Yeraltı müzeleri ve eğlencesiyle ünlü ülke: Meksika

Meksika, sizi bol kahkahayla karşılayacak renkli ve eğlenceli bir ülke... Her köşe başında şarkı söyleyen sıcacık insanları, restorana girer girmez kafanıza takılan koca Meksika şapkaları, kaktüsleri, piramitleri ve ilginç sualtı heykel müzesiyle dünyada gördüğüm en özel yerlerden... İşte size eğlencenin başrolde olduğu güzel ülke Meksika gezi rehberi…

Türkiye’den vizeyle başvurulabilirken, Amerika vizesi olanlar 180 güne kadar vizeden muaf tutuluyor. Ulaşım şehir içlerinde dolmuşlarla, şehirler arasında ise lüks otobüsler ve uçaklarla yapılıyor.

Ado, El Mayan gibi otobüs şirketleri yeterince ucuzken, kimi zaman uçakla seyahat etmek daha ucuza gelebiliyor. Büyük şehirler dışında İspanyolca bilmeden seyahat etme olanağı neredeyse imkânsız.

Hikâyem Miami’de İngilizce dil eğitimi alırken, Orta Amerika’ya gitmek istememle başlıyor. Hem yerel ulaşım araçlarını kullanmak, hem yeni arkadaşlar edinmek, hem de tehlikeli olabileceği ihtimaline karşı yalnız kalmamak için gençlik turlarından birini satın alıyorum.

Tur, Meksika City’den başlamasına rağmen, yanlışlıkla Cancun’a bilet alıp gidince, beş günümü tek başıma Cancun sahillerinde keyif yaparak geçiriyorum. Yucatan Adası’nda yer alan Cancun’daki otel odam o kadar güzel ki, görünce çığlık attığımı hatırlıyorum.

Çok düşük bir fiyat ödeyip, sabah uyandığımda denizi görüyor olmam beni çok mutlu ediyor. Cancun’dan çıkılan turlarla Büyük Maya Resifi’nde dalış ya da dünyanın en büyük su altı müzelerinden biri olan Musa müzesinde şnorkel turu yapılabilecekler arasında…

Musa müzesi, Jason de Caires Taylor’ın yaptığı 4-8 metre derine konan 450’ye yakın insan heykelinden oluşan göz alıcı bir müze.

Diğer gezginlerle buluşmaya Mexico City’e gittiğimde, ilerleyen 45 günde beraber olacağım bu insanların kardeşlerimden farksız olacaklarını önceden düşünemiyorum bile.

Mexico City, Meksika’nın başkenti ve Dünya’nın en kalabalık şehirlerinden biri. Şehirde insan bilimi müzesi ve modern sanat müzesi bulunuyor.

Mexico City’e 50 kilometre uzaklıktaki Teotihuacan, en eski tarihi Aztek yerleşimlerinden. Bu piramidi görmek ve Aztek kültürünü öğrenmek, Meksika’da yapılabilecek en iyi alternatiflerden.

Mexico City’den gidilen Popocatepetl Volkanı tırmanılması gereken en iyi 10 volkanik dağ arasında yer alıyor. Tabi Meksika’daki volkanlar bununla sınırlı değil, ülkede yaklaşık 30 etkin volkan bulunuyor.

Meksika City sonrası Oaxaca’ya varıyoruz. Oaxaca, rengârenk binalarıyla çok canlı bir şehir. Burada UNESCO Dünya Miras Kültür Listesi’ndeki Monte Alban piramitlerini görüyorum. Zambiya’da tırtıl ve timsah, Avustralya’da kanguru, Güney Afrika’da ceylan eti yediğim gibi, Meksika’da da akşam sokakta satılan çekirge kurularını tatmak istiyorum.

Çok tuzlu olduğu için tadını çok alamasam da bir daha denemeyi düşünmüyorum. Ertesi gün, Oaxaca’da bir tepenin üzerindeki Hierve El Agua havuzunu görüp büyüleniyorum. Pamukkale gibi bu kalsiyum- karbonat oluşumu doğal havuzun tadını yine Meksikalılar çıkarıyor.

Akşam San Cristobal de las Casas’a giden gece otobüsüne biniyoruz. San Cristobal de las Casas, İspanyol koloni mimarisinin en iyi örneklerine sahip. Yerel hayatı daha yakından tanımak için, San Cristobal de las Casas’a 10 kilometre uzaklıktaki Chiapas eyaletine gidiyoruz.

Kasabanın merkezi olan San Juan Chamula’daki Katolik kilisesi büyük turistik destinasyonlardan birisi. Kiliseye kesinlikle kamera alınmıyor. İçeride bu kadar gizli ne olabilir merak ediyorum. İçeri girer girmez Tanrıya adak adamak için getirilen bir sürü yiyeceği, yerlerde oturarak dua eden insanları ve bu insanların arasında uçan horozları görünce çok şaşırıyorum.

Mumlarla dolu kiliseden çıkar çıkmaz meydandaki bayraklarla dolu berrak gökyüzü gözümü alıyor. Ardından, Chiapas’taki Sumidero Kanyon’una gidip bot turu yapıyoruz.

Amerika’daki Grand Kanyonla aynı zamanlarda oluşan bu kanyon, her yıl yaklaşık 5 bin ton çöpün toplanması nedeniyle insan ve hayvan sağlığını tehdit ediyor. Çöplerle dolu Grijalva nehrinde bota binerken timsahların yanından geçmek de çok korkunç bir deneyim oluyor.

Seyahatimiz devam ediyor ve Palenque’ye varıyoruz. Palenque, Meksika’nın diğer yerlerinden daha sakin ve lokal hayatı daha yakından deneyimleyebileceğiniz bir şehir.

Palenque’ye geçtiğimde artık Maya kültürünü ve mimarisini tanıma fırsatı buluyorum. Palenque’de diğer Maya piramitlerinden farklı olarak daha çeşitli mimari ve sanat eserleri bulunuyor.

Merida’da yer alan gizli doğal havuz olan Cenote, mutlaka görülmeli. Dünyaca ünlü maya piramidi olan Chichen Itza ise Playa Del Carman’da bulunuyor. Chichen Itza Piramidi, dünyanın yeni yedi harikasına aday gösteriliyor.

Playa Del Carman, Meksika’nın diğer yerlerinden çok farklı olarak, çok turistik ve pahalı. Her yerde restoranına ve dükkânına müşteri çekmek için bas bas bağıran Meksikalılarla dolu. Ardından vapura binerek Cozumel’e geçip tüm gün sahil keyfi yapıyorum.

Meksika genel olarak bol acılı tacos, burrito, tortilla,nachos, quesadilla, enchilada gibi yerel yemekler ve tekila, mezcal gibi yerel içecekleriyle ünlü.

Tüm tarih boyunca mısırı kutsal kabul ediyorlar. Meksika City ve Oaxaca’da bulunan Ciudadela Market’leri ucuz alışveriş yapmak için tercihiniz olmalı.

Alınabilecekler arasında el örmesi kıyafetler, çantalar, tahta oyması maskeler, Maya ve Aztek kabilelerine ait işlemeler bulunuyor. Tulum’dan sonra Beliz’e geçip çok üzülsek de Meksika’ya veda ediyoruz.