Sevinebilirsiniz de...

İLK bakışta ‘Oh... İyi oldu’ demeye niyetliyiz. Çünkü Avrupa Birliği ile ‘tam üyelik’ amaçlı müzakerelerin başlayabileceği dün son dakikalardaki haber idi. Zaten biz de böyle bir gelişmenin genelde hem bize hem Avrupa dünyasına rahatlık getireceği varsayımıyla konuşmak istiyoruz.

Ama yukarıdaki sözlerimize bakıp her şeyi öğrendiğimiz sanılmasın. Çünkü henüz çok erken. Eldeki bilgiler de bu yazının kaleme alındığı dakikalarda yetersizdi.O nedenle yazmak durumundayız.Zaten dün çok karışık, hele bir sütun yazarı açısından çok zor bir gündü. Çünkü yazımızın hemen eskimesi ihtimali büyüktü.Eskimeden kastımız şu:Siz bir konuyu ele alır yazarsınız. Ama o olay yazınız yayınlanıncaya kadar yeni bir aşamaya ulaşmışsa yazı anlamını yitirir, yani eskiyiverir.Dün aynen öyleydi. Yazıya başladığınız dakika ile bitirdiğiniz dakika arasında o konu, yani Türkiye ile Avrupa Birliği (AB) arasında ‘tam üyelik’ amaçlı müzakereler başlayacak mı başlamayacak mı, belli değildi. Uzun süre olumsuz haberler geldi. Çünkü Avusturya bu müzakerelerin hangi parametreler üzerinde yürütüleceğini belirleyen Müzakere Çerçeve Belgesi’nin (MÇB) metnine kendi istediği hususları koydurmakta ısrarlı idi.Anımsayacağınız gibi, ‘müzakerelerin ucu açık olacak’ diye 17 Aralık 2004 tarihli AB zirvesinde karar verilmişti. O yetmezmiş. ‘Türkiye’nin imtiyazlı ortak sıfatıyla AB’ye bağlanması’ gerekebilirmiş. Bu baştan MÇB’ye konmalıymış. Keza MÇB’deki ‘müzakerelerin tam üyelik amaçlı olacağı’ ibaresi de oradan çıkartılmalı, 17 Aralık 2004 zirvesinde alınan kararlara gönderme yapmakla yetinilmeliymiş. Yani o amacı geri plana iten bir yaklaşım benimsenmeliymiş.Bir de biliyorsunuz, ‘Rumların katılmak isteyeceği uluslararası örgütlenmelere (örneğin NATO’ya) üye olmalarını Türkiye, veto etmemeli’ imiş.İngiltere önceki gün başlayan görüşmeler boyunca ve dün gerçekten çok ciddi bir çaba göstererek Avusturya’yı yumuşatmaya çalıştı. ‘Müzakere tam üyelik amaçlı olacak’ cümlesinin metinde kalmasına Avusturya’yı ikna etti.Avusturya bizi ‘imtiyazlı ortaklığa’ yönlendiren sözcükleri metne koydurtmayı da başaramadı. Ama aynı anlama gelecek sözcükler metinden çıktı mı, henüz bilmiyoruz. Keza Türkiye’nin duyarlık gösterdiği ibarelerin metinde yer almadığı sanılıyor. Çünkü hangi haber doğru, hangisi değil bilinmiyor.Peki ama Türkiye’nin duyarlı olduğu -yahut olması gereken- hususlar bunlardan ibaret miydi?Güney Kıbrıs’ın resmen tanınması meselesi ne oldu, onu da henüz bilemiyoruz. Eğer 2006 yılı bitmeden tanımaya mecbur olacaksak, onun sonucu olarak Kuzey’deki Türk askerini oradan çekmeye mecbur kalacaksak, en önemli kozumuzu kaybetmiş sayılmayacak mıyız? Deniz ve havalimanlarını Rumlara açma konusu ne oldu anlamış değiliz.Gördüğünüz gibi bilgiler yetersiz. Zaten sizin okuduğunuz dakikaya kadar bu yazının eskiyeceğinden o nedenle korkuyoruz.
Haberin Devamı

Yazarın Tüm Yazıları