Tanrı’nın insanlara hediyesi Ege adaları

Bir varmış bir yokmuş, eski çağlarda dünyada bilinen sadece tek bir deniz varmış. Bu denizin tam ortasında el ele tutuşmuş çember adacıklar varmış. Bu adacıklara ‘Çember’ anlamına gelen ‘Kiklad’ adaları denirmiş. Bu adalar çemberinin tam ortasında, merkezde minnacık bir adacık daha varmış ki, eski dünyada bilinen bu en eski denizin göbek deliği imiş, buranın adına da ‘Delos’ derlermiş. Bu yazıda çemberin sadece bir kısmını anlatacağım. Hepsini yazmaya kalksak kitap olur.

Haberin Devamı

Çembere doğusundan girdik ve alt kısmına ulaştık. Bu denizlerde yazları, bilhassa Ağustos aylarında çok kuvvetli termal rüzgarlar olur. Eski zamanlarda bu rüzgarları, arada birdenbire “heyhey”leri gelen, ama sonra da birdenbire sakinleşen ve yumuşayan, biraz sinirli mizaca sahip abimiz, denizler tanrısı “Poseidon”un yarattığına inanılırmış. Mitolojide; Poseidon, babasından miras kalan dünyayı, kardeşleri Zeus ve Hades ile paylaşırken; payına tüm denizler düşmüş. Hatta tahıl ve hasat tanrıçası Demeter’e de aşık olmuş. Demeter de kaprisli bir abla, “Bana dünyanın en güzel varlığını yaratmazsan sana varmam” demiş. Bunun üzerine Poseidon “At”ı yaratmış. Ben mitolojinin yalancısıyım.

Poseidon abimiz bugün yatağının ters tarafından kalkmış olmalı ki, sakin başlayan yolculuk 2-3 saat içinde, saatte 30 knot esen rüzgarlara yani 7 beaufort kuvvetinde bir sinir nöbetine ulaştı. Bir hayli mücadele ettik, ıslandık, hatta kıç ıstralyası kilidinden çıktı, az kaldı direk kırıyorduk. Ada altına yaklaştıkça dalga boyları azaldı. İşareti ve feneri olmayan, deniz yüzeyinde ve böyle havalarda kolay kolay görülmeyen kayalardan sıyrılıp, Naxos’a liman dışı alarga demirledik. (başka bir yere bağlı olmadan sadece demir üzerinde kalmak, “larga” yani geniş kalmak)

Tanrı’nın insanlara hediyesi Ege adaları

Haberin Devamı

Naxos’un Osmanlıcası Nakşa. Zamanında çok yeşil bir ada imiş bu Nakşa Adası. Dördüncü Haçlı Seferi ile Yunan adalarını ele geçiren Venedikliler’in hakimiyetinde kalmış bir ada. Osmanlı hakimiyeti 1537-1829 yılları arası. İdare şekli Sultan’a göre değişmiş ama genelde Osmanlı, tüm bu adaları Frenkler gibi kolonize etmemiş, aksine sakinlerine sonsuz hürriyetler ve imparatorlukta eşi benzeri olmayan vergi muafiyeti bahşetmiş.

Tanrı’nın insanlara hediyesi Ege adaları

Naksos, Kiklades’in en büyük adası. Paros ve Mikonos arasında. Gene mitolojiye göre, şarap tanrısı Dyonisis’in evi burada imiş. Plajları ile ünlü bu adada gördüğümüz bizim olsun, yediklerimizi, içtiklerimizi anlatalım: Lokantalarda ufak testilerde gelen ev yapımı beyaz şaraplarını masa şarabı olarak beğendik. Limondan biraz daha tatlı olan Kitron ağacı yapraklarından yapılan ada likörü “Kitron”u deneyin. Adaya mahsus “Graviera Naxou” denilen gravyer peynirini muhakkak tadın. Venedik ve bilhassa Osmanlı’dan miras inek sütü peyniri. Biz, enteresan bir lokanta da bulduk.

Tanrı’nın insanlara hediyesi Ege adaları
Tanrı’nın insanlara hediyesi Ege adaları
Kozi: Leof. Naxou Eggaron, Naxos +30 2285 024571

Haberin Devamı

Balık lokantası beklerken ters köşe et lokantası çıktı karşımıza. Bol kepçe bir mekan, saatlerce denizle boğuştuktan sonra iyi geldi doğrusu. Mutfaktaki anne de Türk olduğumuzu duyunca bir tabak ciğer yahni hediye etti, evden getirdikleri kendi personel yemekleri imiş, bandık ekmekleri...

Tanrı’nın insanlara hediyesi Ege adaları

Çok enteresan bir adaya yelken yapacağız: Antiparos. Tüm esnaf iftihar ile söylüyor, “Tom Hanks’ın bu adada evi var, sık sık bizim mekana gelir”. Tom Abi’yi göremedik ama Antiparos’u çok sevdik. Hele adanın aşağı doğru bir koyunda tesadüfen keşfettiğimiz “Beach House” da çok güzel yemek yedik.

Tanrı’nın insanlara hediyesi Ege adalarıwww.beachhouseantiparos.com

Deniz kestaneli spagetti üzerinde portakal kabuğu rendeleri vardı, mmmm.. Enteresan. Canınız İtalyan çekerse, köyde bir de Lolo’s var, fena değil...

Haberin Devamı

 Tanrı’nın insanlara hediyesi Ege adaları

Antiparos’un tam ortasında bir Venedik Kalesi var. Gece vakti ancak ona sıra geldi ama, aslında fena fikir de değilmiş. Kimsecikler yoktu, doya doya gezdik. Şık butiklerin, kafelerin dizildiği kalabalık sokaklardan limana döndük. Yarın sabah esaslı bir macera bizi bekliyor.

 Antiparos’tan Paros’a gitmek için kayalar ile dolu sığ, dar ve çok tehlikeli bir geçit var. Bu geçitten geçebilirseniz Paros, 5 mil veya ada etrafını dolanarak kuzey rüzgarlarına açık bir deniz seyahati ile, 25 mil. Tabi ki tehlikeli olan seçildi. Ben, bilgisayarlar ve radar ekranına yapışmış, Engin’e direktif  ve yön derecesi yağdırırken, Engin dümende, denizci Ramazan pruvada. Ortalama, saatte 2 mil süratinde kayalar ile köşe kapmaca oynayarak, en fazla 4 metre derinlikte ama genelde 2 metre sulardan 3 metre salmamız ile geçtik. Paros’a vardık. Paros’ta kumanya, su, elektrik alacağız, limanın dış kısmına 90 metre zincir bırakarak, kıçtan kara bağlandık. Liman kısmı çok sempatik olmasa da iç sokaklar, tam Yunan Adaları kıvamında. Beyaz kireç badanalar, koyu mavi doğramalar, kırmızı begonviller ve iyi lokantalar.

Haberin Devamı

 İyi yemek number one...

Tanrı’nın insanlara hediyesi Ege adalarıFranca Scala; Paros +30 2284 024407

Karnımız doydu, şimdi görmek istediğim bir yer var; “100 Kapılı Kilise”

Tanrı’nın insanlara hediyesi Ege adaları

“Ekatontapiliani” 10 kapılı demek. Efsaneye göre 99 kapısı varmış ama bilinmeyen 100. kapısı Istanbul’daki Aya Sofya’ya açılıyor imiş. Meryem Ana’ya adanmış kiliseyi İmparator Konstantin, annesi Helen’i fırtınadan kurtaran bu adaya bağış için yaptırmış. Muhteşem gümüş Bizans ikonalarına sahip çok etkileyici bir kilise. Piri Reis, 16.yüzyıl kitabında “Issız ama yeşil bir ada, liman arkasında büyük, harap bir kilise var” diyor. 9. yüzyılda Osia Theoktisti adında bir rahibe, tek başına 35 sene yaşamış bu ıssız adada. Akşam Sakız Adası’ndan arkadaşım Nikos ile buluşmaya, adanın kuzeyine Nausa’ya gideceğiz. Çok güzel, minik mücevher bir kasaba.

Tanrı’nın insanlara hediyesi Ege adaları
Taverna Glafkos: Naousa Paros +30 2284 052100

Haberin Devamı

Herhalde şaka dedim; biz iki kişi, Nikos’un ekibi 5 kişi, toplam 7 kişiye 70 euro hesap geldi. Şaraplar ikram imiş, Patroniçe Erato çok sempatik ve çalışkan bir kız. Nikos’un karısı Ria’nın, Sakız’dan sınıf arkadaşı imiş ama yine de şaka gibi. Kasabanın en güzel köşesinde, deniz üzerinde nefis yemekler ve güler yüzlü servis, adam başı 10 euro…

 

 

Yazarın Tüm Yazıları