Siyaset dışı duyarlılıklar

Ertuğrul ÖZKÖK
Haberin Devamı

Onunla ilk karşılaşmamız benim için müthiş bir sürpriz olmuştu. Daha doğrusu çok şaşırmıştım.

Küçük kedim hastalandığında bir veterinere göstermek gerekmişti.

Araştırıp soruşturduk bize onu tavsiye ettiler. Ama kimse onun bir özelliği konusunda bizi uyarmamıştı.

Küçük muayenehanesinden içeri girdiğimizde karşılaştığım tablo beni şaşırtmıştı.

Çünkü veteriner hanımın bir kolu yoktu.

* * *

Takdir edersiniz ki, tek kolla kedi, köpek, kuş ve başka hayvanları muayene etmek, aşısını yapmak, tedavi etmek kolay bir iş değildir.

Ama bizim veterinerimiz bütün bu işleri, bir kazanın kendisine bıraktığı tek koluyla inanılmaz bir şekilde yapıyordu.

Küçücük muzip kedimiz onun tek elinin okşamaları altında sakinleştirici almış bir canlı gibi sessizce yatıyordu.

Yerinde duramayan o küçücük kara hayvan, munis bir kuzuya dönüşüyordu.

Ben görmedim, ama tanıdığım bir hayvansever dostum muhabbet kuşunun kırılan kanadını tek eliyle nasıl sargıya aldığını ve tadevi ettiğini anlatmıştı.

Veterinerimin adı Meliha Yılmaz'dı.

İsmini o günlerde ilk defa işitmiştim.

Ama o günden beri o isim hafızamdan hiçbir zaman çıkmadı.

Ne benim, ne de tanıdığım hayvanseverlerin hiçbirinin hafızasından çıkmadı.

Meliha Yılmaz adı, bizim için sadece hayvanlarımızı tedavi eden veterineri hatırlatmıyordu.

O isim bizim için hayata asılmanın, tek kollu bir kadın olarak yıkılmadan ayakta durabilmenin öteki adıydı.

O yüzden hafızalarımızda hep çok büyük kalmıştı.

* * *

Meliha Hanım'ı iki yıl önce hiç de hazırlıklı olmadığımız bir sırada kaybettik.

Habis bir hastalık onu iki ay içinde aramızdan aldı götürdü.

Tek koluyla hayata meydan okuyan, hayvanların sevgilisi haline gelen o müthiş insan, aynı mütevazılığı ve vakur haliyle sessizce çekilip gitti.

Acı bir düğüm boğazımıza oturdu. Sadece ağlayabildik.

Biz hayvanseverler, kedilerimizin, köpeklerimizin, onun arkasından sessizce ağladıklarına inanıyoruz.

Evet, gerçekten inanıyoruz.

Onu seven dostları, arkasından Meliha Yılmaz adına bir vakıf kurdular. Vakfın amacı doğal hayatı ve hayvanları korumak.

Bu vakıf, iki yıldan bu yana onun adına ödüller düzenliyor.

Bu yıl büyük ödülü Hürriyet Gazetesi'ne verdiler.

Ben de gazetenin genel yayın yönetmeni olarak uzun süreden beri ilk defa bir ödülü almaya gittim.

TÜBİTAK'ın Feza Gürsoy Salonu ağzına kadar doluydu.

Çok güzel konuşmalar yapıldı. Çok etkilendim. Ağlayacak kadar etkilendim.

Türkiye'de siyaset dışındaki duyarlılıkların böylesine geliştiği, böylesine yaygınlaştığını görmek insana umut veriyor.

Orada, gazetemizde geçen bir olayı anlattım.

Bizim gazetemizde kavga olmaz. Sesler yükseltilmez.

Geçenlerde bir akşamüzeri yazıişleri salonundan içeri girdiğimde bir yazıişleri müdürü ile gece sorumlusu arkadaşımızın münakaşa ettiklerini gördüm.

Çok canım sıkıldı. Hemen yanlarına gittim, durumun ne olduğunu öğrenmeye çalıştım. Sorun şuydu:

Gündüz devam sayfalarını hazırlayan arkadaşlarımız sayfaya çok güzel hayvan resimleri koymuşlardı. Gececi arkadaşlarımız ise gelen bir haberi yerleştirmek üzere bu hayvan resimlerini sayfadan atmışlardı.

Gündüzcü arkadaşlarımız, ‘‘Niye bu resimleri attınız’’ diye soruyorlardı.

Bu münakaşaya üzüldüm. Ama, bir yandan da kendi kendime ‘‘Galiba güzel bir şeyi başarıyoruz’’ dedim.

Hürriyet, hayvan haberlerine en çok yer veren gazete. Çünkü biz, hayvan sevgisinin gelişmişlik düzeyiyle ilgili olduğunu düşünüyoruz. Çünkü biz, hayvan sevgisiyle insan sevgisinin birbirinden ayrılmayan şeyler olduğunu düşünüyoruz.

Çünkü biz, hayvan fotoğraflarının bakılacak çok güzel şeyler olduğuna inanıyoruz.

Hürriyet, insanları seven bir gazetedir. O yüzden hayvanları da seven bir gazete.

Gazetedeki arkadaşlarımızın çoğunun evlerinde kedileri, köpekleri, kuşları, balıkları var.

O yüzden, Meliha Yılmaz Vakfı' nın bize verdiği bu ödül, bu çabalarımızın fark edildiğini gösteren çok sevindirici bir işaretti.

Ama bütün bunlardan önemlisi Meliha Yılmaz adının hak ettiği bir düzeyde hafızalarımıza yerleşmesiydi...



Yazarın Tüm Yazıları