GeriSeyahat İtalya’nın yeşil kalbinde
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
İtalya’nın yeşil kalbinde

İtalya’nın yeşil kalbinde

“İtalya’nın yeşil kalbi” diyorlar Toscana’nın komşusu Umbria Bölgesi için. Başkenti Perugia, Roma’yı ikiye bölen Tevere Nehri vadisine inen tepeler üzerine kurulu. 130 bin nüfuslu bu ortaçağ şehri yıl boyunca festivalleriyle turistlerin gözdesi.

Paris’te turist olarak gezdirdiğim hangi İtalyan’a eşimin Perugia’lı olduğunu söylesem aynı cevabı alıyorum: “Yeşil Umbria’nın inci başkenti!” Gerçekten de hangi köşeye baksanız tarihi bir filmden çıktığı izlenimini veren ortaçağ mimarisiyle; iki üç kat üzerine kurulu rengarenk evleriyle; bu baş döndürücü mimariyle özdeşleşmiş manastırlarından, kiliselerinden beliriveren rahip ve rahibeleriyle; inişli, çıkışlı, kıvrımlı, bol merdivenli daracık sokaklarıyla; hangi tepesine dikilseniz gözalabildiğine uzanan yemyeşil vadileriyle; Roma döneminden kalma su kemerleriyle; zamanında Papalığa kafa tutmuş serüven dolu geçmişiyle bir inci şehirdir Perugia! Adriyatik ile Tiran Denizi arasındaki stratejik konumu ise Perugia’yı Floransa ve Siena ile yan yana koyup, aynı seviyede gösterir antik çağlar boyunca.

İSTEYENE İTALYANCA MERAKLISINA ÇİKOLATA

Perugia deyince başka ne gelir akla? Yabancılar Üniversitesi mesela. Yabancılara İtalyan dili, kültür ve sanatını öğretmek üzere kurulan üniversitelerin en eskisi 40 yıldır binlerce yabancıyı Perugia’ya çeker. 1921’de Perugialı avukat Astorre Lupattelli’nin girişimleriyle oluşmaya başlayan ve resmi olarak 1925’te kurulan okulun amacı, ülkeyi yurtdışında tanıtmaktır. İtalya’da yaşarken öğrencisi olduğum okul, zengin müfredatıyla dil öğrenmek için çok iyi bir adresti. Okul şehrin turistik noktalarından birinde: Etrüsk Kapısı’nın yanı başındaki Gallenga Sarayı’nda. 1992’de devlet üniversitesine dönüşmüş. “İtalyan Dili ve Kültürü ile Karşılaştırmalı Dil ve Kültür Fakültesi”nde lisans, master diploması da veriliyor. Kentin ismini taşıyan diğer üniversitenin tıp, ekonomi ve siyaset bilimi fakültelerine de her yıl 10 bin öğrenci kayıt yaptırıyor. Bu sayede şehir hep genç kalıyor.
Bir de çikolatası var: Perugina, yani Perugalı! İtalyan çikolatacılığının gururu marka 1907 tarihli. Başka tatlı ve şekerleme türlerine de imza atmış. Bugün İsviçre’nin ünlü markası Nestle grubuna dahil. En ünlü çikolata modeli “Öpücük” (il Bacio). Üzerindeki kıtır fındığı ve ağızda eriyen çikolatasıyla, markanın en güvendiği ürünü. Her yıl, Avrupa’nın çeşitli kentlerinde düzenlenen Eurochocolate’ın adreslerinden birinin Perugia olması boşuna değil yani. Eurochocolate Perugia bu sene 18-27 Ekim arasında 20’nci yılını kutlayacak.
Umbria ve Perugia deyince akla gelenlerden biri de caz festivali. 1973’ten beri her temmuzda düzenleniyor. Umbria Jazz, İschia Adası’nda başlamış. Sonrasında, bir şehirden öbürüne “gezen” bedava konserler serisine dönüşmüş. Başta Perugia olmak üzere Umbria’nın çeşitli şehirleri arasında düzenlenen konserler, İtalya’da benzeri festival organizasyonlarını da getirmiş beraberinde. Öncelikle Avrupa’dan olmak üzere dünyanın her yerinden turist Perugia’ya Umbria Jazz’ı görmeye geliyor, konserleri rahatça seyredebilmek için şehirde daire kiralıyor.

PARİS’TEN 400 YIL DAHA YAŞLI

/images/100/0x0/55ea40c8f018fbb8f8741f4b

Perugia’nın geçmişini Paris’le karşılaştırmak istedim, şaştım kaldım: Paris MÖ 2’nci yüzyıla tarihlenirken, Perugia’da 400 yıl öncesinden Romalıların atası Etrüsklerden söz ediliyor. Zaten, diğer bütün Etrüsk yerleşimleri gibi bir tepeye kurulu. Çok önemli bir Etrüsk şehri olduğu, kaynaklarda özellikle belirtiliyor. MÖ 3’üncü yüzyılda Roma’nın etkisine girmiş, halkına “Roma vatandaşlığı” verilmiş. Hıristiyanlığın kentte ne zaman yayıldığı bilinmiyor. Bununla birlikte daha 5’inci yüzyılın ortasında Perugia Piskoposluk Bölgesi’nin kurulduğu kayıtlı. Episkoposun tek dini ve sivil lider olduğu, Got kuşatmasında direnişe öncülük ettiği, yenilgiden sonra öldürüldüğü biliniyor. 500’lerdeki Yunan-Got savaşından sonra Perugia, Bizans’ın eline geri dönüyor.
1198, Papa 3’üncü Innocenzo’nun şehri koruması altına aldığı tarih. Şehir imparatorluktan Papalık makamına geçmiş. Çevresindeki küçük yerleşimlerle birleşip büyümüş, 13’üncü yüzyılda güçlü bir şehir-devlete dönüşmüş. Feodal asaletin yanı sıra burjuvazinin yani tüccarların, zanaatkarların belirdiği biliniyor. Ayrıca para basılıp üniversitenin kurulduğu, su kemeri ile bugün şehirdeki en gösterişli yapılardan biri olan Büyük Çeşme’nin (Fontana Maggiore) yapıldığı dönem bu. 1300’lerin başı, Perugia’nın merkezi o sıralar Avignon’da bulunan Papalık karşısında bağımsız olduğu, hatta gücünü Papalığa kabul ettirmeye çalıştığı dönem. Bu dönemde şehir, bugün içinde belediyenin bulunduğu görkemli Priori Sarayı’nca yönetilir. Sarayın sakinleri lonca teşkilatı üyelerinden seçilmiştir. 10 kişinin yönettiği Perugia öylesine güçlüdür ki, halkı Roma’nın dili Latince yerine kendi dilini konuşur. Ancak kara veba vurunca yine Papalığın idaresine girer. Zamanla oligarşik yönetim başlar; böylece “eski” ya da “yeni” asil aileler şehri yönetir. Bu yeni politik yapılanmada Baglioni Ailesi’nin rolü önemlidir. Rakipleri Oddi Ailesi ile çekişmelerinden bugün bile söz edilir. Nasıl ki Floransa’da “güçlü aile” deyince akla Leonardo da Vinci’ye de yardım eden, sanatçı dostu Medici’ler gelir, Baglioni’ler de Perugia’da öyledir. Ancak onlar, Medici’lerin gücüne hiçbir zaman erişememiş, şehrin yönetimini ele geçirememişlerdir. Bununla birlikte bugün, Perugia’nın ana caddelerinden biri Via Baglioni adını taşır.

PAPAYA ÖFKENİN SİMGESİ TUZSUZ EKMEK

Geleneksel olarak solcu belediyelere ev sahipliği yapan Perugia, batıda fakirlere yardım amacıyla, tefecilere karşı alternatif olarak oluşturulan bir resmin kurumun (Monte di Pieta) ilk ortaya çıktığı yerdir, tarih 1462’dir. 1540 ise şehrin tuza yeni bir vergi koyan Papalığa karşı ayaklandığı dönemdir. Ayaklanmaya öfkelenen ve şehre “Tuz Savaşı” açan Papa 3’üncü Paolo, Perugia’yı yöneten “seçilmişleri” görevinden alıp şehri Papalığa bağlar. Savaş sırasında çok sayıda Perugialı Floransa, Siena ve Urbino’ya sığınır. Papa, “asi” Perugia’yı kontrol altında tutabilmek için, 1540-43 yılları arasında çevredeki ev, kilise ve manastırları yıkmayı göze alarak, Rocca Paolina isimli kocaman bir kale yaptırır. İnşaat sırasında şehir merkezi elden geçirilip dar ve kıvrımlı sokakların bir kısmı yok edilir. Amaç, toplumsal ayaklanmaların kolayca yuvalanabileceği noktaları silmektir. Geniş caddelerin meydanlara açılışı da yine bu dönemdedir. Öyle ki şehir tarihçileri 1500’lerde Perugia’da yaşanan bu hareketliliğin; 1800’lerde, imparatora karşı ayaklanmaları önlemek amacıyla Paris’teki dar sokakları yıkıp, şehri geniş caddelerle donatan belediye başkanı Haussmann’ın çalışmalarına öncülük ettiğini söylerler. Bugün tavanı da kapalı Rocca Paolina, yapımı sırasında özenle yerleştirilen Etrüsk kapısının görkemi ve şehir içinde şehir özelliğiyle belki de dünyada tektir. Bugün içindeki yürüyen merdivenler tepeler üzerine kurulu şehirde ulaşımı kolaylaştırır. Tuz savaşını bitirip vergiden kurtulmak isteyen halk ekmeğini tuzsuz yapmaya başlamıştır. Günümüzde de geleneksel ekmekler tuzsuzdur.

ETRÜSK KAPILARININ EN ANITSALI

Üniversite şehri Perugia’nın Büyük Meydanı (Piazza Grande) gençlerle, gece gündüz cıvıl cıvıl. Bugünkü görüntüsüne 1400’lerde ulaşan San Lorenzo Katedrali’nin merdivenleri hep dopdolu. Hemen karşısındaki Priori Sarayı ise 1300’lerden. Binanın 13’üncü yüzyıldan kalma Noterler Salonu’nda duvarlar efsane, masallar ve İncil’den sahnelerle rengarenk. Kapının girişindeki aslan vücutlu, kartal kanatlı ve kafalı, koca pençeli mitolojik yaratıklar (griffon) Perugia’nın simgesi. Sarayın içinde belediyenin yanı sıra Umbria Resim Müzesi de (Galleria Nazionale dell’Umbria) mevcut. Ortaçağ resmi ile modern resmin bulunduğu bu müze kiliselerden, manastırlardan gelme fresklerle dopdolu.
Şehirdeki yedi Etrüsk kapısından en eskisi Yabancılar Üniversitesi’nin yanında. Etrüsk Takı, MÖ 3’üncü yüzyıla tarihleniyor. İmparator Augusto zamanında, yani MÖ 40’ta, Perugia zaferi üzerine elden geçirilmiş. Üzerindeki Latince “Augusta Perusia” yazısıyla dikkat çeken bu tak, Etrüsk şehir kapıları arasında en anıtsal ve en bütün kalmış olanı. Kapının hemen üzerindeki, balkonu andıran bölümse 16’ncı yüzyılda eklenmiş.
Denizden 500 metre yükseklikteki tepeye kurulan şehirde bu yüzden gri başlayan kış günleri bile rüzgarda masmavi noktalanır. Pırıl pırıl gökyüzü altındaki pastel renkleriyle göreni büyüleyiverir. Tıpkı 30 yılını Perugia’da geçiren, bugün 70’inci yaşını kutlayan İngiliz arkadaşımız Judy’nin dediği gibi: “Yıllar geçti ama ben Perugia’yı hiç unutmadım, her fırsatta döndüm onu görmeye. Bu şehir, onu görenin arkasından gelir..”
Benim de öyle..

Keith Jarrett temmuzda, Umbria Jazz’da

Bu yıl 5-14 Temmuz’da Umbria Jazz 40’ıncı yaşını kutlayacak. Kentin Büyük Meydan’ında (Arena Santa Giuliana) birer gün arayla sahneye çıkacak ünlüler sırasıyla şöyle: Diana Krall, Sonny Rollins- Enrico Rava- Paolo Fresu Üçlüsü, Keith Jarrett Standarts Üçlüsü, John Legend, Pino Daniele Mario Biondi, Dee Dee Bridgewater ve Ramsey Lewis, Wynton Marsalis, Chick Corea ve Herbie Hancock İkilisi, Gal Costa ve Gilberto Gil (www.umbriajazz.com).

Azizler toprağı

Umbria Bölgesi’nden çok sayıda Katolik aziz ve azize çıkmış: San Francesco, iki ayrı Santa Chiara, San Valentino, San Benedetto, Santa Rita, San Gabriele, aşırı muhafazakar tutumuyla ünlü ilk İtalyan yazarlardan, dinadamı ve filozof Jacopone da Todi hep Umbrialı. Perugia’ya giderseniz, 20 kilometre uzaklıktaki Aziz Francesco’nun şehri Assisi’ye de uğramayı ihmal etmeyin. Dini batı resminde sıkça resmedilen azizin kuşlarla konuştuğu, ellerinde ve ayaklarında tıpkı çarmıha gerilen Hz İsa’da olduğu gibi yaralar açıldığı anlatılır hep. Azizin Assisi’de taşta yattığı ve inzivaya çekildiği mekan bugün turistik ve dini ziyaret yeri.

Ekimde 9 çikolatalı gün

Uluslararası çikolata festivali Eurochocolate’nin Perugia’daki ayağı 18-27 Ekim’de. 20 yıl önce mimar Eugenio Guarducci’nin başlattığı etkinlik İtalyan ve uluslararası çikolotacılık geleneğini konu alıyor. Butik ve büyük üreticileri tüketiciyle buluşturuyor. Sokak ve meydanlara kurulan tezgahlarla şehir çikolata cennetine dönüşüyor. Bu dönemde çok sayıda turist geliyor. Becerikli heykeltıraşların 1 metreküplük çikolatalardan yontacakları heykeller bu yılda meydanlarda sergilenecek (www.eurochocolate.com)

Trasimeno Gölü ve Isola Maggiore

128 kilometrekarelik genişliğiyle İtalya’nın dördüncü büyük gölü olan Trasimeno, Perugia’nın sayfiyesi. Göldeki üç adadan ikisine çevresindeki yerleşim yerlerinden tekneler kalkıyor. Biz toplam 18 kişinin yaşadığı Isola Maggiore’ye (Büyük Ada) gittik. 24 hektarlık ada zeytin, çam, selvi ve kavak ağaçlarıyla kaplı. Aslında üç adadan ortanca olanı. En büyük adanın ismi Polvese, iken artık kimsenin yaşamadığı ve teknelerin gitmediği en küçüğünkü ise Minore (Küçük). Büyük Ada’da 12, 13, 14 ve 15’inci yüzyıldan kalma kiliselerle, göle hakim noktalarda yemyeşil bahçeler var. Adada limana yakın Da Sauro’da ya da Ristorante l’Oso’da karışık balık kızartması öneririz.

False