GeriSeyahat Şiirle güzelleşen Prizren
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
Şiirle güzelleşen Prizren

Şiirle güzelleşen Prizren

Balkanlar’ın birçok şehri tablo gibidir, seyretmeye doyamazsınız. Kosova’nın en zarif yerleşimi, Osmanlı’nın “mücevher şehri” Prizren diğerlerinden farklıdır. Doğası, mimarisi kadar halkın sanata bağlılığıyla güzelleşir. Ne kanlı savaşlar ne de göç silebilmiştir bu tutkuyu.

Güneydeki Şar Dağları’yla, kuzeydeki Lanet Dağları’nın arasında, zirvelerden köpürerek gelen nehirlerin suladığı Kosova ovalarında 30 yıl öncesine kadar uçsuz bucaksız bağlar vardı. Merlot, chardonnay gibi şarap endüstrisinin gözde üzümleri yetiştirilirdi. Pinot noir’ı uluslararası isim yapmıştı. Ön Şar’ların kıyısındaki Prizren, bağları, telkari ustası kuyumcuları, tekstil ve deri atölyeleri, Rusya’ya katarlar dolusu ayakkabı satan fabrikası, Balkanları Adriyatik’e bağlayan ticaret yoluyla müreffeh bir şehre dönüşmüştü. Arnavut, Sırp, Türk, Boşnak bir arada kardeşçe yaşar, birbirinin dilini konuşur, Hıristiyan-Müslüman ayrımı yapılmazdı.

Şiirle güzelleşen Prizren

İkinci Dünya Savaşı’nda faşist İtalya ve Almanya’ya karşı omuz omza savaşmanın getirdiği dostluk, partizan dayanışması 1980’de Mareşal Tito’nun ölümüyle zayıfladı. Verimli ovalara saçılan düşmanlık tohumları 10 yılda köklendi. Yugoslavya’yı parçalayacak duruma geldi. İç savaş ateşi 1998’de Kosova’ya ulaştı, ovalar kanla sulandı…

“Biz birbirimizi kardeş bilirdik, meğer değilmişiz” diyor bunları anlatan tiyatrocu, yazar Nafis Lokviça… Güneşli, ılık bir eylül ikindisinde Prizren Kalesi’nin duvarında oturmuş, kuşbakışı şehri seyrederken geçmişi konuşuyoruz. Batı ufkunda, kuş uçumu 17 kilometre uzakta 1986 metrelik zirvesiyle görkemli Paştrik, ardında Arnavutluk, yaklaşık 60 kilometre uzakta Lanet Dağları… Sırtımızda yemyeşil Ön Şarlar. Ve nihayet bu dağlardan süzülüp, kalenin eteklerinde batıya kıvrılan, şehri ikiye bölen Ak Nehir (Lumebarthi). Akarsuya inci gerdanlık gibi yerleştirilmiş Taş Köprü, kıyısında sürprizlerle dolu 400 yıllık Sinan Paşa Camii. Ayaklarımızın altında Prizren’in en güzel semtleri: Maraş (pınarlar anlamında), çarşının bulunduğu Şadırvan, geçmişte birbirinden güzel köşklerin sıralandığı Saray…

Şiirle güzelleşen Prizren

Savaşın panzehiri

Kalenin eteğine sığınmış tarihi yerleşim kentin en iyi korunmuş bölgesi. Bir zamanlar Sırplar yaşarmış burada. Hatta 14’üncü yüzyılda krallıklarına başkent yapmışlar. 1999’da semtteki evler, kiliseler bombalansa da geçmişin güzelliği silinememiş. Şimdi, başta Ortodoks Ruhban Okulu olmak üzere yapılar AB fonlarıyla onarılıyor. Birkaç yaşlı Sırp dönüp tekrar evlerine yerleşmiş. Son yıllarda parke taş döşeli sokaklarda birbiri ardına bar, kafe, butik otel açılıyor.

Nafis Lokviça kalenin dibinde, nehir kıyısındaki Bayraklı Cami’yi işaret edip “İlk Arnavut bağımsızlık örgütü Prizren Birliği, 1878’de caminin önündeki küçük taş binada kurulmuştu. Bu nedenle Sırplar kadar Arnavutlar için de şehir çok önemlidir” diyor. Devriye uçuşu yapan NATO Barış Gücü’ne (KFOR) ait bir helikopter üstümüzden geçerken söz savaş yıllarına, yaşanan acılara geliyor:

“Biz Türkler asimilasyona, savaşlara sanat sayesinde direndik. Prizrenli çocuğunu uygun yaşa geldiğinde kültür derneklerimize götürür. Müzikle, edebiyatla, resimle, tiyatroyla tanıştırır. Gençler ders alır, topluluklara katılır. Her Türk’ün mutlaka sanatla ilgili bir uğraşı vardır. Sergiler açılır, festivaller düzenlenir. Sanat bizi birbirimize bağlar. Kimliğimizi böyle koruruz.”

227 bin nüfuslu Prizren’de, ataları Osmanlı döneminde bu topraklara yerleştirilmiş 8 bin Türk yaşıyor. 4 resmi dilden biri Türkçe. Nüfusun yüzde 90’ı Arnavut. Sırp ve Boşnak topluluklar çok küçülmüş. Hıristiyan cemaati yok denecek kadar az. 35 cami, 5 tarikata ait tekkelerin dışında Türklerin en önemli buluşma noktaları kültür dernekleri.  Son 95 yılda edebiyattan tiyatroya pek çok alanda faaliyet gösteren 33 dernek kurulmuş şehirde. İçlerinde en güçlüsü, birkaç derneğin birleşmesiyle oluşan Doğru Yol. Bu yıl 65’inci yaşını kutluyor…

Şadırvan Meydanı’ndan yukarıya, tarihi çarşı boyunca ıhlamur ve çınar ağaçlarıyla gölgelenmiş parke taş kaplı sokaktan yürüdüğünüzde, kulübe büyüklüğündeki dükkanların arasına sıkışmış Doğru Yol Derneği çıkıyor karşınıza. İki katlı mütevazı binada müzik, resim, tiyatro, halkoyunları grupları faaliyet gösteriyor. Nazım Hikmet grubu ise edebiyat sevdalılarını bir araya getiriyor. İki dönemdir dernek başkanlığını üstlenen Bülent Emruş tüm sanat dallarında aynı coşkuyla faaliyet gösterdiklerini söylüyor. “Biz sanatsız yaşayamayız” diyor.  Gururla ekliyor: “Son yıllarda Türkiye’den gelen, etkinliklerimize katılan Ataol Behramoğlu, Arif Sağ, Zülfü Livaneli faaliyetlerimizden etkilendi. Balkan türkülerinin Türkiye’de ne kadar hatalı söylendiğini öğrendiklerinde çok şaşırdılar.”

Şiirle güzelleşen Prizren

Tarih boyunca Suzi Çelebi, Aşık Çelebi şairlerin yetiştiği Prizren’de bugün edebiyat meraklıları aylık iki Türkçe dergi yayımlıyor. Yerel yayınevleri şairlerin, öykücülerin kitaplarını basıyor. Birkaç yıl önce ikinci kitabı piyasaya çıkan Engelliler Derneği Başkanı şair Türkan Başa’dan öğrendiğime göre, şehirde her yıl şiir festivali düzenleniyor.

Osmanlı’dan bu yana faaliyet gösteren tekkelerden bazıları kültür hareketinin içinde. Tarihi çarşıda, kafe ve barlarla dolu bir avlunun kıyısına sıkışmış Melami Tekkesi’ni ziyaret ettiğimde ileri gelenlerden biri “Kitapsız hayat düşünemiyorum” diyor. Grubun lideri, hukukçu Raif Vırmiça aynı zamanda Kosova Türk Araştırmacılar Derneği’nin başkanı. Bugüne kadar yerel mimari, kültür, tasavvuf geleneği üzerine 25 kitabı yayımlanmış. Bunlardan biri de “Prizren’de Şairlik Geleneği.” Yüzyıllardır halkın sanat ve şiir geleneğini yaşatmaya öncelik verdiğini hatırlatan Vırmiça bunun nedenini de açıklıyor: “Toplum kültürü, sanatı, şiiri destekleyerek kendi varlığını korumaya çalıştı.”

Şiirle güzelleşen Prizren

Turizm ikinci planda

Güneşli bir eylül günü, kalenin surlarına oturup yaklaşık 100 metre yüksekten Prizren’e baktığınızda gözünüze ilk takılan detay, kuzey semtlerinde yoğunlaşan inşaat faaliyeti. 2-3 katlı müstakil evlerin arasından boy gösteren yeni apartmanlar 10-15 katlı. Genişleyen, yükselen, estetikten yoksun yapılaşma hızla geçmişin dünyasını kuşatıyor. Tarihi bölge oransal olarak küçülmekte.

Buna karşın parke taş döşeli sokaklardan, restorasyonu bekleyen asırlık köşklere pek çok unsuru savaştan, yapılaşmadan korunabilmiş. Geçmişin dünyasını hayal etmek isteyenler için arka sokaklarda pek çok ipucu var: Ak Nehir kıyısındaki tarihi evlerin birleştirilmesiyle oluşturulan Prizren Birliği Müzesi’nde Balkanlar’ın farklı bölgelerinde yaşayan Arnavutların rengarenk, zarif işlemeli geleneksel giysileri, günlük yaşamları, önde gelen kültür adamları tanıtılıyor. 1945’de ölen Sadi tarikatının son şeyhi, eczacı Musa Şeyhzade’nin ahşap evi iki yıl önce ABD Büyükelçiliği’nin desteğiyle Etnografya Müzesi’ne dönüştürülmüş. Yapının mimarisi, odaların dekorasyonu kadar vitrinlerdeki giysilerin işlemeleri göz alıcı.

Geçmişte barış içinde ortak yaşamın simgesi dini yapılardan Bayraklı Cami ahşap süslemeleriyle, Sofu Sinan Paşa Camii ise çiçek bahçesini andıran tavan resimleriyle dikkat çekiyor. Süslemelerin Rum ustalarca yapılması camilere farklı bir güzellik katmış. Aziz Cuma Kilisesi, UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne girmekle birlikte, harap vaziyette restore edilmeyi bekliyor. Yine de 14’üncü yüzyıldan kalma yapının dış görünümü çok görkemli.

Şiirle güzelleşen Prizren

Tarihi sokaklarda Batılı gezginlere nadiren rastlanıyor. Çoğunluk komşu cumhuriyetlerden gelenler. Merkezde, bir zamanlar Tito’nun konakladığı 90 odalı Hotel Theranda’nın müdürü Mustafa Canan, Kosova’nın gerçek anlamda bağımsızlığına kavuştuğu 2012’den bu yana müşterilerinin yüzde 60’ını Türkiye’den gelenlerin oluşturduğunu söylüyor. “En çok halkın misafirperverliğinden, sokakta yaygın Türkçe konuşulmasından hoşnut kalıyorlar” diyor. Şehre gideceklere bir de önerisi var: “Temmuzda öğrenci grupları yoğunlaştığında etraf çok kalabalık oluyor, bu mevsimde gelmemekte yarar var. Baharda Zambak Şarkı Festivali, mayısta Esnaf Festivali, ağustosta Belgesel Festivali sırasında şehir daha da güzelleşiyor. Kışın çok sakin.”

Merkezde 10 civarında otel, çok sayıda restoran turizmin hizmetinde. Servis hızı yüksek olmasa da, yemekler iyi. 1970’lerden beri baba şehrine gelen Prizrenliler Derneği Başkan Yardımcısı Ferda Ulusoy’un söylediklerine bakılırsa son birkaç yılda turizm sektörü gelişme kat etmiş: “Hayat Prizren’de yavaş akar, serviste İstanbul hızını beklememek lazım. Yine de Türkiye’de üniversite eğitimi gören gençler şehre önemli oranda dinamizm kazandırdı.”

Şiirle güzelleşen Prizren

Kosova hükümetinin öncelikleri arasında şimdilik turizm yok. Demokratik Türk Partisi milletvekili, Millet Meclisi Başkan Yardımcısı Fikrim Damka’dan öğrendiğim kadarıyla Kosovalılar, Hırvatistan, Karadağ, Arnavutluk’la rekabet edemeyecekleri kanısında. Buna karşın madencilikle ilgili umutları yüksek.  Hükümet sınır ihtilafları ve AB üyeliğine odaklanmış durumda.

Peki şehri gezen Türkler ne düşünüyor?

Bu konuda görüşler muhtelif. Otelde karşılaştığım doktor grubuna izlenimlerini sordum. 1967 Ankara Tıp Fakültesi mezunları, bir haftalık Makedonya-Kosova gezisinin sonuna gelmişti. 90 ülke gezdiğini söyleyen Dr. Erdal Atalay, dört saat adımladığı şehirden pek etkilenmemişti. Manastır ve Üsküp’teki zengin tarihi dokuya,  Tiran sokaklarındaki gençlik enerjisine rastlayamamaktan şikayetçiydi. Prof. Dr. Yüksel Keçik ise Ohri’nin doğası, Üsküp’ün tarihi dokusuna sahip olmasa da Priştine’yi “görmeye değer” buluyordu. “Camiler, tekkeler gibi Osmanlı eserleri kadar şehrin içinden akan nehrin manzarası, çevresindeki yapılarla uyumu beni etkiledi. Zihnimde zarif bir küçük şehir manzarası kalacak” diyordu.

 

Şiirle güzelleşen Prizren

Priştine mutfağı

Çevredeki dağ köylerinde hayvancılık yaygın. Bu nedenle et Türkiye’ye oranla lezzetli ve çok ucuz. Yemeklerde ağırlık kırmızı et ve hamur işlerinde. Mönülerin gözdesi güveçte et. Kurutulmuş, ardıçla islenmiş leziz etlerin kilosu 45 TL. Kasap sucuklarının meraklıları 50 kiloyu bulan kolilerle dönüyor Türkiye’ye. Çarliston ve gavata biberi yerel mutfakta önemli bir yere sahip. Közlenip tuzlu kaymakla doldurulduktan sonra fırınlanan biber yerel mutfağın özgün lezzetlerinden biri. Baklavadan sonra en gözde tatlılar üç farklı süt karışımından yapılan Latin Amerika uyarlaması triliçe ve sütlü-yumurtalı kaymakçina. Bozanın kıvamı daha sulu ve ekşi. 1870’de Priştine’den Türkiye’ye göç eden Hacı Sadık Bey, bu formül rağbet görmeyince daha yoğun, açık renkli ve tatlı versiyonunu hazırlayıp Vefa Bozası adıyla İstanbul mutfağına kazandırmış.  

Cennet dağlar

Prizren’den başlayıp Makedonya, Kosova, Arnavutluk sınırları boyunca farklı kollara ayrılan Şar Dağları 1600 kilometre uzunlukta. Kosova tarafı yemyeşil, önemli bölümü orman. 30 civarında zirveden en yükseği Büyük Türk (2748 metre), kentin kuş uçumu 25 kilometre güneybatısında. Açık havalarda rahatlıkla görülüyor. Prizren’in sayfiye yeri Prevalla Yaylası, 1547 metre irtifada. Kalenin eteğinden, Ak Nehrin kayalara oyduğu Jupa Vadisi boyunca Makedonya sınırına tırmanan yoldan ulaşılıyor. Merkezden otobüsle 40 dakika sürüyor. Bilet 5 TL. Milli park ilan edilen vadide konforlu, manzaralı dağ otelleri kurulmuş. Bazılarında oda fiyatı 20 Euro. Spor öğretmeni, kayakçı, dağ rehberi Nedih Limani sonbaharda bu bölgenin dağ yürüyüşleri için ideal olduğunu söylüyor. Prevalla’dan Prizren’e inen 25 kilometrelik manzaralı parkur yaklaşık 10 saat sürüyor.

False