Sezer, Okluk'a gitmeli

TÜRKİYE, yat turizmi ile gerçek anlamda tanışalı 20 yıl bile olmadı.

1980'li yılların ortalarında yat, yabancı turistin veya zenginlerin denizde tatilini geçirdiği mekán olarak algılanırdı.

Öyle tatil amaçlı, kiralık tekne veya yat bulmak da mümkün değildi.

Türkiye yat tatilini Turgut Özal'dan öğrendi.

Hem de, Nirvana teknesiyle gezdi diye en acımasız şekilde eleştirerek.

Özal sayesinde Göcek ve Gökova körfezlerinin eşine az rastlanır koyları keşfedildi. Türk turizmine mavi yolculuk kavramı aşılandı.

Dönemin Turizm Bakanı Mükerrem Taşçıoğlu yat turizmini başlatmak için teknelerin Türkiye'ye girişine bizzat eşlik etti.

Özal her yaz, iki ayını bölgeye ayırdı.

Türkiye, yat turizminden de gelir elde etmeye başladı.

Dönemin Başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığı Basın Müşaviri Can Pulak sayesinde koylar korunmaya alındı.

Pulak, Gökova'nın, Göcek'in bodyguardı oldu.

Ne yazık ki Gökova Santral'nın yapılmasına Pulak da engel olamadı.

Göğe uzanan santral bacası, bacasız fabrikaların çirkinlik abidesi oldu.

TÜRKİYE'NİN CAMP DAVID'İ

Birinci Dünya Savaşı'nda İngiliz savaş gemilerine barınaklık yaptığı için İngiliz Limanı adı da verilen Okluk'un muhteşem doğası Özal'ı çekti.

Okluk'a yapılan Devlet Konukevi, Türkiye'nin Camp David'i haline geldi.

Mütevazılığıyla bilinen Camp David'den daha mütevazı bir yer yapıldı.

Özal'ın Okluk'a gelişiyle, denetim arttı, hem koylar, hem orman korundu.

Süleyman Demirel, Cumhurbaşkanlığı süresince 7 yıl boyunca Okluk'a bir gün olsun gitmedi.

Denetimler de eski ağırlığını kaybetti.

SİNTİNE DEPOSU

Gökova'nın eşine az rastlanır, ilginç bir şekilde denizden fışkıran ağaçları, değişik noktalardan çıkarılan yangınlarla bir ay süresince yandı.

Mütevazı bir tekne ile Gökova Körfezi'ni dolaştık.

Yanan ağaçların yerinde yenileri canlanmış.

Doğa kendini yenilemeyi başarmış.

Şimdi, artan tekne sayısıyla yeni bir sorun başgöstermiş: sintine.

Bir koydan çıkan tekne, pis suyunu boşaltacak bir sintine tankeri ve deniz üzerinde kurulu pissu deposu (şat) bulamadığından, biraz da kaptanların kolaycılığından, 3 mil açılmadan sintineyi denize boşaltıyor.

Zaten Batı rüzgárına maruz kaldığı için atıklarını Ege'ye salmakta zorlanan Gökova Körfezi'ndeki bazı koylarda kirlilik artmış.

Okluk da bunlardan biri.

Okluk'un kara yolu girişine de koca bir beton santralı kurulmuş.

Kısacası, bacasız fabrikalar kaderine terk edilmiş.

HUBER'DEN ŞAŞAALI DEĞİL

Sekiz yıl aradan sonra Okluk'a ilk uğrayan Cumhurbaşkanı Sezer olmuş.

Köylülerin aktardığına göre, iki saat kadar kalıp ayrılmış.

Sezer, bu kadar kısa süre uğramakla yetinmemeli.

Eğer turizm bu ülkenin ekonomik krizden kurtulması için en önemli sektör ise Sezer Okluk'a zaman zaman uğrayıp kalmalı.

Hatta, uçak gibi, Cumhurbaşkanlığı'nın bir teknesi de olmalı.

Tabii ki Türkiye Cumhuriyeti'nin Cumhurbaşkanı, ABD Başkanı'ndan daha popülist olamaz.

Ancak Camp David'den daha mütevazı olan Okluk da ihmal edilemez.

Orayı küçümsemeye kimsenin hakkı yok.

Huber Köşkü'nden daha şaşaalı bir yer de değil.

Cumhurbaşkanı Okluk'a gidince ne olacak, turizmi mi patlayacak diyenler çıkabilir.

Devlet adamlarının simgesel davranışlarının turizmin gelişmesindeki katkısı, küçümsenip bir kenara atılacak boyutxta da değildir.
Yazarın Tüm Yazıları