Siyaset, iktisat ve ahlak

SİYASET, seyislik demektir. Yani at terbiyesi ve idaresi. Bu kavram, memleketi yani insanları idare etmeyi de kapsar.

İktisat ise, belli bir maksada yönelik davranmaktır. Amaçlı hareket etmektir. Eskiden iktisata ‘‘siyasi iktisat’’ (ekonomi politik) denirdi. Çünkü üretimi değil üleşimi incelerdi. Modern iktisadın babası olarak bilinen Adam Smith ise 240 yıl önce İngiltere'de Glaskow Üniversitesi'nde iktisat değil ‘‘ahlak felsefesi’’ profesörüydü. Anlaşılacağı üzere, ‘‘siyaset’’, ‘‘iktisat’’ ve ‘‘ahlak’’ birbirini tamamlayan kavramlar. Dolayısıyla, bir ülkeyi yönetenlerin maksadı ve ahlakı her zaman tartışılacaktır. İktisadı, siyaset ve ahlak; siyaseti, ahlak ve iktisat; ahlakı ise, siyaset ve iktisat belirleyecektir.

* * *

Şöyle bir araştırma yapılsa sonucunun ne olacağını aşağı yukarı hepimiz tahmin edebiliriz. Günümüz Türkiye'sinde tıp ve ilahiyat fakültelerinde profesörlük yapanlar arasından tesadüfi sayılar tablosuna göre 100'er kişilik iki ayrı küme oluşturulsun. Tıp profesörleri kümesine A, ilahiyat profesörleri kümesine B densin. Sonra bu iki kümeyi teşkil eden kişiler hakkında aşağıdaki soruların cevaplarını bulup kıyaslamalı bir tablo hazırlansın. 1. Annesi lise ve üstü tahsil yapmış olanlar. 2. Annesi okuma yazma bilmeyenler 3. Annesi köyde doğanlar 4. Babası lise veya üstü tahsil yapmış olanlar 5. Babası okuma yazma bilmeyenler. 6. Babası köyde doğanlar 7. Annesi baş örtüsü takmış olanlar 8. Annesi mayoyla denize girmiş olanlar 9. Babası Hacca gitmiş olanlar 10. Annesi oruç tutanlar. A ve B kümelerinin sonuçlarının birbirinden çok önemli mertebelerde farklı çıkacağından herhalde kimsenin şüphesi yoktur. Benzeri araştırmaları, imam hatip okulu mezunları ve yabancı dille eğitim yapan lise mezunları için yapalım. Yine benzeri çok önemli farklar bulunacaktır.

* * *

Şimde de şu soruyu soralım: Türkiye'ye gitgide hakim olan siyasi güç, hangi kümenin temsil ettiği sosyal kesimden, hangi kümenin temsil ettiği ettiği sosyal kesimlere doğru kaymaktadır? Şüphe yok ki, kuvvet dengesi B'den, A'ya doğru bir hareket etmektedir. Bu durumda iktisat politikasının ‘‘maksat’’ı ne olacaktır? Pek tabii B kümesinin temsil ettiği sosyal kesimlerin milli gelirden aldığı payı arttırmak. Tam burada işin ahlak yanı devreye girmektedir. Acaba, ülkeyi yönetme yetkisini B kümesinden alan siyasetçiler, bu gücü gerçekten B kümesininin refahını arttırmakta mı kullanacaktır, yoksa kendilerini A kümesinin bir parçası haline getirmekte mi? Ya da A ile B'nin kesişmesinden doğan AB kümesi yaratmakta mı?

* * *

Sıra geldi Batı'da türetilen ‘‘İslamist’’ kelimesinin açıklanmasına. İslamizim, din değil siyaset doktrinidir. İktidara oynayan bazı aktörlerin, B kümesinin kendini tanımlamada kullandığı en önemli özelliği yani ‘‘İslam’’ı kendi siyasetlerinin bayrağı yapmasıdır. Belki de din her zaman siyasetin ayrılmaz bir parçasıydı. Bir yerde ‘‘láiklik’’ veya ‘‘láisizm’’in tanımı, dini siyasetin ve iktisadın dışına itmektir. Doğal olarak iktidarın yeni sahipleri olan İslamistler, laiklerin ‘‘İslam’’ı siyaset ve iktisat dışına itmesine karşı çıkacaklardır. Bu onların yaşam mücadelesidir. Aksi takdirde, gücün el değiştirmesi mümkün dahi olmayabilir.

Son Söz: Zafer kazanan ordu, göndere kendi bayrağını çeker.
Yazarın Tüm Yazıları