Sinir bir yazı

KÜÇÜK şeylerden büyük mutluluklar çıkaranlardan mısınız?

Yoksa aynı küçük şeylerden büyük karamsarlıklara kapılanlardan mısınız?

Misal...

Cama vuran yağmur damlalarının süzülüşünü gülümseyerek izler, hatta dayanamayıp şemsiyeyi kaptığınız gibi yürüyüşe mi çıkarsınız?

Yoksa ‘‘Ay ne sinir, yine yağmur yağıyor’’ diye söylenir misiniz?

Beni soracak olursanız ikinci gruptanım. Sağın solun ıslak olmasından hoşlanmıyorum. İtfaiye hortumunun su bastığı evde yaşamak neyse, yağmur yemiş sokaklarda dolaşmak da o benim için.

Bunu neden yazıyorum?

İlginize ve bilginize sunduğum satırlarımı okurken içinde bulunduğum ruh durumunu göz önüne alın diye. Malumunuz bütün yurtta yağış var. Ve ben az önce perdeyi aralayıp ‘‘Kahretsin’’ dedim.

En iyisi pencereye arkamı dönüp gazete okumak.

***

Fransız bilmem ne gemisi, Marmara Denizi'nde araştırma yapmış yine. Faya bakıp gelmiş.

Bu araştırma gemileri şehir hatları vapurları gibi oldu. Biri gidiyor, biri geliyor. İyi, gidip gelsinler de... Birinin dediği ötekini tutsa... Katiyen.

En sonuncusu fayın tek parça olduğu neticesiyle dönmüş araştırmadan.

Bu ne demek biliyor musunuz?

Şu demek:

‘‘Ey İstanbullu!

Bugünden itibaren rejimi falan bir yana bırak, canın ne istiyorsa ye!

Malı mülkü sat, eline geçen parayı har vurup harman savur!

‘Hastalık kaparım' falan demeden gönlünün çektiğiyle seviş!

İşi gücü terk et, vur patlasın çal oynasın gez toz!

Önüne gelene borç tak!

Allah günahlarını affetsin. Amin.’’

***

İngilizler bizim sağlık sistemimizi örnek alacaklarmış.

Zahir nüfus planlaması yapmaya karar verdiler. Kraliçenin annesine bakarsanız, İngiltere’de durduk yerde dünyayı terk edip giden yok. Hal böyle olunca nüfus fazlası olması tabiidir. Bizim sağlık sistemimizle duruma müdahale edip düşünecekler nüfusu.

Yoksa...

Koridorlarda sedye üstünde yaralı bekleten...

Bir iğneyle felç eden...

Tahlilleri karıştıran...

Bademcik ameliyatı için yatanı menenjitten öldüren...

Çocukları ameliyat masasında unutup kavuran...

Hastanın hastalandığı için dövülmekten beter edildiği...

Parası olmayanın rehin kaldığı...

Sistemin nesini örnek alacaklar?

Şimdiden ‘‘Toprağınız bol olsun’’ diyorum İngilizlere.

***

Çok karamsar oldu, farkındayım.

Oysa bugün pazar. Neşe dolmamız lazım. Ben şu anda doldum şahsen.

Neden?

Sakıp Sabancı servetinin yüzde 75'ini kaybetmiş. Dedikodu değil. Bizzat kendisi söylüyor. Eline de yirmi milyonluk bir banknot almış, gösteriyor. ‘‘Bunlardan üç beş tane daha var, hepsi o’’ diyor herhalde.

Şimdi ‘‘Ne var bunda neşelenecek?’’ diyeceksiniz. Söyliim. Bende yok, kimsede olmasın. Özeti bu. Hatta tamamını kaybettiği gün zil takıp oynayacağım ki bu gidişle yakındır herhalde; ne Koç kalır ne Sabancı.

Yaşasın hükümet!

***

Bir sevindirici haber daha.

İnönü çekilmiş.

Nereden?

‘‘Umut’’a adaylıktan.

Şimdi geriye Recep Tayyip kaldı. Darısı onun başına. O da çekilirse, ‘‘Umut’’ kurtuldu demektir.

***

Sinir şey, hálá yağıyor. Boğulucaz ayol.


MIŞ-MUŞ


Molla Ömer, gazeteci başına 50 bin dolar ödül koymuş.

Böylece gazetecinin ederi de ortaya çıkmış oldu. Etiler'de bir daire kadar etmiyoruz.

*



Tarkan yılbaşında alacağı ücret konusunda, Tatlıses, Avşar ve Ergen'i yediye katlamış.

Şimdilik böyle. Vergi ayı gelince, ‘‘Siz önden buyurun’’ diyebilir.

*

Mesut Yılmaz, ‘‘Yanlışları biliyoruz ama düzeltemiyoruz’’ demiş.

Biz de yanlışları yapanları biliyoruz ama gönderemiyoruz.
Yazarın Tüm Yazıları