“Showroom” zamanı

Dünyada moda sektörü biraz da “showroom”lar üzerinden yürür. Mağazaların satın almacıları, Avrupa ve ABD’deki “showroom”lardan satacakları malları toplar. Türkiye’de de bu sistem yeşermeye başlıyor.

Haberin Devamı

Ceylan Onay üniversitede ekonomi eğitimi aldıktan sonra Floransa’da bir yıl moda yönetimi eğitimi aldı. Ardından Guess’te staja başladı. 3 aylığına girdi, 6 aya uzattılar, sonra iş teklif ettiler. Oturma ve çalışma iznini aldı. 3-4 yıl Floransa’da çalıştıktan sonra şehir ona küçük gelmeye başladı.
Kafasındaki iş “buyer”lıktı, yani bir markanın satın almacısı olmak... Bu, Türkiye’de o dönemde çok bilinen, yaygın bir iş değildi. Onay, 2002’de Türkiye’ye gelip Beymen’le görüştü. Beymen’de o yıllarda şimdiki gibi bir satın alma ekibi yoktu. Yabancı markaların Türkiye’deki Beymen’lerde satılacak ürünlerini seçen hepi topu iki kişi vardı. Üçüncü kişi oldu Onay. İki yıl çalıştığı Beymen, onun için bir nevi okuldu.
Harvey Nichols Türkiye’ye giriş yaptığında oraya geçiş yaptı. Denim ve çocuk katındaki markaların satın almalarından sorumluydu. Naked mağazaları açılınca onların satın almalarını yapmaya başladı.
Harvey Nichols el değiştirince V2K’ya geçti. İş monoton geldi, fazla hareket alanı bulamadı. Risk aldı, kendi işini kurmaya karar verdi.
Moda alanında bir boşluğa el attı aslında. Bir acenta kurdu. Türkiye’de “showroom” kavramını oturtmayı kafaya koydu. İngiltere, Fransa, İtalya, Amerika modada hep “showroom”larla yürür. Dünyanın her yerindeki mağazaların satın almacıları bu ülkelerde “showroom”lara gider. Bu showroom’larda birçok markanın koleksiyonu yer alır. Satın almacı oradan beğenip siparişini verir. Bizde bu hizmeti veren bir tek Fransız ortaklıklı L’appart var, şimdi bir de Ceylan Onay.
Onay bir aya kalmaz Moda’da showroom’unu açacak, bunun yanında markalara Türk pazarını tanıtıp o markaların buradaki tanıtımını da üstlenecek.
Şimdilik altı markası var: Aiaiai ve TMA-1 kulaklıklar, Kakoon, Loopie Love, Happiness is 10$ Tees, Jets by Jessica Allen, Archie Grand. Bunlara ek olarak bir çocuk ve bir giyim markasıyla da anlaşmak üzere. “Showroom” kavramı Türkiye’de yaygınlaştıkça, satın alma yapmak için artık mağazaların başka ülkelerdeki showroom’lara gitmeleri gerekmeyecek.

Haberin Devamı

Dünyanın en stresli işi

Haberin Devamı

Satın almacılık dünyanın en stresli işlerinden biri. Türk tüketicisinin neyi sevdiğini bilmeniz, neyi satın alacağına dair çok iyi bir öngörünüz olması gerekiyor. Yoksa seçip Türkiye’ye getirdiğiniz mallar elinizde patlar. Biraz falcılık gibi diyelim. Bir falcı ne kadar insan sarrafıysa o kadar iyi falcıdır ya... Bir satın almacı da müşteriyi ne kadar iyi tanırsa o kadar başarılıdır. 
Onay’a göre satın almacılığın püf noktası yurtdışını çok iyi takip etmek ve kendi gardırobunu düzmediğinin farkında olmak. “Ben hafta sonlarımı hep mağazada geçiriyor, müşterilerin ne istediği ve ne giydiğini gözlemliyordum. Mesela ben leopardan hiç hoşlanmam ama buradaki müşteri leopar seviyordu. Neticede benim ürünü satacağım insan oydu” diyor.
Bir yandan da dünyada ne olup bittiğini çok yakından takip ettiğini anlatıyor: “Müşteri yabancı dergide gördüğü birinin giydiği elbiseyi gösterip ‘Ben bunu istiyorum’ diyordu. Sen o elbiseyi öngörüp getirmediysen o zaman sen yönetimle problem yaşıyorsun. ‘Siz ne biçim satın alma yapıyorsunuz?’ diyor. 2002’lerin başlarında daha büyük, iri logolu markalar (Prada, Dolce&Gabbana gibi) talep görüyordu. Şimdi özellikle gençler daha fazla didiklemeye başladı. Mesela H&M’den bir şey alıyor, onu gidip Beymen’den bir ayakkabıyla eşleştiriyor. Logo ikinci plana kaydı.”
Onay’ın dediğine göre bir satın almacının getirdiği malların yüzde 50’sinden fazlasının satılması gerekiyor. Yoksa patrondan zılgıtı yiyor.

Yazarın Tüm Yazıları