Şimdilik biraz daha soğukkanlılık

BİRKAÇ Karşıyaka yazısı yazınca, mesaj bombardımanına tutuldum. Ben özetle şunu söylemeye çalışmıştım.

Haberin Devamı


“Karşıyaka sadece bir spor kulübü değildir. Ve bu camianın içinde olanlar geleceği kurgularken, geçmişin getirdiği gelenekleri ve bu büyük aileyi meydana getiren değerleri unutmamalıdır...”
Aslında aynı yorumları geçmişte Göztepe için de Altay için de yaptım. İzmir’in kulüpleri hak ettikleri yerlerde olmasa da büyük camialardır, önemli kurumlardır. Ve bir spor kulübünün ötesinde organizasyonlardır.
Gelelim Karşıyaka’ya... Bir şeyler uyumsuz gidiyor, bir şeyler iyi gitmiyor. Belli ki, bir gerginlik var, belli ki, herkes bir sorgulama içinde... Genel Kurul yapılmış olmasına rağmen bu yönetim sanki birkaç yıldır görevdeymiş gibi bir ruh hali içinde... Oysa ben yönetimdeki bu paniği, bir anlamda da güvensizliği anlamakta zorlanıyorum.
Divan Kurulu ise, taraftarın, camianın önde gelenlerin yorumlarından etkilenmiş durumda, “Acaba yapılması gereken bir şeyler mi var” diye düşünüyor. Buna karşılık yönetim resti çekmiş durumda, “Ben Divan Kurulu’na gelip hesap vermem” diyor. Oysa istenen konuşmak, belki de dertleşmek... Taraftar her zaman sabırsızdır. Ama bu sefer çok daha sabırsız...
Bana soruyorlar, “Ne yapılması gerekir?” diye...
Benim görüşüm şu...
Ortada seçilmiş bir yönetim var. Başkanı ve yönetim kurulunu beğenirsiniz ya da beğenmezsiniz, ama bir sonraki genel kurula kadar Karşıyaka’nın Başkanı Cihan Büyükoral’dır. Bu nedenle en büyük sorumluluk kendisindedir. Bugüne kadar yapılan bütün iletişim kazalarını düzeltmek, yanlış algıları tersine çevirmek, camiayı toparlamak yine Büyükoral’a düşmektedir. Ama bana kalırsa, bugünden itibaren çok daha interaktif olması, restleşerek değil kucaklayarak hareket etmesi gerekir.
Tüzüğün verdiği yetkileri kullanmak da Divan Kurulu’nun hakkıdır. Ama kesinlikle bir genel kurul kararının altına imza atmamalıdır. Bu kararı ancak mevcut yönetim vermelidir. Divan’la yönetimin ters düşmesi diye bir şey hem olamaz, hem Karşıyaka’ya yakışmaz.
Peki... Başarı ya da başarısızlık kriteri nedir?
Dediğim gibi kriter şampiyonluk yarışı değildir. Karşıyaka’yı Karşıyaka yapan da değerlerdir. Hem şampiyonluk olmaz, hem de camiayı tatmin etmeyen bir yönetim ortaya çıkarsa...
O zaman Genel Kurul’un özeleştiri yapması gerekir.
Şimdilik biraz daha soğukkanlılık, biraz daha uzlaşma adımları...

Haberin Devamı


Ege mutfağını tanıtmak için elimizde bir fırsat var

Haberin Devamı

Uluslararası gastronomi kulübü Chaine des Rotisseurs’ün İzmir’de kurulduğunu, yazın bu sıcak günlerini dahi boş geçirmediğini geçen hafta yazmıştım. Ege Sanayicileri ve İşadamları Derneği Başkanı Bülent Akgerman’ın öncülüğünde kurulan Chaine des Rotisseurs İzmir, mutfakların çeşitlenmesi, restoran yatırımcılarının ve aşçıların yüreklendirilmesi mevcut restoranların da daha renkli, farklı mönüler sunabilmesini sağlayacak.

Benim bir iddiam var.
Ege mutfağı bundan sonraki dönemin en gözde mutfaklarından biri olacak. Öncelikle çok sağlıklı ve zengin... EXPO’yu alabilirsek tanıtmak için de bize müthiş bir fırsat yaratacak...
Daha da önemlisi giderek yükselen slow food yani hızlı yaşam ve yerel yemek geleneklerinin kaybolmasına karşı bir tepki ve bilinçlendirme olarak başlatılan hareketin bu coğrafyadan dünyaya yayılacak olması...
O yüzden dünyanın bu en eski gastronomi kulübü Chaine des Rotisseurs’ün büyük etkisi olacağına inanıyorum. Ama istiyorum ki, nasıl 1248 yılında IX. Louis dönemin Paris Belediye Başkanı’na iyi ve yeni bir yol haritası açmışsa ve Paris Belediye Başkanı ilk yıllarda organizasyonu “bir yetiştirme ve eğitme” kulübüne dönüştürmüşse, bizler de benzer bir stratejiyle yola devam edebiliriz. Yani iyi şefleri, iyi restoranları, iyi organizasyonları desteklemeli, alkışlamalı ve bu alandaki gençleri desteklemeliyiz. Çünkü, çok iyi biliyorum ki, en güzel lezzetler en basit hazırlıklarla elde edilebilir. Ve de... En lezzetli, doğal ürünlerle... İzmir’de bunlar var, Ege’nin her bir yerinde böyle bir zenginlik var.

Haberin Devamı

Gastronomi kulübünün İzmirli üyeleri

Chaine des Rotisseurs’ün İzmir kadrosu epeyce kuvvetli... Hem Türk mutfağını çok iyi bilen, hem de dünyadaki gelişmeleri takip eden isimler... Kimler mi var... İşte o isimler...
Bülent Akgerman, Ahmet Güzelyağdöken, Ali Rıza Sokol, Altan Ünsal, Arif Öncü, Armağan Özgörkey, Birol Varsay, Cemal Elmasoğlu, Dilek Varsay, Eli Alharal, Emre Çelikbilek, Hakan Akman, Yiğit Temizocak, Korkut Kut, Levent Akgerman, Nedim Atilla, Noyan Gürel, Serpil Şener, Özlem Çakır, Selim Özgörkey, Rüştü Aksoy, Uğur Yüce, Başar Karcıoğlu, Martin Sanford, Can Ortabaş, Murat Türkay, Osman Sezener, Sadrettin Arslan, Selim Kaptan, Yavuz Karacasulu, Hande Öztürk, Yılmaz Öztürk, Ömer Pelit, Serkan Tütüncü, Kemal Demirasal, Todori Kalamaris, Vehbi Güldoğan, Enis Güner, Oğuz Özkardeş, Haluk Özyavuz, Serhan Ünsal, Mehmet Atay, Lucien Arkas, Ömer Yüngül, Önder Türkkanı, Sıtkı Şükürer, Ali Balcı, Ahmet Tarık Pekel, Serdar Baş, Turabi Çelebi, Melik Kızılcan, Senem Üngüderler, Barış Torcu, Rıza Elibol, Tuncay Beyaz, Wolfgang Goedl, Emre Kocamustafa, Ahmet Özkan, Remzi İçöz, Deniz Sipahi...

Haberin Devamı

Acaba bir filmin öyküsü olur mu?

Çağan Irmak’ın “Dedemin İnsanları” filmindeki bir sahne beni çok etkilemişti. Mübadeleyle Girit’ten İzmir’e göçen Mehmet Bey, oradaki evini tekrar görmek için içinde mektuplar olan şişeleri Ege’nin mavi sularına bırakıyordu. Mübadeleyle çok insanın hayatı parçalandı. Bu coğrafya bu sıkıntıları en iyi bilen yerdir. İşte filmdeki öyküye benzer bir olay, bu sefer bizim sahillerimizde yaşandı. Hürriyet’ten Mete Tamer Omur öyküyü anlattığında hepimizi etkiledi.
Yunanistan’ın Kea Tzia adasından yaşadığını bildiğimiz Victoria Karakaşoğlu’nun denize bıraktığı mektup ve tel yüzük Çeşme sahillerine vurdu. Ne dersiniz, bu romantik öyküden bir film çıkar mı?

Yazarın Tüm Yazıları