GeriSeyahat 36 saatte Bangkok
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
36 saatte Bangkok

36 saatte Bangkok

Bangkok’ta ilk öğrenilen Tayca sözcüklerden biri farang, yani yabancı. Tayland’ın başkenti, kutsal yapıları kadar kışkırtıcı özellikleriyle her yıl 20 milyon farang çekiyor. Dünyanın en popüler turistik merkezlerinden. Otellerde, restoranlarda, Siam Square’deki klimalı dev AVM’lerde, Chatuchak pazarında, Budist tapınağı Wat Pho ya da Wat Arun’da tanıdıklarınıza rastlarsanız şaşırmayın.

Cuma 16.00
Siyam çalışmaları

“Tuk-Tuk’lar ve Pad Thai gerçekten Tay mı?” Yeni açılan interaktif ve yüksek teknolojiyle donatılmış Museum Siam’ın kapısında sizi bu yazı karşılayacak. Müzenin sloganı “Tay kültürünün şifrelerini çözüyoruz”. Müze lunaparklardaki eğlence tünellerini andırıyor: Yüzeyler ansızın aydınlanıyor, yerden ya da duvarlardan çeşitli objeler, karakterler çıkıyor, çanlar çalıyor. Tay tarihini, modasını, mutfağını ve monarşik sistemini, Budizmi öğrenirken eğleniyorsunuz.

36 saatte Bangkok


18.00
Tanrılar ve canavarlar

Memorial Köprüsü’nden geçtiğinizde şehrin kaosu geride kalıyor, köy huzuru belirgin hale geliyor. Buda heykelleriyle dolu çakma bir tepecik ve kaya bahçesinin bulunduğu kutsal Wat Prayoon fotoğrafçıların cenneti. Mağaraları, mini köşkleri, çan şeklindeki tapınağı, onu çevreleyen çan şeklindeki sunakları, balık dolu havuzları, çevrede koşturan kaplumbağalarıyla görülmeye değer. Yakınlardaki Santa Cruz Kilisesini Portekizli sömürgeciler inşa etmiş, 20’nci yüzyılda yenilenmiş. Buradan nehir boyundaki dar patikayı izleyerek Kuan An Keng’a gidin. Çin tapınağı kırmızı sütunları, altın çanları, aslan heykelleriyle dikkat çekiyor. Onun biraz ilerisinde ise 19. yy’dan kalma Budist tapınakları ve Wat Kalayanamitr’in çan kulesi dikkat çekiyor. Dönüşte 50 kuruşa tekneyle birkaç dakikada nehrin öteki yakasına geçebilirsiniz.

20.00
Yüce Gaa

Gaggan, Asya’nın en iyi restoranı olarak biliniyor. Bunun yerine karşısındaki Gaa’ya gidin. Daha ekonomik, daha mütevazı, neredeyse yepyeni bir restoran. Haftalar öncesinden rezervasyon gerekmiyor, birkaç gün önce aramanız yeterli. Sonbahar temalı dekoru, bossa nova’dan David Bowie’ye uzanan müzik seçimini Hintli şef Garima Arora’nın yaratıcı yemekleri tamamlıyor. Arora geçmişte Kopenhag’daki meşhur Noma ve tahmin edeceğiniz gibi Gaggan’da çalışmış. 10 mini tabaktan oluşan mönü (240 TL.) Hint-Siyam sentezi (Hint pidesi üstünde Tay kereviti), gurmelere layık seçenekler (tofu üstünde kömürde pişirilmiş karnabahar), etli-tatlı püreler (dondurulmuş tavuk ciğeri ezmesi şeritleriyle süslenmiş, gül aromalı longan meyvesi reçeli sürülmüş kızarmış ekmek), meyveli ve eğlenceli tatlılar içeriyor.

36 saatte Bangkok


22.30
Çin koleksiyonu

Pek çok turist Chinatown deyince sokaktaki tezgahlarda pişen yiyecekleri ve Wat Traimit’teki dev altın buda heykelini hatırlar. Oysa yakındaki küçük Soi Nana sokağı yeni barlarla doludur. Ba Hao’nun kırmızı neonları, masadaki mumları, koyu ahşap dekorasyonu 1930’lardaki esrar dumanlı Şanghay barlarını hatırlatıyor. Ginseng, Negroni, bitkisel likör ve küçük çiçek soğanlarıyla yapılan kokteylin ismi de o günlere gönderme yapıyor: Opium (esrar). Yakındaki mumlarla aydınlatılmış Tep Bar’ın mönüsündeki yavru bambu tırtılı tavası muhtemelen ilginizi çekmeyecektir, fakat bitki ya da pirinç rakısı, Nila Pat kokteyli (Tay romu, zencefil şurubu, Tay baharatlarından siyah jöle küpü) ve sahnesinde konser veren yerel müzikçiler ilginizi çekecektir.


Cumartesi 10.00
Her rafta bir dünya

Güneşli bir günde, 15 bin tezgahın kurulduğu 110 dönümlük açıkhava pazarında halkın, turistlerin arasına karışıp hediyelik alışverişine çıkmaya ne dersiniz? Yaseminli sabunlar, hindistan cevizinden kül tablaları, fil desenli pantolonlar, çeşit çeşit yastıklar… Eğer Chatuchak Pazarı’ndan memnun kalmazsanız klimatize edilmiş geniş depodaki müze benzeri Papaya’ya gidin. Mağazanın raflarında pek çok sürpriz sizi bekliyor: Körüklü fotoğraf makineleri, Jacobsen iskemleler, berber palto askıları, 1970’lerin bilgisayarları, ayaklı küvetler, Asya halıları, enfiye kutuları, ameliyathane aydınlatmaları…

36 saatte Bangkok


13.00
Balık ve somun

Ucuz, gürültülü, beyaz seramikli, havalandırmasız: Krua Apsorn geleneksel esnaf lokantasının tüm özelliklerini taşıyor. Fazlasıyla abartılan meşhur yengeç omletini bir kenara bırakın, yerine baharatla pişirilmiş sillago balığı (çorba kıvamındaki fasulye, bezelye, yeşillik karışımıyla), bol etli tom yum karides (mantarlı hindistan cevizi sütü içinde) deneyin. İki kişi yemek ortalama 80 TL. Tatlı için yakınlardaki Mont Nomsod’a gidin. Şehrin popüler tatlıcısı Hindistan cevizi, yumurta, mısır kullanarak harikalar yaratıyor.

15.00
Postanedeki fanteziler

İnternet çağında eski postanelere ne oldu? Keşke hepsi Bangkok Merkez Postanesi kadar şanslı olsa. Bina Tayland Yaratıcı Tasarım Merkezi’ne verilmiş. Kitaplığın yanısıra atölyeler, geniş sergi alanı (şu anda Tay mimarisi üzerine bir sergi var), hediyelik mağazası bulunuyor. Mağazada Truly’nin renkli tokyoları, Pana Objects’in minimalist ahşap saatleri ve diğer Tayland ürünleri satılıyor. Caddenin biraz ilerisindeki Warehouse 30, bağımsız belgeseller gösteren sineması, kafe - sanat galerisi, klasik stereo ekipmanlardan steampunk modasına ürünler satan mağazasıyla semtteki yaratıcılığın düzeyini de yükseltiyor.

36 saatte Bangkok


18.00
Tatlı ıstırap

Tay boksu, Tay baharatları gibi Tay masajı da güçsüzlere göre değil. Kent merkezinde, gökdelenlerin arasındaki ahşap binada Tay masajı yapılan (saati 42 TL) Ruen Nuad’da masörün güçlü dizleri, dirsekleri, yumruklarına dayanmak zor. Masör sizi Play-Doh gibi esnetiyor, Twizzlers gibi buruyor, origami gibi katlıyor, ağzına kadar doldurulmuş ve kapatılamayan bavul gibi sıkıştırıyor. Kendinizi judo salonundaki kum torbası gibi hissediyorsunuz. Fakat kapıdan ruh gibi hafif çıkıyorsunuz.

20.00
Doğanın kucağında

Böylesine kalabalık, gökdelenlerle çevrili, yeşil alanları sınırlı bir şehirde Cuisine de Garden’ın mönüsündeki ifadeler insanı şaşırtıyor: “Doğanın mucizevi güzelliğine saygıyla…” Beton ve asfalt denizindeki sessiz restoran organik bir vaha. Bu yaklaşım, dekorasyondan (zeminden tavana uzanan ince ağaç gövdeleri) dört tabaklık mönüye (190 TL) kadar bütünlük taşıyor. Yaprak şeklindeki çörek gerçek yaprağın üstünde, karides – midye – somon - yengeç dörtlüsü küçük beyaz taşların üstünde, rafadan yumurta ise tiftiklenmiş tavuğun üstüne oturtulmuş kuş yuvası görünümündeki çıtır pirinç eriştenin içinde servis ediliyor.

36 saatte Bangkok


22.30
Kokteyl profesörleri

“Masaj? Masaj?” Sukhumvit’in karanlık barlar, şüphe uyandıran saunalarla dolu arka sokaklarında son yıllarda iki kokteyl ustası konuşuluyor. Sri Trat’ta yelekli garsonlar deri taburelerde oturan müşterilerine Frank Sinatra şarkıları eşliğinde O-Liang (Scotch, vermut, Tay kahvesi ve amaro) gibi kokteyller ikram ediyor. Tokyo ile Bangkok’u bir araya getiren Salon du Japonisant’ın herhangi bir tabela bulunmayan kapısından girdiğinizde karşınıza Chesterfield stili kanepeler, alçak koltuklar ve üç mönü çıkıyor: Biri viski ve Calvados’lu, diğeri sake’li, üçüncüsü kokteylli. “The Old Fashioned 2017” Suntory viskisi, yeşil çay, orman aromaları, tarçın çubuğu, portakal ve siyah Japon balıyla hazırlanıyor.

Pazar 10.00
Kanalda sörf

Motorlu ahşap sandallara atlayıp Thonburi’nin su kanallarından küçük bir yolculuğa çıktığınızda şehrin huzurlu ve ruhani yüzüyle karşılaşırsınız (Sinchai Travel’ın 90 dakikalık Longtail Boat Tour’u kişi başı 180 TL). Bangkok’un gökdelenleri geride kalır. Kanal boyunca sıralanmış eski ahşap evlerin arasından ilerlersiniz. Küçük iskelelerde çocuklar balık tutar. Yanınızdan seyyar yemek satan kadınların motorlu tekneleri geçer, müthiş tapınaklar, dağ gibi yüce buda heykelleri görürsünüz.

36 saatte Bangkok

12.30
Tuhaflıklara doğru

Oldman Coffee’ye ulaşmak için otoyoldaki cepte taksiden inin, Lockheed yapımı eski yolcu uçağının altından geçin, çakıllı yol boyunca yürüyün, tuvalet pompası benzeri yapıyı geçin, helikopterden sola dönün, Viktorya Çağı stili fotoğraf stüdyosunun arkasına geçin. Çöp kamyonu büyüklüğündeki metal kuru kafaya gelmeden asansörü bulup kafeye çıkın. Tüm bu gotik dekorlar ChangChui tematik eğlence parkını cazip hale getiriyor. Atış sahaları, yemek tezgahları, açık hava barları, konser salonları, mağazaları, sanat atölyeleri, insan boyutundaki robotları, doldurulmuş kuş koleksiyonu da ziyaretçilerin hizmetinde. Eğer acıktıysanız, meraklı ve cesursanız Backyard restoranının böcek mönüsü sizi bekliyor.

Nasıl gidilir

Mart ayının üçüncü haftasında THY’nin İstanbul-Bangkok direkt uçuşlarında gidiş-dönüş biletler 3 bin 365 TL’den, Singapur Havayolları’nın bir aktarmalı uçuşlarındaki biletler 2 bin 200 TL’den başlıyor. Sırt çantalıların cenneti Khao San semti, Sukhumvit şeriti, barlarıyla meşhur Patpong ve Soi Cowboy şehrin en kalabalık turistik mekanları. Neyseki şehir hızla gelişiyor, uzak köşelerde keşfedecek pek çok yeni yer açılıyor. Örneğin Thonburi bölgesindeki yaratıcı restoranlar, ara sokaklardaki güzel barlar görülmeye değer. Bu arada üç tekerlekli motosiklet taksi tuk-tuk’ların savaş sonrasında İtalya ve Japonya üstünden Tayland’a geldiğini belirtelim.

36 saatte Bangkok



False