Soma'da çöken, 'merhametsiz büyüme' üzerine kurulu yalan düzeni!

Soma'da 301 madencinin hayatı üzerine bir kâbus gibi çöken; sadece bir maden değil, ‘merhametsiz büyüme’ üzerine kurulu yalan düzeni!

Haberin Devamı

Soma katliamından sonra...
"Trafo patladı" dediler yalan çıktı.
9 ay önce Enerji Bakanı ile adeta şov yapıp faciadan sonra "Ama biz denetlendik birinci sınıf madeniz" dediler 1. sınıf maden 301 madenciye mezar oldu!
"Yaşam odası var" dediler, facianın 4. günü olmadığı ortaya çıktı.
"Bizde taşeron yok" dediler yasaların arkasından dolanmak için hayli ilkel ‘dayı düzeni’ kurdukları anlaşıldı...
Güya işçi madende çalışıyor ama patronu hatta neredeyse sahibi, onu işe alan ve istediği zaman işten atan Dayı!
O ne derse o!

* * *

Ortaçağdan kalma tarımda ırgatbaşı adıyla uygulanan maraba sisteminin madenci versiyonu.
Ama sorarsanız "Bizde taşeron olamaz!"
Olamaz tabii ana işkolunda yasalara aykırı.
E o zaman arkadan dolanalım, gelsin maraba sistemi!
Tam bir yalan ve sömürü düzeni.
1 değil, 2 değil, 3 değil listelemeye kalksanız 301 yalan...
Kömür değil adeta Yalan Madeni.
Ama bu bir düzen...
Soma bu yalan düzenin-çarpık çarkın en zayıf halkasıydı patladı.
Eğer bu çarpık düzeni baştan aşağı sorgulamaz, İngiltere ve Amerika'da 100 yıl önce yaşanan facialarla kendimizi avutursak yeni Somalar kaçınılmaz!

* * *
Evet yüz yıl önce kapitalizmin gerçekten vahşi olduğu günlerde Batı'da benzer facialar yaşandı.
Yaşandı ama hem gerekli dersler çıkarıldı hem de kapitalizmin vahşiliği hayli sorgulandı.
Sosyal demokrasi bu sayede gelişti.
Buyüzden bugün Avrupa ve Amerika'da ne böylesi maden faciaları yaşanıyor ne de kapitalizm vahşilik boyutunda tartışılıyor.
Özellikle Amerika’da tartışmanın yeni ekseni şu: Yaratıcı kapitalizm mümkün mü? Bu tartışmayı birkaç yıl önce Davos'ta yaptığı konuşmayla Bill Gates başlattı.
Gates daha adil ve yaşanabilir bir dünya için kapitalistlerin daha yaratıcı çözüm önerileriyle gelmeleri gerektiğine inanıyor.
Bu yönde Warren Buffet ile birlikte attıkları bir adım da var.
Açlık, sefalet ve sağlık sorunlarıyla yaratıcı bir biçimde mücadele edebilmek için bir vakıf kurdular. Servetlerinin yarısını bu vakfa bağışladılar. Sonra Amerikalı milyarder ve milyonerlere bir çağrı yaptılar. 'Servetinin en az yarısını bağışla' kampanyası hızla yayıldı Amerika gibi paranın her şey kabul edildiği bir kültürde. (Bu kampanya ile ilgili daha detaylı bilgi için... http://www.radikal.com.tr/yazarlar/eyup_can/servetinin_yarisini_bagislayacak_kac_turk_var-1101660)

* * *

Bir diğer tartışma Amerikalı Cumhuriyetçiler arasında yaşanıyor. Onlar da artık aşırı sermaye yanlısı acımasız-paragöz görüntülerini düzeltmek için kendilerine ‘merhametli muhafazakâr’ diyorlar.
Peki Türkiye’de durum ne?
İktidarda 12 yıldır adında ‘adalet’ ve ‘kalkınma’ olan bir parti var.
Referanduma, onca reforma rağmen yargı yerlerde sürünüyor yani Ak Parti'nin adalet kısmı zaten yaralıydı ama Soma’dan sonra artık kalkınma kısmı da sorgulanıyor.
Ayşe Kadıoğlu’nun tabiriyle Türkiye ‘merhametsiz büyüme’nin faturasını ödüyor.
Kadıoğlu haklı...
Gelin bu meselenin adını doğru koyalım.
Soma'da 301 madencinin hayatı üzerine bir kâbus gibi çöken; sadece bir maden değil, ‘merhametsiz büyüme’ üzerine kurulu yalan düzen!
Bugüne kadar hep başta Başbakan siyasetçilerin öfkeli dilini tartıştık oysa esas konuşmamız gereken her ne pahasına olursa olsuncu ‘merhametsiz büyüme’ politikası.

Yazarın Tüm Yazıları