Sosyetemiz mini sebzeye bayılıyor

Mahmut Ünal Erüst, Avrupa Çiftçiler Birliği'nin ‘‘Altın Madalya’’sını taşıyan Antalya'nın en eski seracısı, Ahmet Gönen ise Antalya'nın en eski tohumcusu.

Her ikisi de Antalya'nın toprak kökenli ailelerinin toprak tutkunu evladı. Mahmut bey orta birden terk, Ahmet bey ise İÜ İktisat Fakültesi mezunu. Mahmut bey dededen gelen çiftçiliği babasının Korkuteli'ndeki topraklarında öğrenmiş, Ahmet bey ise üniversite öğrenimini bitirince tarımsal girdileri pazarlayarak dönmüş baba ocağına. Mahmut beyin orta birden terk oğlu Mustafa ile Ahmet beyin Hollanda'da işletme öğrenimi görmüş çift yabancı dilli oğlu Burak birbirleriyle babaları gibi hem dost, hem müşteri.

Mahmut beyin Korkuteli'nden Antalya'nın göbeği Meydan Kavağı Mahallesi'ndeki seralarına, Ahmet beyin Serik'teki 900 bin dönümlük çiftliğinden 7 Mehmet'teki dost sofrasına kadar, dere tepe düz gittik. Öğrendik ki ağaçta yetişmeyen her şeye sebze deniyor... Öğrendik ki, salatalık diye bir sebze yok, onun gerçek adı hıyar... Öğrendik ki, sebzenin verimi artmış ama, tadı kaçmış. Ve öğrendik ki, Antalya çiftçisi üretimde falcılık yapmıyor, atalarının sözünü dinleyip ekici oluyor, bilici olmuyor. Var mısınız seçime, geçime kısa bir ara verip güzelim Antalya'nın bereketli toprakları üzerinde kuşlar gibi uçmaya? Hem de Mahmut Erüst ve Ahmet Gönen adlı iki ünlü rehber eşliğinde...


Beyaz patlıcan ve kırmızı marul moda


Antalya'nın bir zamanlar hıyar, kavun, karpuz ve çilekteki tek söz sahibi olan Mahmut Erüst, şimdi kendini ‘‘mini’’lerin dünyasına kaptırmış. Dedesi gibi hıyar çapalarken işçilere kızıp kalpten ölmemek için bazen tarlaya arkasını dönüyor.

- Mini sebze üretimini Türkiye'de sadece biz yapıyoruz, Korkuteli'ndeki 300 dönümlük çiftliğimizde 89 çeşidimiz var. Özellikle zengin sosyete bizim mini ürünlere bayılıyor, siparişleri zorlukla yetiştiriyoruz. Mini sebzelerin boyu küçük ama, normallerinden daha fazla emek istiyor. Mini ürünler İstanbul'da Bebek ve Etiler gibi yerlerde çok büyük ilgi topluyor. Tarladan topladığımız ürünleri aynı gün frigorifik kamyonlarımızla İstanbul'a gönderiyoruz. Bu şekilde sebzelerimiz ertesi sabah müşterilerimizin sofralarında hazır oluyor. Mini sebze üretimine patlıcan ve kabakla başladık, sonra fasulye geldi. Şu sıralarda beyaz patlıcan ile kırmızı marul tutuluyor, Normal ölçüdeki 6 patlıcan bir kilo geliyorsa biz de 6 mini patlıcanı aynı fiyata satıyoruz. Yani bir kilo patlıcan toplamışız hesabı yapıyoruz. Beyaz patlıcanı kimisi karnıyarık yapıyor, kimisi de bütün olarak kızartıp garnitür olarak kullanıyor. Mini ürün çeşitlerimizin yüzde 80'ini 365 gün müşterimizin emrine sunuyoruz. Sadece yenilebilir çiçek grubunun üretiminde 60 günlük boş verdiğimiz oluyor.


Yurtdışında yasak ilaçlar bizde serbestçe satılıyor


Hormon ve zirai ilaçtan söz açılınca kaşlarını çatıp sakat ayağı üzerinde devleşiyor Mahmut bey.

- Çoğu çiftçi, zirai ilacı nasıl kullanacağını hálá bilmiyor, onun için devletten denetim bekliyoruz. Devlet para yardımı filan yapmasın, öncelikle ilaçlanan seraları vakit geçirmeden denetlesin ama, kırıp dökerek değil. Çiftçiyi cezalandırmak yerine bilgili ziraat mühendisleri ilacın nasıl kullanılacağını öğretsin. Yurtdışında kullanımı yasaklanan ilaçlar Türkiye'de yasak değil Yener bey, onların yerine yeni bir ilaç versin. Geliyorlar; ‘‘Bu ilacı vereceksin’’ diyorlar; gidiyorsun almaya o ilaç yok, meğerse bu bölgede yasaklanmış. Akdeniz bölgesinde yasaklanan bir ilaç Ege veya Marmara bölgesinde rahatça satılıyor, gidip alıyorsun. Gelen ziraatçılar o ilacın bu bölgede yasaklandığını çiftçiye söylemiyor, illa kullanmasını istiyor. Gelip de ‘‘Bu ilacı kullanmak yasak, yoksa ceza yazarım’’ falan deyip gitmesinler. Bize alternatifler göstersinler. Benim şirketimde ziraat mühendislerim var ama, çoğu arkadaşımızın böyle imkanları yok. Çiftçiyi sahipsiz bırakmasınlar Allah aşkına, biz devletimizden para değil, yeni bilgiler öğretmesini istiyoruz.


Hıyarın iyisi çiçekli olur ve 100'den fazla türü var

Hıyarın iyisi canlı renkli ve ucu çiçekli olur. Bugün elimizde 100'den fazla tür hıyar tohumu var. Bunun en iyisini hangisi diye sorma, herkesin ağız tadı ayrı. Her bölgenin ayrıca 2-3 çeşidi var, zamana göre ekimleri de ayrı. Konya koyu renklisini istiyor, İstanbul kısa boylusunu, Bulgaristan ise 30 santim uzunluğunda olanını.

1983'te Türkiye'de daha kimse bilmezken ben çekirdeksiz karpuz ürettim. Şimdi Bambus arılarıyla yapılıyor ama, ben o zamanlar elimle polenletiyordum. Aslında karpuz kavun yetiştirmek çok kolaydır ama, ithal serbest olunca ben bıraktım.

Seracılık çok zordur, her yönüyle çocuğunla ilgilediğin gibi onun da üzerine titreyeceksin. Açık alanda yapılan tarımdaki zahmetin iki misli zahmet çekeriz ama, kazancımız da iki misli olmaz. Gün olur sera domatesini döküp satamazsın, hava biraz bozuk gider yayla domatesi daha değerli olur.

Domates rutubeti sevmez, patlıcan ise tam tersi üzerine çiy düşsün ister. Aşırı yağış, domatesi de, patlıcanı da bozar. Domatesi biz en fazla bir hafta bekletebiliriz, manav daha fazla bekletir ama, birkaç gün içinde satamazsa döker. Raf ömrü uzun yeni domates daha fazla dayanıyor, nakliyesi, soyması kolay ama damak tadı olarak boş. Dayanıklı domatesin verimi standart domatese göre 3 misli daha fazla.

Yeni yaptırdığımız cam seraların dönümü 4 milyara mal oldu. Çok daha modern ithal seraların dönümü 50 milyara kadar çıkıyor. Benim yaptığım çileklerin 11 tanesi 250 gram geliyordu, İsrail tohumuydu. 1987'lerde Türkiye'de ilk ekolojik sebze üretimini de ben başlattım ama, 15 milyar zararla bitirdim. Turptan ıspanağa, kabağa kadar 25 çeşit ürettim ama, ekolojik olduklarına dair rapor verecek bir merci yoktu, fiyat koyamadılar. Zarar ettiğim için pişman değilim, Antalyalı bir çiftçi olarak onu da denemek zorundaydım.

Babam 1954'de hasta oldu, o tarihte bir seradan aldığımız 7 bin lira İstanbul'a uçakla gitmeler gelmeler, hastane, doktor dahil bütün masrafları karşıladı.


Hormon yerine Bambus arısı


Hormon denen şu illeti Antalya'nın bu ünlü usta seracısından iyice öğrenelim dostlar, hepimize gına geldi.

- Yener bey, kocaman yaz ki, vatandaş hormondan değil zirai ilaçtan korksun. 50 gramlık şişelerde sigara parasına satılan hormon denen sıvı, iğneyle çekilip 10 litre suya 1-2 gram konulur ve sebzelerin çiçeklerine püskürtülür. Bu insan hormonu gibi bir şey değil kardeşim, çiçek döllemede kullanıyor. Çiçeğe bu hormonlu suyu sıktığımızda döl tutuyor meyve, hızlı büyüme sağlıyor. Hormon dediğin meyvelerin, sebzelerin içine iğneyle sıkılan bir şey yok. Hormon dengeli verilirse hiçbir ürün aşırı büyüme de yapmaz. Bazı çiftçi ürün daha büyük olsun diye normalin iki katı hormon kullanıyor, o zaman da anormal görüntüler ortaya çıkıyor. Hormon aslında 30 dereceyi aşkın sıcakta ve aşırı soğukta kullanılır. Son dört yıldır döllemede hormon yerine Bambus adlı bir çeşit suni arıları kullanıyoruz. Bir kovanda 250 tane arı oluyor, bu seneki fiyatı 120 milyon lira. Bu arıların ömrü 60-70 gün arasında, normal arılar gibi iğnesi yok. Bir dönüm sera için sezon boyunca 4 kovan yeterlidir. Hava rutubetli gidip arıları doyuracak polen çıkmazsa o zaman dışardan özel yem veririz. Domatesin çiçek açma devresi gelince salıyoruz Bambusları seranın içine, çiçekler bitene kadar döllemeyi tamamlıyor. Arı kullanılan mesela domates daha lezzetlidir, çekirdek olur, hormonda çekirdek olmaz. Domatesi kes, eğer çekirdeği varsa hormonsuz demektir. Ama hálá ikna edemediğimiz için arı yerine hormon kullanan çok çiftçi var. Salkım domatesleri de gönül rahatlığıyla yiyebilirsiniz, balık kılçığına dizilmiş gibi en fazla 5-6 domates olacak. Hakiki salkım domatese hormon verilmez, arı kullanılır. Salkımın işçiliği çok fazla olduğu için fiyatı da ötekilere göre pahalıdır, çok normal. Domatesleri her gün saydırıp, 6'şarlı olarak ucundan kestireceksin, kolay değil.


YARIN: AVRUPA’YI TÜRKİYE DOYURACAK
Yazarın Tüm Yazıları