Şili'yi unutmadık

Hadi ULUENGİN
Haberin Devamı

Tam çeyrek asır önce bugün, sürgün şehrim Brüksel‘de bütün gece taksi direksiyonu tutmuş olmanın bitkinliğiyle eve dönmüştüm ki, yorgun argın yatmaya hazırlanırken açtığım radyonun sabah bülteninde şu cümleleri işittim:

‘Size son kez sesleniyorum. Söyleyecek tek şeyim var: İstifa etmeyeceğim. Tarihin sürüklediği bu uç noktada halkıma olan sadakati hayatımla ödeyeceğim'.

Beynimden vurulmuşa döndüm.

Allahım, Şili'de darbe olmuştu !

Üç yıl önce serbest seçimlerle iş başına gelen ve modern zamanların yegane demokratik sosyalizm örneğini oluşturan Halk Cephesi iktidarı ve onun lideri Salvador Allende generaller tarafından devriliyordu.

Belçika istasyonu Moneda Sarayı‘nın şu anda askeri uçaklar tarafından bombalanmakta olduğunu; Allende‘nin direnişi sürdürmesine rağmen de Santiago‘dan son ulaşan telekslere göre Başkan‘ın hayatından ümit kesildiğini ekledi.

Birazdan, Şili‘li önderin intiharının kesinleştiğini duyurdu ve ordunun legal hükümet yandaşlarını futbol stadyumunda toplamaya başladığını bildirdi.

* * *

ÖĞLEYE doğru, Brüksel'deki Amerikan Elçiliği‘nin önünde protesto gösterisi yapan ve Yankee bayrağı yakan kalabalığın arasındaydım.

Çoğunluk ‘Halk Cephesi‘nin şiarı olan ve ‘birleşik bir halk asla yenilmez' anlamına gelen ‘uno pueblo unido, jamas sera vencido' şloganını bağırıyordu.

Cinnet yıllarını yaşıyorum ve darbenin de ahmak teorilerimi doğruladığına inanıyorum ya, ben oradaki azılı azınlıkla birlikte ‘unido‘yu ‘armado‘ya çeviriyorum ve ‘silahlı bir halk asla yenilmez‘ diye haykırıyorum.

Sonra, panzerin sıktığı su, polisin attığı gaz bombası, zaptiyenin bindiği at, bir jandarma beygirinin sağrısına çarptım ve yere düştüm...

* * *

NAZİK bir Avrupa polisinin önünde ve çıtkırıldım bir nümayişin hayhuyunda ben bal dök yala asfalta düşmüşüm ne yazar, düşmemişim ne yazar ?

Dostlarım, asıl Şili düştü ! And dağlarının zirvesi namerdin eline geçti.

‘Unido‘ yerine ‘armado‘ diye hançere yırtarak haddini bilmezlik etmiş olsam dahi kuşağımın ütopyası olan ülke işte iki seksen yere uzandı.

Latin Amerika‘nın en demokratik ordusu diye yutturulan apoletli avene sosyalist, komünist ve sol Hıristiyanlardan oluşan Halk Cephesi'nin tamamen legalist iktidarına tahammül edemedi. Efendisi ABD‘den aldığı sinyalle vahşet darbesi yaptı. Kara gözlüklü kara katil Pinochet bir vurdu, pir vurdu.

Temerküz kampına çevirdiği stada Cephe yandaşlarını topladı, binlercesini kurşuna dizdi, onbinlercesini zindana attı, yüzbinlercesini sürgüne yolladı.

Ve, hayatı boyunca şiddeti reddetmiş olan o dürüst adam başında miğfer ve elinde mitralyöz, hukukiliğini sonuna kadar savunmak cesaretini gösterdi.

Salvador Allende, şapkasını alıp gitmesi için generalerin kendisine teklif ettiği utanç uzlaşmasını reddetti ve henüz darbecilerin ulaşamadığı Magallanes radyo istasyonundan ‘Tarihin sürüklediği bu uç noktada halkıma olan sadakatimi hayatımla ödeyeceğim‘ diye haykırarak son kurşunu beynine sıktı.

Dostlarım bugün tam çeyrek asır oluyor, bütün zamanların yegane demokratik sosyalizm tecrübesi sona erdi ve kuşağımın tek somut ütopyası tırpandan geçti.

* * *

BUGÜN Şili‘deki faşist darbenin yirmibeşinci yıldönümünü idrak ederken dünyanın artık değiştiğini söylersek çok yanlış bir tahlil yapmış olmayız.

Zaten Şili de değişti. Alçak Pinochet hala mostralık olarak orada dursa da Latin Amerika ülkesi demokratikleşme sürecinde devasa adımlar attı.

Ama heyhat, tek bir şey hala değişmedi:

İnsancıl ütopyaların zalim sahtekarlardan şamar yemesi tehlikesi...

Dileyelim ki Şili'den çeyrek asır sonra bu tehlike asgariya inmiş olsun.













Yazarın Tüm Yazıları