Alaçatı baharın nimetlerini şölenle kutluyor

Yerel lezzetleri kaybetmemek amacıyla başlatılan Alaçatı Ot Festivali, bu yıl 10-13 Nisan arasında beşinci kez düzenlenecek. Bu yılın teması rezene. Yemek yarışmasından ot toplama gezilerine, sergilerden atölye çalışmalarına kadar pek çok aktivite ziyaretçileri bekliyor.

Haberin Devamı

Alaçatı Ot Festivali, iki Alaçatı gönüllüsü Tülin Onaner ve Ayhan Sicimoğlu’nun girişimiyle 2010’da başladı. İlk yıl etkinlikler tek güne sığdırılmıştı. 2011’de iki, ardından tüm Alaçatı halkının el vermesiyle dört güne çıkarıldı. İstanbul, Ankara, İzmir gibi büyük şehirlerden festivali izlemeye gelenlerin talepleriyle etkinlikler çoğaltıldı. Festivalde en çok ilgiyi çeken merkezdeki caminin çevresine kurulan açık pazar. Alaçatılılar yenilebilir yaban otları ve bunlardan ürettiklerini 200 tezgahta sergiliyor. Burada Alaçatılı kadınların hazırladığı leziz yemeklerden tadabilir, bahçelerinden topladıkları otlardan satın alabilirsiniz. Unutmayın, bu yılın ana teması yabani rezene, yöresel adıyla arapsaçı! Yani yemeklerde daha çok bu ottan olması yüksek ihtimal.

KEÇİLİ KORTEJ

Haberin Devamı

Bu yıl Alaçatı Sanat ve Kültür Derneği bünyesine alınarak resmi hüvviyet kazanan festival, Komili ana sponsorluğunda dopdolu bir program sunuyor misafirlerine.
Alaçatı baharın nimetlerini şölenle kutluyorDoğa ve beslenme uzmanları ‘Yenen Yabani Bitkiler ve Yararları’, ‘Bitkilerle Beslenme’, ‘Fitoterapi’ ve ‘Zeytinyağı Tadım Eğitimi’ seminerleri düzenleyecek. Yine ünlü şefler eşliğinde ‘Yemek Atölyeleri’ gerçekleştirilecek. Birinci ve ikinci gününde sabah saatlerinde ‘Doğada Ot Toplama Yürüyüşü’nde yenilebilir otların nasıl ve nerelerde toplandığını keşfedebilirsiniz. Festivalin üçüncü gününde Değirmenler Altı Meydanı’ndan başlayacak kortej, bu yıl keçilerle yapılacak. Sonrasında Ayhan Sicimoğlu açıkhava konseri verecek. Festivalin en eğlenceli kısımlarıysa tabii ki yarışmalar. 13 Nisan’da ‘En Fazla Ot Çeşidini Kim Toplayacak’ ve ‘En Güzel Otlu Yemeği Kim Yapacak’ yarışmalarıyla dereceye giren yemeklere altın ödülü veriliyor.
Alaçatı Ot Festivali’nde sadece yemekler yok. İlginizi çekebilecek farklı alanlarda da etkinlikler mevcut. Bu yıl ‘ot temalı’ resim, heykel, seramik ve fotoğraf sergileri de açılacak. Saime Berkkan’ın fotoğrafları Göz Lokal’de, Şelale Güder Büke’nin seramik sergisi Atölye Su’da, Şükran Tümer’in ‘Geleneksel Kağıt Sanatından Otlu Kağıda’ sergisi Değirmenaltı Sanat Galerisi’nde görülebilir. Ayrıca Alaçatı otlarının yetiştirilme denemeleri ve tanıtımı için oluşturulan uygulama bahçesi de ziyaret edilebilir.

Haberin Devamı

Arka bahçeye geri döndük

İstanbul’daki Hünkar lokantasının sahibi Feridun Ügümü, üç yıldır festivaldeki ‘En Güzel Otlu Yemeği Kim Pişirmiş’ yarışmasında jüri üyesi. “Her sene heyecanım artıyor, sebebi amatör ruhla yapılan yemekler” diyor. Özellikle geçen senelerde birincilik kazanan yaşlı yarışmacılar onu çok duygulandırmış. Çünkü dünyadaki yemek ve restoran sektörünün eskiye döndüğünü söylüyor: “Sektör yıllardır pek çok süreçten geçti. Yeni trend arka bahçede yetişen malzemeyle yemek yapmak.. Bizim festivalde yaşadığımız da bu. Bahçeden, doğadan toplanan otlarla harika lezzetler yaratılıyor. Bu sene arapsaçı festival teması, bu ottan yapılanları tadacağız.”

Haberin Devamı

Ot toplamaya gidiyoruz

‘En Fazla Ot Çeşidini Kim Toplamış’ yarışması sayesinde her geçen yıl hem toplayanların hem de toplananların sayısı artıyor. İlk sene 125 çeşit ot bulunmuştu. Ertesi yıl 137, üçüncü yıl 201 çeşit toplandı. Geçen yılsa 150 çeşit, jüri tarafından kabul edildi. Toplananların çoğu Ege’de bilinen, yenilen ve tıbbi amaçla kullanılan otlar. Şevketi bostan, arapsaçı, ebegümeci, radika, hindiba, ısırgan otu, eşek helvası, kuzu kulağı, sarmaşık, tilkican, kokar ot, tirşik, iğnelik, leylek gagası, keçi memesi bunlardan sadece bazıları.
Yarışma dışında bu yıl festivalde 10-11 Nisan sabahlarında ilk kez ‘Otları Tanıma ve Toplama Gezileri’ düzenlenecek. Gönüllü rehberlerden Aysun Yenice, etkinliği şöyle anlatıyor: “Festival sayesinde yaban otlarına ilgi arttı. Meraklıları bilgilendirmek için uygulama gezileri düzenliyoruz. Her yıl bir ot ana tema seçiliyor. Bu yıl rezene, yöresel adıyla arapsaçı. Otu tanıtacağız. Ayrıca yaban otlarının üremesini engellemeden, doğayı tahrip etmeden, doğru zamanda toplanmasının önemini anlatacağız. Otların kök, çiçek, tohum gibi bölümlerinin kullanımlarından söz edeceğiz.”

Haberin Devamı

Geçen yılın ödüllü yemekleri

Birinci
KÖRMEN HELVASI (Gülfidan Eskici)

Bir demet körmeni ayıklayıp iyice yıkadıktan sonra ince doğrayın. Kavurma tenceresini orta ateşte kızdırıp bir çay bardağı zeytinyağını koyun. Kızgın yağda körmenleri karıştırarak öldürün. Tencereye iki bardak su ve bir tatlı kaşığı tuz koyarak kaynatın. Buna azar azar 2 su bardağı unu katarken sürekli karıştırın. Suyunu çekip un helvası gibi oluncaya kadar sürdürün. Çırpılmış bir yumurtayı ve bir tatlı kaşığı karabiberi katarak bir kaç kez daha karıştırın. Yemeği sıcak olarak yoğurtla servis edin.

İkinci
TEREYAĞ LİMON SOS EŞLİĞİNDE ŞEVKETİ BOSTAN YATAĞINDA YAVRU AHTAPOT (Abdullah Tınaz
)
500 gram ahtapotu düdüklü tencerede bir bardak şarap, 2 diş sarımsakla 45 dakika pişirin. 250 gram ayıklanmış şevketi bostanı harlı ateşte kaynayan tuzlu suda yumuşayıp diri kalacak şekilde 25 dakika haşlayın. Tencereden alıp soğutun, parmak gibi doğrayın. Geniş yüzeyli bir tavayı orta ateşte kızdırın ve iki yemek kaşığı tereyağını koyun. Kızgın yağlı tavada diş diş doğranmış bir kırmızı soğan ile ezilmiş iki diş sarımsağı karıştırarak yumuşayıncaya kadar kavurun. Şevketi bostanları ve bir tatlı kaşığı tuzu ekleyin, tüm malzemeyi birlikte kavurun.

Haberin Devamı

Üçüncü
ZEYTİNYAĞLI ÇAĞLA (Yeliz Kurt)

1 kilogram çağlayı yıkayıp çekirdeklerini çıkarın. Isıtılan tencereye bir çay bardağı zeytinyağını ilave edin. Biraz kızdırdıktan sonra çağlaları koyup orta ateşte 5 dakika soteleyin. Ardından dört soğan, bir domates, bir demet dere otu ilave ederek karıştırın. Tuz, kırmızı toz biber ve bir kesme şekeri ilave ettikten sonra pişmeye bırakın. Yemeği ocaktan alıp soğumaya bırakın. Tabağa alınan yemeği dere otuyla süsleyip, yanına bir kaşık yoğurtla servise sunun.

Mini rehber

Alaçatı baharın nimetlerini şölenle kutluyor

-Festivalin detaylı tüm programını, Ege otlarının bilgilerini, Alaçatı’yla ilgili merak uyandırıcı fotoğrafları, festival dışında yapabileceklerinizi www.alacatiotfestivali.com adresinden takip edebilirsiniz.

-Alaçatı+ dergisi bu ayki kapak konusunu festivale ayırdı. İçinde detaylı programı, Ayhan Sicimoğlu ve Tülin Onaner söyleşisinde festivalin 5 yıllık hikâyesini ve Alaçatı’yla ilgili merak ettiklerinizi bulabilirsiniz. Casa Blanca Yayıncılık’ın çıkardığı, ücretsiz yayımlanan dergiyi online incelemek için www.alacatiplus.com adresine girmeniz yeterli. Ayrıca festival alanındaki stanttan da edinebilirsiniz.

-Festival için tur şirketleri de hazırlandı. Prontotour’un İstanbul çıkışlı paketi, yemek konusunda bir atölye çalışmasını da içeriyor. İki gece konaklama ve uçakla ulaşım dahil fiyatı 560 TL’den başlıyor (www.prontotour.com). 11 Nisan Cuma akşamı İstanbul’dan yola çıkacak olan Folklorik Turizm’in festival paketinde Çeşme ve İzmir gezileri de var. Bir gece yarım pansiyon konaklama ve otobüsle ulaşım dahil fiyatı 229 TL’den başlıyor (www.folklorik.com). Lezzetin peşinde dolaşan Gezgin Damaklar’ın festival turu 12 Nisan sabahı Sabiha Gökçen Havalimanı’ndan uçuşla başlıyor. Özel lezzetlerin de tadılacağı turun fiyatı 650 TL’den başlıyor (www.gezgindamaklar.com). Tatil Bahçesi’nin festival paketiyse 11 Nisan Cuma İstanbul’un farklı noktalarından kalkacak otobüslerle başlıyor. Pazar günü dönüşte İzmir turu da var. İki kişilik odada kişibaşı fiyat 239 TL (www.tatilbahcesi.com.tr).

Alaçatı baharın nimetlerini şölenle kutluyor

5. ALAÇATI OT FESTİVALİ PROGRAMI
10–13 Nisan 2014

10 NİSAN 2014
08.30: Otları Tanıma ve Toplama Gezileri (Doğa Yürüyüşleri)
10.30: Yemek Atölyesi (Figen Mertol) – Atölye Yağhane
13.00: Ege Orman Vakfı İşbirliğiyle Fidan Dikimi
14.30: Prof. Dr. Yıldız Nemli’den ‘Yenen Yabani Otlar ve Yararları’ semineri - Köstem Otel
15.00: Yemek Atölyesi – Atölye Yağhane (Ayşenur Mıhçı)
16.00: Prof. Gülden Köksal’dan Fitoterapi ‘Bitkilerle Beslenme’ semineri - Köstem Otel

11 NİSAN 2014

08.30: Otları Tanıma ve Toplama Gezileri (Doğa Yürüyüşleri)
10.30: Yılmaz Öztürk’ten Yemek Atölyesi – Atölye Yağhane
15.00: Erhan Şeker’den Yemek Atölyesi – Atölye Yağhane
16.00: Dr. Ayşegül Çoruhlu’dan alkali beslenme semineri - Köstem Otel
17.30: Sergi Açılışları

12 NİSAN 2014
10.00: Amatör Üreticilerin Otlu Ürün Stand Açılışları
10.00: Dr. İsa Özkan – ‘Beslenme ve Gıda İçin Biyolojik Çeşitlilik Proje Tanıtımı’ – Köstem Otel
11.00: Zeytinyağı Tadım Eğitimi – Köstem Otel
12.00: Uygulama Bahçesi Tanıtım Ziyareti
15.00: Alaçatı Ot Festivali Korteji
18.00: Ayhan Sicimoğlu Açık Hava Konseri - Amfi Tiyatro

13 NİSAN 2014
10.00: Önceki festivallerde yarışan yemeklerin stand açılışları
11.00: ‘En Güzel Otlu Yemeği Kim Pişirmiş?’ ve ‘En Fazla Ot Çeşidini Kim Toplamış?’ yarışmaları
15.00: Ege Türküleri Korosu - Eski Pazaryeri
16.00: Ödül Seremonisi

Gün boyu devam edecek aktiviteler:
- Kitap dağıtımı (2013 yılında yarışan yemeklerin kitabı)
- Geleneksel keçe yapımı (Galeri/Atelye Suhandan)
- Kağıt Atölyesi-Kağıt Çalştayı (Değirmenleraltı Sanat Galerisi)
- Çoçuk aktiviteleri (ot festivali temalı)

Bahar ona yakışıyor

Her mevsimin yakıştığı yerler vardır. Bahar, her yere yakışır ama Alaçatı’da insanın gözüne bir başka görünür. Neden böyledir, cevabını bilemem. Belki yol kenarlarını bu mevsimde sarıya boyayan mimozalar baharı güzel gösterir. Belki de, rüzgarın üfürmesiyle alacalı yeşiller sergileyen zeytin ağaçları baharı güzelleştirir.

Adını bilmediğim çiçekler, masmavi gökyüzü, lavanta kokan rüzgar, beyaz beyaz köpüren lacivert denizdir, Alaçatı’da baharı doyumsuz kılan. Belki benim de bilmediğim başka bir neden vardır. Yeri gelmişken, lavanta en güzel morunu burada sergiler.
Yanıt ne olursa olsun, bahar Alaçatı’ya çok yakışır. Bu mevsimde Alaçatı insanı mutluluğa boğar, gülümsetir, yaşama aşık eder. Mevsim burada kasabanın güzelliğine güzellik katar. Ünlü tarihçi Heredot bile onun, “en güzel gökyüzünün altında kurulmuş” en güzel kasaba olduğunu dünya aleme ilan etmiştir.
Alaçatı’da bahar hem güzeldir hem de çok lezzetlidir. Çünkü damak çatlatan otlar bu mevsimde boy gösterir. Ot toplamaya başlamadan önce, isterseniz Alçatı’nın dar sokaklarında biraz dolaşın isterseniz.

CUMBALI TAŞ EVLERLE GÜZELLEŞEN SOKAKLAR

Cumbalı taş evlerin en çok bu sokaklara yakıştığını hemen fark edeceksiniz. Hele pencere ve kapı çerçeveleri Ege’nin rengi çivit mavisine boyanmışsa. Çivit mavisi çok şey çağrıştıracaktır size: Mavi Ege’yi, iyot kokusunu, çipurayı, rembetiko’yu, gökyüzüne asılmış güneşi, deniz kıyısına masa atmış meyhaneleri, rakı kokusunu, ahtapot ızgarayı, zeytinyağına yatırılmış lezzetli otları, yakamozların oluşturduğu simli yolları...
Taş evlerin gölgesinde yürürken insanın aklına neler üşüşmez ki! Örneğin, antik dönemdeki adının “Agrillia” olduğu. Osmanlı döneminde bu adın değiştiği, buraya yerleşen Alacaat Aşireti yüzünden “Alacaat” olduğu.
Sonra bir kahveye oturduğunuzda, yanınızdaki yaşlı Alaçatılı size geçmişi bir masal gibi anlatacaktır: O masalın kahramanları, Sakız Adası’ndan buraya çalışmaya gelen Rum gençleridir. Kimi zeytin toplamış, kimi bağlardan şaraplık üzüm kesmiş, kimi de bugün tek tek onarılan taş evlerin inşaatında çalışmıştı. Zamanla nüfusları 13-14 bine ulaşan bu Rumlar, Alacaat’a dilleri dönmediği için “Alasata” demeye başlamışlardı. Sonra bu da Alaçatı olup çıkmıştı.
İhtiyarın anlattığına göre, o yıllarda buranın meyhaneleri çok meşhurmuş. Rumlar, Sakız Adası’ndan kayıklarla buraya kafa çekmeye gelirlermiş. Anlaşılan, Alaçatı’nın lezzetli ve keyifli bir geçmişi varmış.
İhtiyar Alaçatılı’nın sözünü kesmezseniz, o size, savaş çıkınca Rum nüfusun geri döndüğünü, onların boşalttığı taş evlere adalardan ve Balkanlar’dan gelen göçmenlerin yerleştiğini de anlatacaktır. Mübadeleden sonra üzüm bağlarının sökülüp, buğday tarlasına dönüştürüldüğünü, tütün ekebilmek için sakız ağaçlarının kesildiğini anlatırken ihtiyarın yüzüne bir hüzün oturduğunu görürseniz şaşırmayın.

RÜZGARI EKSİKSİZ DENİZİ YUFKADIR

Eğer sabrınız varsa, ihtiyar size anason üretimi hakkında da bir şeyler söyleyecektir. Ona göre, halis Türk rakısı Çeşme anasonundan yapılırmış, onun için anason üretimine devam edilmiş. Kaliteli ürün sadece anason değilmiş... Bademin en lezzetlisi, armutun en güzel kokulusu da Alaçatı’da yetişirmiş.
İhtiyar sizi yakalamışken anlattıkça anlatacaktır. Masalın bir yerinde sözü mutlaka rüzgara getirecektir. Ona göre rüzgar, Alaçatı’daki sakin ve huzurlu yaşamı önüne katıp götürmüştür. Çünkü, sörfçüler günün birinde buranın rüzgarının üstüne rüzgar tanımadıklarını söylemişler, bunu duyan dünya alem buraya koşuşturmuştur. Aslında Piri Reis “Kitab-ı Bahriye”sinde bu rüzgardan asırlar öncesinde bahsetmiş, Alaçatı için, “Rüzgarı eksiksiz, denizi yufkadır” diye söz etmiştir.
Bu keşiften sonra, girişimciler taş evleri teker teker almış, küçük, güzel oteller, kahveler, lokantalar, barlar, dükkanlar açılmıştır. Kimisi işini kimisi yaşamını buraya taşımış, sokaklarından yaz kış turist eksik olmamıştır.
İhtiyar Alaçatılı masalı burada bitirecektir. Çünkü bugünden sonrası onu ilgilendirmemektedir. O suskunluğa bürününce siz de kalkıp gidebilirsiniz artık.

Dikenden fışkıran lezzet

Eğer “Ot Festivali”ni izlemek için bugünlerde Alaçatı’ya giderseniz, kesme taşlardan yapılmış evlerin gölgelediği parke taşlı sokaklarda neşeli bir telaşla karşılaşırsınız. Lokantalar, kaldırımlara taşıdıkları masalara mavi kareli örtüler örter, üreticiler tarlalardan söktükleri şevketi bostanları, küçük enginarları, radikaları, sarmaşık otlarını, arapsaçlarını, küfe küfe lokanta mutfaklarına taşır. Kumrucular sucukları mümkün olduğunca ince doğrar, mısırcılar “sütlü mısır” arabalarını maviye boyar, midye dolması satan araba ise köşedeki direğe zincirlenir. Bir tek kedilerde ve köpeklerde telaş gözlenmez. Onlar serildikleri kaldırımlarda, nisan güneşinin tadını çıkartır.
Eğer ot yemeklerine meraklıysanız, doğru zamanda doğru yere geldiniz demektir. Hele sizi tarlalara götürüp, otları anlatacak birisini de bulabilirseniz, çok şanslısınız. Önce şevketi bostanla tanışacağınızı umarım. Çünkü tam zamanıdır. Aslında Ege’nin kırlarında bulunan bu özel otu bilmeyen diken zanneder, geçer gider. Gerçekten de görünüşü öyledir. Toprağa yayılmış dikenli yaprakların hiç bir cazibesi yoktur.
Şevketi bostanı sökmek hiç kolay değildir. Önce çapayla etrafını açmak gerekir, sonra yapraklarından tutup, çapanında yardımıyla toprağın derinliklerine doğru kök atmış kökü çekip çıkartmalısınız. Havuç benzeri beyaz bir köktür bu. Her derda deva olmasının yanı sıra damakları da bayram yerine çevirecek kadar lezzetlidir.
Sizi şevketi bostanla tanıştıran ot uzmanı arkadaşınız, daha sonra anlattıkça anlatacaktır: Gelincik’in çiçeklenmeden önce saplarının yenebileceğini, yabani kuşkonmazın (veya sarmaşık otunun) nerede bulunacağını, Filbaşı’nın tohumlarının kıvrım kıvrım kıvrılarak hareket ettiklerini, yabani sarı papatyaların filizlerinin çok lezzetli olduğunu, üç yapraklı yoncaların salatasının yapıldığını, bal otunun sahte bal üretiminde kullanıldığını, cehennem otunun, sevmediği otların yanında yetişmediğini... Tüm bu öğrendikleriniz sizi mutlu edecek, tarladan çıkarken, otları bilenlerin asla aç kalmayacaklarına inanacaksınız.
Ot dersinden sonra Alaçatı’ya dönüp, bir lokantada kendinize ziyafet çekmenin zamanı gelmiştir artık. Çipuralar, mercanlar, taş barbunları, karagözler, güveçte kuzu etli şevketi bostan, limonlu, zeytinyağlı, sarmısaklı sosla tadlandırılmış çeşit çeşit otlar...
Afiyet olsun.

Yazarın Tüm Yazıları