GeriSeyahat Gönülçelen Hamburg: Kıpkırmızı, havalı ve görkemli...
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
Gönülçelen Hamburg: Kıpkırmızı, havalı ve görkemli...

Gönülçelen Hamburg: Kıpkırmızı, havalı ve görkemli...

Sloganı “Almanya’nın dünyaya açılan kapısı” olan Hamburg, İkinci Dünya Savaşı’ndaki yıkımın ardından tekrar ayağa kalkarken şehri modern mimarinin en gözalıcı örnekleriyle donattı. Hamburg son simgesi Elbphilharmonie binasıyla, Almanya’nın tüm özelliklerini bünyesinde barındıran, kalp hırsızı bir şehir.

2017 yılından beri Hamburg’un Hafencity bölgesinde kendinizi kalabalığa bırakırsanız varacağınız tek bir nokta var: Elbphilharmonie binası. 1875’te şehrin su üzerindeki en büyük antreposu olarak inşa edilen Kaispeicher, İkinci Dünya Savaşı sırasında yıkıldı. Aynı bina tekrar yapıldı ve 1990’lara kadar kakao, tütün ve çay depolanan bir antrepo olarak şehrin ekonomisine katkıda bulundu.
Kaderi, 2003’te başlayan çalışmalarla değişti. İsviçreli mimarlık ofisi Herzog & de Meuron’un ortakları Pierre de Meuron, Jacques Herzog ile Ascan Mergenthaler, görkemli bir fikrin peşinden koşmaya başladılar. 2017’de de amaçlarına ulaştılar. Elbe Nehri üzerindeki Kaispeicher’in tepesine narin bir kristal gibi, Elbphilharmonie’yi kondurdular.

Tüm sıfatların başına ‘En’ koyarak değerlendirilebilecek konser salonunu gezerek Hamburg’a güzel ve görkemli bir başlangıç yapabilirsiniz. Mimarlar, Elbphilharmonie’nin üç şeyden ilham aldığını söylüyor: Yunanistan’daki antik Delfi Tiyatrosu, çadırlar ve futbol stadyumları. Gerçekten uzaktan baktığınızda çatısında Frei Otto’nun Münih Olimpiyat Stadı’nı ya da çadırları görmeniz mümkün. Bir ilave de benden gelsin o zaman: Bakış açınıza göre, rüzgârı arkasına almış tüm haşmetiyle size doğru ilerleyen bir yelkenliyi de andırıyor.

Günde ortalama 17 bin kişinin ziyaret ettiği bu şaheseri sırada bekleyerek ücretsiz gezebilirsiniz. Eğer rezervasyon yaptırırsanız, ücreti kişi başı 2 Euro. Benden tavsiye: Sıra iyidir, biraz soluklanmış olursunuz, ayrıca 2 Euro artık az para değil. Elbphilharmonie Plaza’ya girdiğinizde sizi 37 metre yüksekteki terasa, ‘Stairway to Heaven’ (Cennete giden merdiven) demekte beis olmayan yürüyen merdiven çıkarıyor. Yolculuk 2,5 dakika sürüyor. Sonunda, panoramik Hamburg manzarası karşınızda...

Gönülçelen Hamburg: Kıpkırmızı, havalı ve görkemli...

Yıkımdan yeniden doğuşa...

Avrupa’nın en büyük liman kenti Rotterdam gibi Almanya’nın en büyük liman kenti Hamburg da İkinci Dünya Savaşı’nda bombardımana uğrayıp ağır bir yıkım yaşadı. Yıkılış hikâyeleri gibi diriliş hikâyeleri de benzer: Tekrar ayağa kalkarken, şehri modern mimarinin gözalıcı örnekleriyle donattılar. İki liman şehrinin benzerlikleri kırmızı tuğladan ibaret değil yani. Kentin kırmızı bölgesini terketmeden iki yere uğramak şart. İlki Zaha Hadid’in tasarladığı ve su baskınına karşı şehrin iç tarafını korumakla görevli bariyerin üzerinde yer alan yürüyüş yolu. Adı Elbpromenade. Hamburg’da hatıra fotoğrafı çektirme noktalarının başında geliyor burası. Hemen arkanızda Elbphilharmonie oluyor çünkü.

Biraz ileride kubbeli bir yapı karşımıza çıkacak. Bambaşka bir dünyaya açılan kapı karşımızda işte: Elbe Nehri’nin altından geçen, 1911 tarihli Eski Elbe-St. Pauli tünelindeyiz. Altı asansörünün dördü araba taşıyabilen bu tünel, hem araba hem bisiklet hem de yaya geçişi için kullanılıyor. 130 kişilik asansörleri, sığınak olarak da kullanılabilen bu yapıya indiriyor sizi. 426 metrelik tünel nehrin öbür tarafına çıkıyor. Şimdi aynı yolu geri yürüyerek St. Pauli’nin ‘yasak sokakları’na gitme zamanı. Reeperbahn bölgesindeyiz. Bu bölge şık, pahalı, yer yer erişilmez görünen, fiyakalı Hamburg’un zıttı. Daha rahat, daha ucuz, daha eğlenceli, daha kanunsuz.

 

Gönülçelen Hamburg: Kıpkırmızı, havalı ve görkemli...


Beatles’ın doğduğu sokak

Sizi çağıran ışığı takip ederseniz St. Pauli’nin dünyaya armağanı Beatles’ın doğduğu sokağa ulaşırsınız. Grosse Freiheit yani Büyük Özgürlük... Beatles ilk olarak bu sokakta 64 numaradaki Indra Club olmak üzere Hamburg’da toplam 281 konser verip grup nasıl olunur, beraber nasıl çalınır gibi konulardaki gelişimini tamamladı. Son Hamburg konserinden 10 gün sonra da ‘Please, Please Me’ albümü çıktı. Gerisini hepimiz biliyoruz. Sokağın başındaki Beatles Platz’da, yerde Beatles şarkıları, karşımızda grubun o dönemki üyelerini temsilen heykelleri ve etrafımızda turist gruplarına burayı anlatan ve Hamburg’da başka yerde göremeyeceğimiz manzarayı gördükten sonra Reeperbahn Caddesi boyunca yürümeye devam ediyoruz.

Sokaktan çıkıp sola doğru ilerleyince sağda St. Pauli Tiyatrosu ve hemen yanında farklı mimarisiyle en meşhur polis karakolu, halk içindeki adı Davidswache olan binayı göreceksiniz. 1840’tan beri burada olan karakol, bir kilometrekareden daha küçük bir alan ve 14 bin insanın yaşadığı bölgeden sorumlu. Yani Büyük Özgürlük’ü yer yer kısıtlayan karakol burası. Paul McCartney’nin de bir gece nezarette kaldığı yer, turist çekim merkezlerinden biri haline gelmiş. Mimarı Fritz Schumacher. Sloganı, Almanya’nın dünyaya açılan kapısı olan Hamburg bu vaadine uygun şekilde bir şehirden ne bekliyorsanız onu size veriyor.

Gönülçelen Hamburg: Kıpkırmızı, havalı ve görkemli...


YERLİ MARKALARI TANIYIN

Jungfernstieg bölgesi alışveriş için bir başlangıç noktası kabul edilebilir. Ama Hamburg dünya markaları haricinde kendine has butik dükkanlarıyla da bilinen, Almanya’nın moda konusunda önemli şehirlerinden birisi. Niyetiniz varsa Gansemarkt bölgesinden başlayıp etrafı kolaçan edebilirsiniz.

ALMANYA’NIN SANAT REPERTUVARI

Toplanın, Almanya’daki en büyük müzelerden biri olan Hamburger Kunsthalle’ye gidiyoruz. 1869’dan beri ülkenin sanat repertuvarı burada. Eski binasında ‘Eski ustalar’ın resimleri sergilenirken, hemen karşısında beyaz bir küp olarak inşa edilen yeni binasında da güncel sanat sergilerine ev sahipliği yapıyor. Eski ustalar, 19’uncu yüzyıl, modern sanat, güncel sanata dair Almanya’da görebileceğiniz en önemli eserleri burada yakalayacaksınız. Yarım gününüzü ayırarak gezmenizde yarar var.

False