GeriSeyahat Otantik Rum müziğini dinlemeye gitmiştim, fazlasını buldum
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
Otantik Rum müziğini dinlemeye gitmiştim, fazlasını buldum

Otantik Rum müziğini dinlemeye gitmiştim, fazlasını buldum

Bodrum Yalıkavak’ın karşısındaki Leros Adası, eylülün ilk haftasında av mevsiminin açılışı şerefine Ege’nin en renkli Balıkçı Festivali’ne ev sahipliği yapıyor. Dev mangallar kurulup balıklar pişiriliyor, gece boyunca geleneksel Ege müzikleri çalınıyor. Orkestra şefi Gürer Aykal (70), geçen yıl festival sırasında adadaydı. “Festivalde özlediğim müzikleri ve dostluk atmosferini buldum” diyor.

Diğer Yunan adalarını gördünüz mü, Leros’u neden merak ettiniz?
- Leros ilk ayak bastığım Yunan adasıydı. Diğerlerini görecek zamanım olmadı henüz. Sakinliğini, güzelliğini arkadaşlarımızdan duymuştuk. Fırsat bulunca gittik.
Balıkçı Festivali’ye karşılaşmanız rastlantı mıydı, yoksa tarihini ayarlayarak mı gitmiştiniz?
- Adaya başlıca gitme nedenim Balıkçı Festivali’ni izlemekti. Bodrum’dan Kos’a, oradan komşu adası Leros’a geçtik. Havaalanına taksiyle 15 dakika uzaklıkta, küçük bir balıkçı köyü olan Panteli’de, Castello adlı otelde kaldık. Festivalden önce 6 gün boyunca neredeyse otelimizden hiç çıkmadan dinlendik. Ne yazık ki Türkiye’de artık kıyılarda dinlenmek mümkün değil. Beach Club kültürü nedeniyle huzurlu sahil pek kalmadı. Panteni’de kaybettiğimiz huzuru bulduk...

SAKİN VE HUZURLU

Adada neler ilginizi çekti, hafızanızda iz bıraktı?
- Yunanların, tıpkı geçmişteki Rum komşularımız gibi, evlerinin içi kadar dışını, çevrelerini de güzelleştirme çabası beni çok etkiledi. Ufacık, taştan ada evlerinin küçük bahçeleri, balkonları, camları rengarenk sardunyalarla güzelleştirilmişti. Köy evlerinin sıralandığı sokaklar çiçek bahçesi gibiydi. Tarihi, otantik doku korunmuştu. Restoranlardaki yemeğin kalitesine ve fiyatına bakınca, Türkiye sahillerinde gereksiz yere ne kadar çok para ödediğimizi bir kez daha gördüm. Sadece içtiğim uzoların kalitesinden memnun kalmadım. Türkiye’deki rakı kalitesi yanında çok yetersizdi.
Halkın Türklere karşı tavrı nasıldı?
- Adanın restoranları, kafeleri Türklerle doluydu. Aralarından müzik çevresinden pek çok tanıdık simayla karşılaştım. Beni tanıyanlar çıktı, onlarla sohbet ettim. Festival sırasında da çok sayıda Türk gördüm. Ada halkı yabancılara karşı dostça davranıyor. Havlu almak için sokaklarda bir mağaza ararken yol sorduğum motosikletli “atla, seni götüreyim” dedi. Bir havlucunun kapısına kadar götürdü...
Festival adadaki tüm atmosferi değiştiriyor mu, yoksa sadece bir köyün meydanında mı kutlanıyor?
- Leros küçük bir ada. Hayat çok sakin akıyor. Halkın hiçbir telaşı yok. Kafesine, restoranına gittiğinizde servis hızına bakarak adadaki rahat atmosferi görebilirsiniz. Bu kadar küçük ve huzurlu bir adada yılın en renkli festivali kutlanacağı zaman heyecan her köşeyi sarıyor. Festival kutlaması Panteli’de yapılıyor. Kıyıdaki restoranlar, kafeler bu festivale katılıyor. Sahile, sokaklara metreler boyunca mangallar kuruluyor. Küçük köyde kurulan mangalların uzunluğunu toplasanız, neredeyse bir futbol sahası boyutlarına ulaşıyor. Gece boyunca mangallarda balık ve deniz ürünleri pişiriliyor, sıcak sıcak servis yapılıyor.

DANSTA TEMPOYU TÜRKLER YÜKSELTİYORDU

Festivalde aradığınızı bulabildiniz mi?
- Ben bu festivale Rum müziğini, en otantik haliyle dinlemek için gitmiştim. 6-7 Eylül olaylarından sonra aramızdan ayrılan, günlük hayatımızdan çıkan, özlemle andığımız bir kültürel zenginliğe tekrar tanık olmak istiyordum. Eşim Duygu Aykal 1983’te “Biz, Siz, Onlar” adlı bir bale yapmıştı. Bu çalışma vesilesiyle, iki halkın üyelerinin bir araya geldiklerinde nasıl güzellikler yaratabileceğine tanık olmuştum. Birliktelik hissini tekrar yaşamak istiyordum. Gittiğimizde meydan çok kalabalıktı. Neyse ki sahneye yakın bir yer bulabildik kendimize. Sahneye çıkanlar halk müzikçileriydi, muhtemelen çalgılarını usta çırak ilişkisiyle öğrenmişti hepsi. Fakat o kadar içten çalıyorlardı ki, çok etkilendim. Türkiye’de ne yazık ki artık bu içtenliği pek bulamıyoruz. Özellikle kemancıları beğendim. Gece boyunca gençler, yaşlılar dans etti. Sahneyi ve müzikçileri yalnız bırakmadı. Uzo ve şarap içildi, kadehler yeni av mevsimi şerefine kaldırıldı. Bereketli bir sezon dileğinde bulunuldu. Festivalde Anadolu’daki küçük bir kasaba içtenliği vardı. Kimi zaman kendimi geçmişin Türkiye’sinde bir Anadolu kasabasında gibi hissettim. Çoğunluk kolkola, saat yönünün tersine dönerek sirtaki yapıyordu. Aralarına Türkler de katıldı. Hatta onların katılması topluluğa tempo verdi. Biz de eşimle çıkıp dans ettik. Zorba gibi, dizlerini yere koyarak, geleneksel dans eden sadece bir kişi vardı o akşam. Bu yaşlı adamın dansını izlemek de büyük zevkti. Fakat gençler hızlı danslardan yanaydı. Gece saat 1.30’da alandan ayrıldığımızda dans ve eğlence devam ediyordu. Sokaklardaki mangallarda balıklar pişiyor, acıkanlar karınlarını doyururuyordu. Doğrusu Leros’taki bu festivale çok imrendim. Aynı coşkuyu yaşayacağımız, kültür farklılıklarını paylaşacağımız böyle güzel festivallerin Türkiye’de de olmasını isterdim.

TEPELERDEN DENİZ MANZARASI GÜZELDİ

Geçirdiğiniz motosiklet kazası nedeniyle önce Yunan, sonra Türk basınına haber olmuştunuz. Bu kazadan önce adanın tümünü gezme fırsatı bulabildiniz mi?
- Festivalin ertesi sabahı erkenden kalkıp motosiklet kiraladım. Amacım adayı turlayıp, en güzel manzaraları keşfetmek, daha sonra eşimi oralara götürmekti. Tek hatırladığım yolun yükseldiği noktalarda harika manzaralarla karşılaştığım. Bu güzel manzaralardan birini doya doya seyretmek için durmaya çalışırken dengemi kaybettim, motosiklet ayağımın üstüne devrildi. 40 yıldır motosiklet kullanırım, ilk kez dikkatsizlikten böyle bir kaza geçirdim. Yoldan geçen birinin yardımıyla ayağa kalktım, kırık bacakla yine motosiklete binip hastaneye gittim. Gece Yunan TV’si ana haber bülteninde kaza geçirdiğimi bildirince saat 23.30’dan sonra hastane odası epeyce hareketlendi. Ertesi sabah maceralı bir yolculuktan sonra tekneyle Bodrum’a döndüm, oradan uçakla İstanbul’a gelip ameliyat oldum... Adanın bütününden hafızamda kalan en güzel tablolar, yollardaki deniz manzarası...

TÜRKÜLERİYLE ÜNLÜ ADANIN FESTİVALİ 8 EYLÜL’DE

Leros (İleryoz), mitolojide Ay, doğa ve avcılık tanrıçası olarak bilinen Artemis’in adası. Muğla ve Aydın kıyılarının karşısındaki Rodos merkezli 12 Adalar’dan biri. Bodrum Yalıkavak’a kuş uçumu 35 kilometre uzaklıkta. Bozcaada’nın iki katı genişliğinde, kıyı şeridi 71 kilometre. 14 köyünde toplam 8 bin kişi yaşıyor. En büyük yerleşimler yönetim merkezi Agia Marina ve Akdeniz’in en geniş, derin doğal limanlarından Lakki. Ada 1522’den itibaren 400 yıl Osmanlı yönetiminde kaldı. Yunan Cuntası döneminde solcu aydınların sürgün yeriydi. Ege adaları arasında zengin müzik birikimi, ünlü türküleriyle öne çıkan Leros’ta gece hayatının merkezi Agia Maria. En güzel balık restoranları Panteli’de. Köyler arasında otobüsle toplu ulaşım sağlanıyor. Leros çevresinde İkinci Dünya Savaşı’ndan kalma yedi gemi batığı bulunuyor. Adada dalış turları düzenleyen çok sayıda firma, yürüyüşçüler için işaretlenmiş beş patika var. Adada görülebilecek başlıca yerler Panteli yakınlarındaki Artemis Tapınağı, kuzeydoğu sahilinde yaklaşık 200 metre yüksekliğindeki Pitiki Tepesi’ne kurulan 330 yıllık Bakire Meryem Manastırı, Merikia’daki İtalyanlardan kalma Savaş Tüneli Müzesi, Belleni Kulesi’ndeki Halk Sanatları Müzesi. Balıkçı Festivali bu yıl 8 Eylül’de kutlanacak.
(www.leros.gr / www.lerosisland.com)

EN SEVDİĞİ BEŞ YER

* Londra * Roma * Siena * İstanbul * Eskişehir

Seyahatte ne okur
Yöneteceği eserlerin partisyonlarını

Ne yer, içer
Yerel lezzetler

Nerede kalır
Küçük, konforlu oteller

Neyle seyahat eder
Uçak, kiralık otomobil

Çantasının vazgeçilmezleri
Telefon, not defteri, harita, gözler için uyku bandı
 
Kiminle seyahat eder
Eşiyle

Gittiği yerden ne alır
Magnet

False