Siyasette üslup

Salih NEFTÇİ
Haberin Devamı

Türkiye demokrasisinin düzelmesi gereken yönü çok.

Ama Sayın Başbakan'ın kurumları doğrudan hedef alan açıklamaları bu konuda fazla yardımcı olmadı. Hatta denebilir ki, üç gün önce yapılan açıklamalar, Türkiye siyasetinin akıllarda kalan ‘‘dikkatsizliklerinden’’ birisi olacaktır.

DİLEKLER

Bırakın demokrasiyi, Türkiye'de ekonominin de, yasal sistemin de büyük bir değişimden geçmesi gerekiyor.

Detaylarında anlaşamasak da bir (büyük) değişimin gereğini hepimiz biliyoruz.

Son bir yılda siyaset sahnesinde yaşananları alalım. RP-DYP hükümetinin düşüşü, yeni hükümetin kuruluşu. Bu gelişmeler sırasında demokrasinin kuralları aynen Batı'da olduğu gibi uygulandı mı? Gelişmelerden hoşlanın veya hoşlanmayın, verilecek cevaplar birbirinden fazla farklı olmayacak.

Türkiye demokrasisinin daha çağdaş bir noktaya gelmesi herkesin dileği.

Siyasetçilerin de.

Ama bu nasıl yapılacak?

Siyaset sahnesinin dışında kalanlar açısından bu soruyu cevaplamak kolay.

Kitap yazarsınız. Toplantı düzenlersiniz. Sistemi istediğiniz gibi eleştirirsiniz.

Hırçın bile davransanız, yollarda gösteriler yapsanız, slogan atsanız, siyasetçileri, polisi, silahlı kuvvetleri vs... belli ölçülerin dışına çıkarak eleştirseniz... Sonunda sadece hırçın davranmış olursunuz. Bir yerde kendinizden başka kimseye zararınız olmaz.

Çünkü yollarda slogan atanlar yarın eleştirdikleri kurumlarla aynı toplantılara katılıp, herkesin yaşantısını etkileyecek kararları tartışmayacaklar. Önemli kararları birlikte almayacaklar.

Çünkü yolda slogan atanlarla, Ankara bir yerde farklı ‘‘oyunları’’ oynuyor. Birisi televizyonlara hitap ediyor.

Diğeri devleti yönetiyor.

Bu nedenle sokaktaki sert söylemler, belki hırçın, belki adı üstünde, sert. Ve büyük bir olasılıkla da gereksiz.

Ama kalıcı bir zararı yok.

Batı'da oluyor. ‘‘Gençlik’’ deyip geçiyorlar.

BİR ÖRNEK

Şimdi, bundan bir yıl önce yaşananları düşünün.

Erbakan hükümetine yöneltilen eleştirileri hatırlayın. Karşılaştığı baskıları göz önüne getirin.

Bir yanda basın ‘‘zor durumda kaldığını’’ kendisine hatırlatırken, diğer yanda kendi tabanı sert çıkılmasını önerirken ve bu arada Ankara'da (doğru veya yanlış) ağır baskılarla karşı karşıya kalırken...

Kameralar karşısına çıkar. Yüzünden damla damla ter akar, ama;

‘‘Kahraman ordumuzun subaylarıyla hiçbir anlaşmazlığımız yok’’ diye tekrarladı.

Korktuğu için mi?

SONUÇ

Sanmıyoruz.

Bu çeşit davranışlar siyasetçiler açısından daha doğru olduğu için.













Yazarın Tüm Yazıları