Serdar ve ben hezimete uğradık

SERDAR Turgut ve ben azınlıkta kaldık. Olayı başından takip etmeyenlere kısaca özetleyeyim.

Serdar bu hükümetten umudunu kesti.

Onun için ekonomik krizi çözmek üzere bir ‘‘ara dönem hükümeti’’ kurulmasını önerdi.

Ben ise ‘‘ara dönem hükümeti’’ istemedim.

Ama bu hükümet bu kafada giderse, Serdar haklı çıkacak diye yazdım.

Hálá da aynı şeyi söylüyorum.

İSPATI KOLAY

İşte bu tartışmada biz yapayalnız kaldık.

Bu arada Başbakan Bülent Ecevit bunun için iki özel açıklama yaptı.

Bu tür düşüncelerin demokrasiye zarar verdiğini söyledi.

Bununla da yetinmedi, ilginç bir değerlendirme yaptı ve bir ‘‘ara dönem kampanyasının açıldığını’’ söyledi.

Oysa benim basında gördüğüm ara dönem kampanyası değil, tam aksine Serdar'a ve bana karşı olan kampanyaydı.

Hürriyet içinde, başta başyazarımız Oktay Ekşi olmak üzere bizi eleştiren yazılar yayınlandı.

Şimdi gelelim meseleye...

Madem demokrasiyi bu kadar seviyoruz, madem demokrasiyi bu kadar savunuyoruz, bunu ispatlamak kolay.

Formülü de şu:

Tarihimizin bu en ağır ekonomik krizini demokratik yoldan çözmek...

Başta Başbakan Ecevit olmak üzere, herkesi bu ‘‘tarihi gerçeği ispata’’ davet ediyorum.

Bunu ispatladığımız takdirde, hem Türkiye'yi bu ağır ekonomik bunalımdan kurtarmış olacağız, hem de demokrasinin gücünü ve rüştünü ispatlayacağız.

Bunu nasıl yapacağız?

Çok basit...

Türkiye'nin vatandaşlarının kafasında giderek daha açık şekilde oluşmaya başlayan şu uğursuz denklemi bozmak:

‘‘Demokrasi eşittir Enis Öksüz...’’

Demokrasiye övgüler düzmek, onu savunmak elbette hepimizin görevi.

ÖKSÜZ DEMOKRASİSİ

Ama insanların kafasında ‘‘Bu rejim işte böyle siyasiler üretiyor’’ izleniminin yerleşmesine mani olmalıyız.

Şimdi demokrasiyi büyük bir iştiyakla savunan siyasilere ve liderlere soruyorum:

Bu uğursuz denklemi bozmaya hazır mısınız?

Bu ülkede başarısız siyasi parti liderlerinin, İngiltere'de, Almanya'da, Fransa'da olduğu gibi, on dakika bile görevde kalmadan istifa etmesini sağlayacak samimiyetiniz var mı?

Şahsi inadı yüzünden ülkeyi üç günde 5-6 milyar dolar zarara sokacak bakanlarını, Yalova olayında olduğu gibi o an görevden alacak siyasi irade mevcut mu?

Bu siyasi yapı, Tony Blair'ler, Schröder'ler, Clinton'lar çıkaracak canlılığa ve dinamizme sahip olabilecek mi?

GERÇEKTEN VERİLİR Mİ

Ülkeyi durup dururken tarihinin en büyük ekonomik krizine sokan kadrolar, özeleştiri yapacak medeni cesarete sahip olabilecek mi?

IMF'ye ‘‘Niyet Mektubu’’ yazıp, sonra bu ‘‘niyeti’’ mektupta unutmayacak ve gereğini yapacak standartları benimseyebilecek mi?

Seçilmeyi kendi başarısızlığı kabul edip, başarısızlığı başkasının sırtına yüklemeyecek bir uluslararası siyasi ahlaka ulaşabilecek mi?

Beni arayanlar arasında Dokuzuncu Cumhurbaşkanı Demirel de vardı.

‘‘Demokrasiye olan güveni sarsmayın’’ dedi ve devam etti:

‘‘Demokraside başarısızlığın cezası yine demokratik yoldan verilir.’’

Sordum:

‘‘Bizim tarihimizde bir örneği var mı?’’

Halk sandıkta cezasını veriyor ama partisi vermiyor. Verdirtilmiyor.

Evet bu tartışmada, biz azınlıkta kaldık. Karşımızda ezici bir yazar cephesi vardı.

Ne mutlu Türkiye'ye...

Dedim ya, şimdi bunu ispatlamanın zamanı.

Yanlış anlamayın, bize değil, Serdar'ın hissiyatını dile getirdiği halka...

Önümüzde iki hedef var:

Ekonomik krizi en kısa zamanda çözmek, Türkiye'yi yeniden hak ettiği seviyeye getirmek.

Ve ‘‘Demokrasi eşittir Enis Öksüz’’ şeklindeki uğursuz denklemi bozmak.

Bu eleştirilerin muhatabı artık Serdar ve ben değilim.

Biz lafta da kalsa, demokrasi tutkusunu ateşledik.

DEMOKRASİ KURTULDU

Şimdi sıra, bu tutkuyu, lafta kalmaktan çıkarıp herkese ispat etmekte.

İspat edemeyenin de üç dakika o koltukta oturmadan kalkıp gitmesinde.

Serdar ve ben hezimete uğradık, Türkiye demokrasisi kurtuldu.

Şimdi sıra ekonomiyi kurtarmakta...
Yazarın Tüm Yazıları