Silahtan nefret ederim

Güncelleme Tarihi:

Silahtan nefret ederim
Oluşturulma Tarihi: Aralık 18, 2009 00:00

Bugüne kadar genellikle yan rollerde izlediğimiz Barış Falay, rol aldığı projelerde oyunculuk gücünü öylesine konuşturuyor ki, gizli başrol olabiliyor. Ekranların yeni fenomeni “Ezel”in Kerpeten Ali’si Barış Falay, kamera arkasını, aile hayatını, kötü adamı nasıl olup da sempatik gösterebildiğini Hafta Sonu dergisine verdiği röportajda anlattı.

Haberin Devamı

*Kerpeten Ali, cinayet işleyecek kadar gaddar, sevdiği kadına hislerini açamayacak kadar utangaç. Sizce o iyi mi, kötü mü?

- Rollere iyi ya da kötü gibi bir kalıpla yaklaşmak tercih ettiğim bir şey değil. Bir rolün özelliklerini çıkarırken daha çok o karakterin temel zorunluluklarına bakıyorum: Bu adam nerelerde yetişmiş? Nasıl bir kültürden geliyor? Hayata nasıl bakıyor? Kaç yaşında? Dolayısıyla Ali kötü adam mı, iyi adam mı demek yerine kötülükler yapan, bunun yanında iyilikler yapan bir adam demek daha doğru.

*Seyirciden nasıl tepkiler alıyorsunuz?      

- Çok güzel... Seyirci Ali’nin kötü yönlerini görse de, bana onun sıcaklığını fark etmiş, benimsemişler gibi geliyor. Bu da benim açımdan sevindirici.

*Ali için öncelikler nelerdir? Para, dostluk, aşk... 

- Ali, tutkulu ve duyguları çok yüksek bir adam. Duygularını frenleyen biri değil; gücü de, güçsüzlüğü de buradan geliyor. Yine de aşkını çok insani bir boyutta yaşıyor. Aşkını çok daha saf yaşıyor ama parayı öne koyduğu için şiddet de ortaya çıkıyor.
 
*Barış Falay için ilk sırada ne var?

- Ailem, yani karım ve oğlum...

*Ali yine adam vuracak mı?

- Valla onu senaristlere sormak lazım ama Ali şiddetle iç içe bir adam. şiddete bu kadar yakın duran bir adamın ne yapacağı belli olmaz.

ALİ İLE HİÇ BİR BENZERLİĞİM OLAMAZ

*Güvenlik görevlisinin öldürüldüğü sahnede neler hissettiniz?  


- Ben, yazarın o sahnede yaratmak istediği duyguya bakarım. Adam öldürmeyi oynamıyorum, o duyguyu oynuyorum. Ama oyuncuyuz ve işimizin bir parçası da bu, herhangi bir duygu gibi onu da canlandırmaya çalışıyoruz. Kaldı ki silahlardan da nefret ederim.

*Sizce Ali’nin iyi yönleri neler? Benzer yönleriniz olduğunu düşünüyor musunuz?

- Ben oyuncuyum ve Allah korusun hiçbir karaktere benzemek gibi bir düşüncem de yok. Ben üniversite mezunu, oyunculuk eğitimi almış, büyük şehirde yaşayan, eşine saygı duyan bir adamım. Böyle bir karakterle aramda ne gibi bir benzerlik olabilir ki?

*Ezel’in “Monte Cristo Kontu”ndan uyarlandığı iddia ediliyor. Bu konuda ne diyeceksiniz?

- Bu iddialar bizim de kulağımıza geliyor ama dünya üzerinde yazılmış çok farklı senaryo tipleri yok. Bunu biliyorum çünkü dramaturji eğitimi aldım. Böyle bir şey varsa bile esinlenmeden öteye geçtiğine inanmıyorum. Tabii ki bir yerlerden bir şeyler çakışacaktır ama ben özgün bir iş olduğunu düşünüyorum. Ona bakarsanız her filmde aşk ve şiddet var. Önemli olan sizin onu yaratırken ne kadar özgün olabildiğiniz.

*Tiyatro oyuncusu olmanıza rağmen tanınmanız televizyon dizileriyle oldu. Bu durumdan hoşnutsuzluk duyuyor musunuz?

- Tiyatro oyunculuğu yaparak tanınmaya çalışmak ahmaklık olur. Kimse bu yüzden tiyatro oyunculuğu yapmaz. Hoş ben dizi oyunculuğunu da şöhret olayım diye yapmadım. Ben oyunculuk yapmayı çok seviyorum. Dizi, tiyatro ya da sinema oyunculuğu olarak da ayırmıyorum. Evet farklı disiplinler ama hepsi çok lezzetli geliyor, çok farklı tatlar alıyorum.

MACERACI RUHLU ADAMLARA ÖZENİRİM

*Bu mesleği seçmeye nasıl karar vermiştiniz?


- Bu mesleği lisedeyken seçtim. Ortaokulu takdirlerle bitirdim, lisede sınıfta kaldım. O sene çok sosyal bir adamdım, dergilerde de çalışıyordum. Bir tiyatro grubundan söz edildi, “Işıkçı ol” dediler. Üçüncü gün bir adam gelmedi, onun rolünü “markeledim” ki anlamını bile bilmiyordum. O zaman işin içine girdim ve çok zevk aldım. O oyundaki yönetmen de devamını getirmemi istedi. Ondan sonra “Evet mesleğim bu” dedim ve oyunculuk için emek harcamaya başladım.

*Bu yoğun tempoda ailenize yeterince vakit ayırabiliyor musunuz?

- O biraz zor oluyor ama iş biter bitmez ilk koştuğum yer evim. Özlemiş oluyorum ikisini de... Bir de çok genç baba olmadığım için şimdi çok tatlı geliyor. Darısı bunu isteyen herkesin başına.

*Tiyatro sahnesi ve dizi setinde olmadığınız zamanlarda neler yapmaktan keyif alırsınız?

- Çok fazla hobileri olan bir adam değilim, özenmişimdir maceracı ruhlu adamlara. Biz karı-koca gezmeyi seviyoruz. Rüzgar geldiğinden beri gezemiyoruz ama, onun birazcık daha büyümesini bekliyoruz. Gezmeyi, yeni yerler görmeyi çok seviyoruz. Herkesin yaptığı eğlenceleri seviyoruz; sinemayı sinemada izlemeyi, oturup çekirdek çitlemeyi... Çok da özel bir şeyler yapmıyoruz ama gezmek, keyif alarak yaptığım bir eğlence diyebilirim.

*Kötü adamı canlandırırken bile sempatik bir izlenim yaratmayı beceriyorsunuz, bunun sırrı nedir?

- Biz bir hikaye anlatıyoruz, onun bir parçası olarak da hikaye anlatmayı nasıl başarabiliriz diye düşünüyoruz. Önce seyirciye sıcak, tatlı ve lezzetli gelmemiz lazım ki bizim hikâyemizi dinlesinler. Ama bir senaryo gelir, yönetmen der ki “Burada hiç de sempatik bir şey istemiyorum senden, hiçbir sempatisi olmasın”, onu da yaparım gibi geliyor.

Haberin Devamı

OĞLUM 'MAVİ' ADINI BENİM LAKABIMDAN ALDI

Haberin Devamı

*Oğlunuza Mavi Rüzgar adını verdiniz. Bunun hikâyesi nedir?

- Eşim verdi o ismi. Soyadı zaten bizden geliyor, bu yüzden analığın hakkıdır dedim. Rüzgar kendi karar verdi gelmeye. O yüzden Rüzgar’ı seçtik. Mavi de aslında benden geliyor. Eski tanıyanlar bana “Mavi” derler. Benim için kendi kendilerine uydurdukları bir şeydi, eşim benden de bir şey taşısın istedi. Ama ben doğumunu bekledim. Göz rengi bana çekmezse rahatsızlık hisseder mi diye düşünmüştüm. Baktık doktoru “Bu renk sizden, dönmeyecek” dedi, o zaman tamam Mavi Rüzgar olsun dedik.

*Oğlunuzun oyuncu olmasını ister misiniz?

- Bilemiyorum, o neyi isterse... Onun mutlu olmasını istiyorum. Bu anlamda çok saygılı bir aileden geliyorum, seçimime çok inandılar. Ben de oğlum için onu yapacağım. ınsanlar seçimleriyle yaşıyorlar ve seçimleriyle var oluyorlar. Dolayısıyla ben de onun kendi seçimleriyle var olmasını isteyeceğim.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!