Sessiz konuşma (1)

'Ruhumla gizlice konuşur ve bu dostça sohbet sırasında ondan öğrenmek istediklerimi sorarım.

Yanımızda hiçbir yabancı olmaz, birbirimizle açık sözlülükle konuşuruz. Böylece en gizli şeyleri sormaktan bile çekinmem ve o da hiç utanca kapılmadan en dürüst yanıtları verir.'

Hugh St. Victor böyle diyor. Söyledikleri hepimizin zaman zaman uyguladığı bir yöntem. Kendimizle başbaşa kalmak, hayatımızın muhasebesini yapmak, çözemediğimiz ve zorlandığımız durumlarda neler olup bittiğini anlayabilmek için kendimizle yaptığımız sessiz konuşmalar...

Yıllar önce henüz lise sıralarındayken Herman Hesse'in 'Sidhartha' adlı kitabını okuyup çok etkilenmiştim. Kitabın kahramanı 'yoğun düşünce çalışmaları' yapıyordu ve ben dahil birkaç arkadaş o zamanlar kendimizce yoğun düşünce çalışmaları yapmaya başlamıştık. Birlikte bir konu belirler ve sonra oturup büyük bir sessizliğe gömülürdük. Bazen evde bazen bahçede oturup yaptığımız bu çalışmalardan sonra o konu hakkında zihnimizde uyanan fikirleri anlatır ve saatlerce tartışırdık.

Bu çalışmalar bizim için müthiş keyif aldığımız bir oyundu ve sonraki zamanlarda çözemediğimiz problemleri anlayacağımız bir yönteme dönüşmüştü. En azından benim için öyle olmuştu. Diğer arkadaşlarımın sonraki yıllarda sürdürüp sürdürmediklerini bilemiyorum ama kendimle yaptığım sessiz konuşmaların, hayatımın en verimli çalışmaları olduğunu söyleyebilirim.

Daha sonra konuştuğum bazı insanların kendilerinden kaçtıklarını öğrendim. Kendileriyle hiçbir şekilde konuşmaya yanaşmadıklarını, yalnız kalmaktan korktuklarını anladığım zaman ilk önce çok şaşırmıştım.

Günün muhasebesini yapmadıkları gibi nasıl bir hayat yaşadıklarını anlamak için de bir gayretleri yoktu. Sadece canlarını sıkan bir durum olduğu zaman düşünüyor ve düşüncelerini hemen yanlarında kim varsa ona anlatıyor ve fikir alıyorlardı. Sadece o sırada düşünüyor, kendi kendileriyle konuşmuyorlardı. Hatta kendileriyle başbaşa kalmamak için ellerinden geleni yapıyorlardı.

Daima birilerine soruyor, daima birileriyle konuşuyor, daima başkaları hakkında fikir yürütüyorlardı. Ve benim için tuhaf olan bu durumu keşfettiğim zaman anlayamamıştım. Çok şaşırmıştım ve merak etmiştim ve yine kendime yönelip 'neden' diye sormuştum. Tuhaflık bende miydi, yoksa onlarda mıydı? Bir süre memnuniyetsiz ve keyifsiz bir halde dolaşmış, anlayamamanın sıkıntısıyla çevremdeki insanları daha fazla incelemeye başlamıştım. Sonra kendisiyle konuşan ve soru soranlara rastlamıştım da, keyfim yerine gelmişti. Böylece sorularımın yönü değişmiş ve insanların neden kendilerinden kaçtıklarını anlamıştım.

(devam edecek)
Yazarın Tüm Yazıları