Sevgili Hıncal Abi

GEÇEN hafta NTV kanalındaki 90 dakika programında dünyanın 1 numaralı tenisçisi Roger Federer hakkında "Artık zor kazanan, rakiplerinin hatasını bekleyen pasif ve orta düzey bir tenisçi" gibi yorumlarınıza tenisin içinden gelen biri olarak hayli şaşırdım.

Haberin Devamı

ITF’in (Uluslararası Tenis Federasyonu) 2005’te yılın tenisçisi seçtiÄŸi, 7 Grand Slam ÅŸampiyonluÄŸu ve 35 tekler birinciliÄŸi olan Federer’i dünya tenis kamuoyu ve spor adamları gelmiÅŸ geçmiÅŸ en baÅŸarılı erkek tenisçi adaylığına namzet gösterirken siz onu ilk yüzün arasında herhangi bir tenisçiymiÅŸ gibi ifade ettiniz.Â

Değişik açılara ve değişik hızlarda attığı servisleri, sahanın her köşesinden vurduğu sert forehand’leri, bence inanılmaz önsezisi ve buna bağlı kort içerisinde doğru yerde bulunması Federer’in en büyük özellikleridir.

Andre Agassi ile Pete Sampras, Federer hakkındaki ortak görüşlerini şöyle dile getiriyorlar: "Onun, bir sonraki puanını ne şekilde oynayacağını çözemiyoruz. Federer maç esnasında geriye düştüğünün her defasında daha baskılı oynayarak, rakiplerine "Geldiğin gibi gidersin" dercesine üstünlük sağlıyor."

Haberin Devamı

Evet Hıncal Abi, sizin de dediğiniz gibi, Avustralya Open Finalinde Baghdatis çok koştu yoruldu. Peki Baghdatis’i kim koşturdu? Federer. Bana göre maçta kendini koşturmak değil, rakibi koşturmak, marifettir. Doğru değil mi?

"Federer, rakiplerinin hatasıyla maç kazanıyor" yorumunuza gelince, bakın tenis hatalar oyunudur. Daha fazla puan alan maçı kazanır felsefesi yerine, fazla hata yapan maçı kaybeder, rakibine hata yaptıran ise maçı kazanır felsefesi en azından benim bildiğim ve anladığım kadarıyla tenis sporunda geçerlidir.

Hayaller ve gerçekler

Biz Türk’lerin hayal gücü ve fikir üretme gücü inanılmazdır. Geçen yıl İstanbul Cup turnuvası esnasında Boğaz Köprüsü’nde Venus Williams-İpek Şenoğlu ’mini tenis’ maçı fikri, hem tenise olan ilgi açısından hem de İstanbul’un dünyaya tanıtımı açısından çok isabetli olmuştu.

Aldığımız duyumlara göre, Gençlik ve Spor Genel Müdürü Mehmet Atalay’ın, tahminimce bu fikirden esinlenerek, inanılmaz bir hayali var. Hayali ÅŸu; "Venus Williams ve Maria Sharapova’yı ArdaÄŸan Çıldır Gölü’nde buz üzerinde -25 derecede tenis oynatmak ve bu organizasyonu en kısa zamanda hayata geçirmek."   Â

Sayın Atalay, gelin Sharapova ve Venus’ü buz üstünde oynatmayalım. Olur ya kayarak ayaklarını kırarlar, bir de soğuktan üşürler. Siz en iyisi bu projede harcamayı düşündüğünüz ciddi mali bütçeyi, Türkiye’nin en başarılı genç tenisçilerine tahsis edin. Onlar bu paralar ile yurt dışında turnuvalar oynasınlar. Belki o zaman Baghdatis yerine Adem, Orçun, Tuna, Ece ve Gözde... gibi teniscileri Grand Slam turnuvalarında izleme hayalimiz gerçek olur.

Yazarın Tüm Yazıları