Siyaset Meydanı’na üzüldüm

Ali Kırca’nın ‘Siyaset Meydanı’ bir döneme damgasını vuran, çok önemli işlevleri yerine getiren, iletişim uygulamaları tarihimize adını altın harflerle yazdırmış bir program.

Şimdilerde ‘ortak akılda geldiğimiz noktada’, Siyaset Meydanı fazla izleyici bulamıyor. Burada Ali Kırca’nın çok fazla yapacağı bir şey yok. Akıl seviyemiz değişti, Siyaset Meydanı yeni akıl seviyemizde tutunamıyor. Aslında Kırca’nın Siyaset Meydanı’nı anlı şanlı haliyle olduğu yerde bırakıp farklı bir programa imza atması daha yerinde olur. Ama o, sanırım biraz da duygusal nedenlerle, Siyaset Meydanı’na devam ediyor.

Niye bunları yazdım? Geçen hafta dizilerin tartışıldığı Siyaset Meydanı’nı izledim de ondan. İzlediğim en kötü Siyaset Meydanı’ydı:

1) Neredeyse 300’e yakın konuk vardı.

2) Konu sınırlaması yoktu.

3) Kimse yeterince konuşamadı.

4) Yeni oyunculara söz hakkı tanınmadı.

5) Dizilerin geleceğine karar veren kanal yöneticileri konuk olarak çağrılmamıştı.

Siyaset Meydanı bizim de çocuğumuz, zarar görünce üzülüyorum.

Hababam Sınıfı Avrupa Yakası’nda

Cenk Akcan isimli okurum bütün televizyon dizilerinin artık birbirine benzediğini söyleyerek yapımcı ve yönetmenlere kolaylık olsun diye dizi isimleri önermiş. Baktım Mahsun Kırmızıgül de yeni başlayan dizide kendine isim bulmakta zorlanıyor, Cenk Akcan’ın önerilerini yapımcı ve yönetmenlerle paylaşayım dedim. Belki bir gün işlerine yarar:

Bir İstanbul Masalı, Bir İstanbul Gelini, Bir İstanbul Vadisi, Gelinim Olur musun, Gelinim Ölür müsün (adliyeden görüntülerle), Kaynanam Olur musun, Düşmanım Olur musun...

Aliye, Asiye, Abiye (moda programı), Avrupa Masalı, Kelebekler Vadisi (belgesel), Kangallar Yaylası (Bir Sevgi Filmi), Kaynanalar Vadisi...

Kurtlar Masalı, Avrupa Vadisi, Kurtların Sessizliği, Kelekler Adası, Hababam Sınıfı Melekler Adası’nda...

Bütün Kaynanalarım, Bütün Kurtlarım, En Son Kurtlar Duyar, Masal Kadını, Gurbet Yakası, Bir İstanbul Teknesi, Yaşamdan 90 Dakikalar, Bir 90 Dakika Masalı, Bir Ekmek Masalı, Size Sihirli Anne Diyebilir miyim, Size Sayın Bakanım Diyebilir miyim...

Gönül ne istiyorsa göz onu görür ama..

Galatasaray’ın 100’üncü yıl logosu, bir yandan ‘iyi mi kötü mü’ diye tartışılmaya, diğer yandan ‘G.Saray-F.Bahçe’ tatlı rekabetine malzeme olmaya devam ediyor.

Yeni logonun son sıfırından ve aslanın kuyruğundan ‘FB’ harflerini gören gözü kutlarım. Bu müthiş ‘göz’ bana algılamadaki genel ilkeyi anımsattı: Gönül ne istiyorsa, göz onu görür!

Logoyu yapan tasarım ajansının bilerek böyle bir ‘komplo’ya yataklık edeceğini sanmıyorum. Araştırdım Bülent Erkmen’in hiçbir takımı tutmadığı söyleniyor. Bek Tasarım Ajansı’nda da 6 kişi çalışıyormuş. Kaçının Fenerli olduğu bilinmiyor. Tamamı Fenerli olsa bile tasarım işine hayatını adamış insanların işleriyle aşklarını karıştırmaları mümkün değil..

Anlayacağınız yeni logonun Fenerlilere yataklık eden hali ‘Gönlü Galatasaray’ın 100’üncü yıl logosunda FB’yi bulmak isteyen bir gözün ürünü..’

Çok garipsedim..

Salı günü Kelebek’te Demirhan Hararlı’nın Davut Güloğlu-Nez röportajını okumuşsunuzdur. Güloğlu ve Nez daha çocukluktan tanışıyorlarmış ve o dönemden birbirlerini seviyorlarmış. Sonra kader ağlarını örmüş, ayrı yöne savrulmuşlar. Sonra yeniden bir araya gelmişler. Çocukluk aşkı yaşadıkları nasıl çıkmış biliyor musunuz? Nez’in ağzından dinleyelim:

‘Yıllar sonra bir araya geldiğimizde konu nasıl olduysa mahalle bakkalına geldi. İkimiz de onu anımsadık, konuşmaya başladık ve gerçek ortaya çıkınca tesadüfe inanamadık. Sonra arkası geldi. Çocukluğumuzda yaptığımız her şeyi, birbirimize verdiğimiz sözleri bile hatırladık. Zaten geçtiğimiz yıllarda zaman zaman ekranda Davut’u gördüğüm zaman kendisini tanıdığım hissine kapılıyordum.’

Çok garipsedim çok. Öyle bir garipsedim ki bu ‘Garipsedim’i, ‘Yılın Garipsedim’i seçtim. Siz söyleyin, haklı değil miyim?

Baydı..

Meltem Ören ‘yaygın değil, saygın şöhret istiyorum’ demiş. Televole dünyasına girip sonra da o dünyadan kendini soyutlamak isteyenlerin kaliteli şöhret merakı gerçekten baydı.. Yeter! İnsan çalıştığı dünyaya muhalif olarak yaşayamaz. Yaşarsa ortaya çıkan bilişsel çelişki adamı öldürmekten beter eder. Özeti ‘ya sevin, ya terk edin!’

Kutlarım..

Aşkın tanımını duydum ama Hülya Avşar’lı, Cihan Ünal’lı Kadın İsterse’de yapılan tanım kadar ilgincini duymadım: Aşk çiş gibidir, bir gelince tutamazsın!
Yazarın Tüm Yazıları