Serdar Turgut: Serdar Amca'ya mektuplar - 17

Serdar TURGUT
Haberin Devamı

RUMUZ: Merak Soru: Serdar Amca. Neden artık penis yazıları yazmıyorsun? Neden durmadan ciddi yazılar yazıyorsun? Neden bizi üzüyorsun?

Cevap: Sevgili Merak. Penis denilince benim aklıma hep Ay'a inen ilk adamın, yüzeye ayak basar basmaz söylediği cümle geliyor. ‘‘İnsan için küçük, insanlık için büyük bir adım’’ demişti astranot. Penis de insan için küçük ama insanlık için büyük bir olay, bilmem anlatabiliyor muyum? (Lütfen bu aşamada bu satırların yazarı ile ilgili espri filan yapmaya da kalkışmayın. Üzmeyin beni.) Mesele böyle olunca ben de bir ara sorumlu bir yazar olarak bu konuya takmıştım. Yani yine yazacam da ama bu konuda bakıyorum da söylenebilecek her şeyi zamanında söylemişim. Bir tek penis operası yazmamışım neredeyse! Anlayacağınız bu konuyu terk etmem aniden terbiyeli olmaya başladığımdan filan değil. Diyeceğini demiş bir yazar olarak gönlüm rahat, alnım açık, kafam dik, vicdanım temiz. Şimdi izin verirseniz maddi ve manevi durumum hakkında detaylı bir şekilde yapmakta olduğum bu tanımlamayı burada keseyim çünkü olay kaçınılmaz biçimde tüm organlarımın şu anda bulunduğu drumu tanımlamaya doğru gidiyor ki, bunu ne siz ne de ben isteriz, emin olun. Yani millet zaten trajediden bıkmış durumda bir de burada acıklı hikáyeler anlatıp milleti daha da bunaltmaya gerek yok değil mi canım!

* * *

Rumuz: Nerede?

Soru: Sevgili Serdar Amca. Boris Yeltsin nerede ya?

Cevap: Sevgili Nerede. Sen Boris Yeltsin nerede diye merak edeceğine bizim Ahmet Necdet Sezer (a.k.a Chauncey Gardener) nerede onu merak et.. Adamcağızı ben en son evinden Cumhurbaşkanlığı Köşkü'ne gitmek için çıkarken gördüm. Gidiş o gidiş, haber yok o günden bu yana. Hayatta hiç özlemem mümkün olmayan bir insanı neredeyse özlemeye başlayacağım, o kadar saklanıyor yani. Hayır sokaklardan hoşlansam gidip Ankara'ya bir kırmızı ışıkta gece gündüz bekleyeceğim, nasıl olsa diğer arabalar durmasa da onun arabası muhakkak durur da bir görürüm onu hiç olmazsa. Nasıl olsa koruması da olmayacak etrafta, hatta yanına gider çarşı pazar fiyatları üzerine hasbıhal de ederiz bir süre.

* * *

Rumuz: Para

Soru: Serdar Amca. Ertuğrul Özkök'ün size olan yıllardır birikmiş pizza borcunu ödemesi ihtimali var mı?

Cevap: Değerli Para. Hayır yok! Bu kesin kanıya nereden vardığımı sorarsan onu da anlatayım. Geçenlerde bir akşam en sonunda kendi hayatımın mümkün olduğunca kısa olmasını da bana tememni ettirmeyi başarmış olan hayat arkadaşım ile birlikte bizi akşam yemeğine çağırdı. Birden çok umutlandım çünkü borcunu para olarak vermeyeceğini zaten biliyorum, bari ayni olarak yavaş yavaş almaya başlayabilirim diye düşündüm. Ne yazık ki mesele benim beklediğim gibi çıkmadı. Çünkü mutfağına girip yemeği ben pişirdim. Yemek için malzemeleri ben götürdüm. Kırmızı şarabı da ben götürdüm. Bütün bunlar yetmiyormuş gibi yemek sonrasında kapıya gelen birilerine vermek için benden 500 bin lira aldı. Yani anlayacağınız o gece bir tek benim yemek sonrasında onların eğlenmesini sağlayabilmem için stand-up komedi şovu yapmamam kalmıştı eksik olan. İstese onu da yapacağım çare yok çünkü ne yapacaksınız işin sonunda ekmek parası var!

* * *

Rumuz: Komünist

Soru: Serdar amca, sen komünist misin?

Cevap: Sevgili Gomonist. Bu soruna evet komünistim diye cevap verebilmeyi gerçekten çok isterdim. Ama benim bu konuda bir sorunum var. Şöyle ki: Yani okuyunca pek bir beğeniyorum bu konudaki kitapları. Tespitler, denilenler de pek bir hoşuma gidiyor. Ancak ne kadar acıdır ki bu teori, dediği bütün bu güzel şeylere rağmen sonunda nedense işçi, köylüyü savunuyor. Yani ne olurdu yahu o kadar laftan sonra küçük burjuvanın dünya tarihinin motoru olan sınıf olduğunu, diğer sınıfların da gerçekten bir boka yaramadığını söyleseydi şu Marksizm! Yani o zaman göğsümü gere gere Marksistim derdim yemin ediyorum. Şimdi bir şey yazıyoruz ezilenleri savunmak için, sonra sokağa çıkıyorum onları görüyorum hemen eve dönüp ezenleri savunan bir yazı gönderip ilk yazıyı çıkarmnak istiyorum. Vakit geç olduğu için izin vermiyor bunu yapmama üst yönetim. Marx sadece bu nedenle yıllar boyunca Londra'daki kütüphaneden katiyen adım atmamıştı dışarıya. Kapital'i yazdı, çıktı dışarıya, o anda proleteryayı gördü, fikrini değiştirdi ama artık iş işten geçmiş, daha üç cilt baskıdan bile çıkmadan birileri bunun hepsini sadece 30 sayfada özetleyip ahaliye dağıtmıştı. İşte o andan itibaren zaten dünyanın başı da beladan kurtulmadı.

Yazarın Tüm Yazıları