Sizin hiç Cemal'iniz öldü mü?

Doğan HIZLAN
Haberin Devamı

Cemal Süreya'yı andık dün. Sevgimizi, onun şiirine bağımlılığımızı, Türkiye'yi hâlâ onun dizelerinden seyrettiğimizi birbirimize anlattık.

Sanki dinleyicilere açık bir toplantı değildi. Kendi evimizde onunla başbaşa şiirden ve hayattan söz ettik. Gelenler de öyle.

Cemal'in şiirini okuyanlar; onun hayatlarındaki yerini dile getirseler, şiirle hayat arasındaki bağın gücünü ispatlayıp, edebiyat tarihine armağan ederler.

Bir otobüse atlasanız, pusulasız, programsız bütün Türkiye'yi dolaşsanız, her Anadolu kentinin girişinde yazılmamış bir Cemal Süreya şiirine rastlarsınız.

Cemal Süreya için, onun iyi şiirleri üzerine derin incelemeler yapılmadı.

Şiirsel imgelerin havının döküldüğü yerde, yenilenen dokuların adını saklı tutan öncüsüdür o. İsterdim ki, coğrafya kitaplarını o yazsın. Jandarmadan eşkiyaya kadar insanımızı yerleştirsin şiire ve hayata.

Acılar ansiklopedisini yazanların başkanı.

Anadoluyu, kenti, çelişkileriyle, zavallılıkları ve yücelikleriyle, güzellikleri ve çirkinlikleriyle şiirinden okudum.

Şair nasir (düzyazı) nasıl olur? Başarısının ölçütü nedir? Cemal Süreya'nın denemelerini okuyacaksınız.

Bir insan portresi nasıl çizilir? Sevgiyle nasıl örülür bir yazı?

99 Yüz'ü okuyun.

Onüç Günün Mektupları, eşi Zuhal Tekkanat'ın (şair Elif Sorgun) hastanede kaldığı on üç gün zarfında yazdığı mektuplardır.

Onüç Günün Mektupları'ndan aşka dair bir iki cümle. Aşksızların bile yüreğini kor gibi yakan:

‘‘Gece yatakta Memo'yla (oğlu) hep seni konuştuk. Susunca seni sustuk. Uyuyunca seni uyuduk.’’

*

DOST Cemal Süreya'yı anlatmanın güzelliğini unutamam.

İki yüzlülüğü lanetleyen, sevecenliği öne çıkaran bir dost.

Sanatçılar, edebiyatçılar arasındaki sevgisizlikten mustarip olan bir şair. Denemeleri, yaşamın tutanaklarıdır.

Ne yazmış, Günler'den birinde:

‘‘İnsan yererken aptal, överken zekidir.’’

Onun için sevdim Cemal'i. O da, bunun için sevdi beni.

Buluşmalar, konuşmalar, alınganlıklar, ince kırılmalar. Onun dostluk portföyünün kendine özgü malzemesi. Yazdığı gibi, ''öfkeleri yüzüne vurur, sevinçleri dibe çöker.''

Hürriyet Gözteri'nin yönetim yerine gelir, Sirkeci'den oraya kadar olan serüvenin bile şiirini anlatırdı.

Gerçek kişiler, gerçek olaylar, imgenin kanatlarıyla şiirleşiverirdi. Ne güzel dinlerdim, dinlerdik. Şiirin nuru üzerinde olmayanlar ne kadar şaşırırdı.

Yeni Edebiyat dergisinde Şiirin Alfabesi'ni yazarken, şair alınganlığının zarif örneklerini yaşadım.

Bir ziyaretinde, günlük dağdağa arasında onunla ilgilenmeyi ihmal etmişim.

Yazı bekliyorum. Ne yazı var, ne Cemal Süreya.

Yeni taşındığı ev de Beykoz'un sırtlarında. Günlerden cumartesi, hava karlı.

Sora sora eve gittim, kapıyı açar açmaz, yazıyı almaya geldim, dedim. Ben Pazartesi günü getirecektim diye bir şair yalanı söyleyerek verdi.

Eğer ben, sen kırıldın, özür dilemeye geldim deseydim... Bir daha konuşmazdı.

*

MASALLAR böyle biter. Gökten üç elma düştü, diye.

Ben de böyle noktaladım yazımı:

Gökten üç Cemal Süreya mısraı düştü.

İkisi okurlarım için, biri de bana.



Yazarın Tüm Yazıları