aşamada halk isyanları çıkartılır. Milletler kendileri yönetenlere düşman edilir.  İsyancılar desteklenir ve mevcut yönetimi devirmeleri sağlanır. İş başına yandaş bir hükümet getirilir. Eğer bu nispeten düşük maliyetli “iç dinamikleri kullanarak yönetimi değiştirme” yöntemi tutmazsa, ikinci aşamaya geçilir. Ülke halkını meydana oluşturan etnik topluluklar, birbirine düşman edilir. Eğer bir ülke içinde birbirine düşman olma eğiliminde etnik veya dinsel topluluklar yoksa milletin kendisi Kuzey-Güney veya Doğu-Batı diye bölünür. Her halükarda ülkede bölgesel isyan çıkartılır. Hükümet, isyanı bastırmak için kuvvete başvurur. İnsan hakları ihlalleri başlar,  kitlesel öldürmeler olur. Artık ortada “katliamla veya soykırımla” suçlanacak bir yönetici kadro vardır. Bu, sonun başlangıcıdır. BM veya daha iyisi Uluslararası Ceza Mahkemesi harekete geçer. Yöneticiler, insanlık suçlusu ilan edilir. Gerekirse tutuklama emri çıkar. Batı’nın karşı durulamaz propaganda kampanyası devreye girer. Ülkenin diklenen ama dik durmayan yöneticilerine, dünya dar edilir. Dostları arasında hatta kendi yurdunda bile barınamaz hale gelirler.

* * *

El Beşir hapı yutmuştur. Onu, ne Türkiye Cumhurbaşkanı ne de Başbakanı aslanların pençesinden kurtaramaz. Saddam, Kürt isyanını hardal gazıyla bastıracak kadar çıldırmıştı. Sonunda sopayı Irak yedi. Saddam’ın yerine isyancı başı bir Kürt, Irak cumhurbaşkanı oldu. O da yetmedi bir Kürt hâkimin kararıyla Arap Saddam kendi ülkesinde idam edildi. Büyük devletler hafife almaya gelmez. Adamı cin çarpmıştan beter ederler.

Son Söz: Savaşta, haklı haksız yoktur; galip veya mağlup vardır.

Yazarın Tüm Yazıları