Sorunları klonlamaktansa çözüm yollarını zorlamak

YİNE kritik bir ay, yine kritik bir dönemeç. Bu ay, Türkiye-Avrupa ayı.

Yarın, iki yıldan sonra ilk kez Kıbrıs'ta Denktaş ile Klerides bir araya geliyor. Aynı gün ilerleyen saatlerde ABD Dışişleri Bakanı Colin Powell Ankara'ya inecek. Gündüz ise, AB dönem Başkanı Belçika'nın dışişleri bakan yardımcısı, çantasında on gün sonra Laeken'de yapılacak zirveye sunulacak Avrupa ordusu kararının taslağı ile Ankara'da temaslarda bulunacak.

ABD Dışişleri Bakanı Colin Powell, sadece bunları konuşmak için gelmiyor tabii. Ama Kıbrıs ve Avrupa ordusu AGSP, bu ziyaretin en önemli konuları arasında. Çünkü Türkiye-AB ilişkileri Akdeniz'in istikrarı açısından önem taşıyor.

Türkiye'nin itirazı nereye kadar devam edebilir?

Eğer, Türkiye Avrupa Birliği'nin NATO olanaklarından yararlanmasına karşı tavrını sürdürürse, Avrupa'nın kendi bağımsız ordusunu kurma süreci başlayacak.

Washington bunu istemiyor. Ama güçlü bir savunma sanayiine sahip olan Fransa ve bazı AB üyesi ülkeler baştan beri, NATO'dan bağımsız, Washington'un gölgesi dışında bir savunma gücü oluşturmakta ısrar ettiler.

Son gelinen noktada, Türkiye'yi rahatlatacak bazı sözler verildi.

Avrupa ordusunun Kıbrıs'a gönderilmemesi, NATO olanaklarının ittifaka üye ülkeler arasındaki sorunlarda kullanılmaması.

Ama bu sözler, diğer bir NATO üyesini, Yunanistan'ı ayağa kaldırdı. Atina, Avrupa ordusunun Kıbrıs'a müdahalesi engellendiği takdirde, NATO'da veto kullanacağını açıkladı.

Sorun, taraflardan hiçbiri açısından çözülmüş değil.

Bu da Türkiye için bir fırsat yaratabilir. Çözümsüzlükte ısrarcı taraf olmaktansa, verilen sözlerin güvencelerini alıp, NATO içinde veto kullanma sevimsizliğini, sonuçtan memnun olmayanlara ikram edebilir.

* * *

DENKTAŞ iki yıl aradan sonra yarın Klerides ile yüz yüze görüşüyor. Umuyorum, iki lider Kıbrıs sorununu her zaman olduğu gibi bu kez de klonlayıp çıkmazlar karşımıza.

Bu, en fazla Türkiye ve Kıbrıs'lı Türklerin çıkarlarını zedeliyor.

Denktaş'ın ne masadan kalkışları, ne de geri dönüşleri bir yarar sağlıyor.

Zaman kaybediliyor.

Oysa, görüşme süreci başlasa, Avrupa Birliği Kıbrıs ile gerçekten uğraşmaya başlayacak.

Bir örnek. Avrupa Birliği adaylarla yaptığı görüşmelerde bazı ayrıcalıklar tanıyor. Kıbrıs için de dolaşım özgürlüğü, mal edinme özgürlüğü konularında bazı ayrıcalıklar tanınacağını söylemeye başladı Brüksel.

Yani AB müktesebatı, çözüm koşullarının önüne geçmeyecek. Cardiff Zirvesi'nde, 1998'de tam ters yönde alınmış bir karar var. Orada çözümün AB normlarına ve ilkelerine tabii olacağı belirtiliyordu.

Brüksel geri adım atıyor. Bu şimdi fısıltı halinde ortada dolaşıyor. Ama, bunlar Türk tarafının tutabileceği, üzerine gidip sahip çıkabileceği halkalar.

İşte o zaman, Kıbrıs Avrupa için gerçekten sorun olacak. Atina ve Kıbrıs'ta gürültü kopacak.

Türk tarafını, 'uzlaşmaz' diye damgalayıp geçmek, 'çöz' baskısını sadece Türkiye'ye yöneltmek kolay olmayacak.

Türkiye'ye tam üyelik hedefi gösterilmeden, Türkiye ile Yunanistan arasında eşitlik sağlanmadan, Akdeniz'de istikrarın mümkün olamayacağı daha iyi anlaşılacak.

Yok, eğer hiç sorun çıkmaz ve Türk tarafını rahatlatacak çözümler hızla bulunabilirse daha iyi değil mi?

Çözüm yollarını zorlamak, sorunları klonlamaktan, her durumda daha yararlı olacak.
Yazarın Tüm Yazıları