Serdar Turgut: Ezilen kadın edebiyatı

Serdar TURGUT
Haberin Devamı

Dünyadaki en zor işlerden bir tanesi özel alana hitap eden konularda dergi çıkarmaktır.

Örneğin alın ‘Gelin’ dergilerini.

Şunu kabul etmelisiniz ki her kadına kendi gelinliği ‘özel’ gözükse de sonuçta bütün gelinlikler hemen hemen aynıdır.

Yani bunu kısaltabilirsiniz, uzatabilirsiniz, yakasını oradan açarsınız, buradan kaparsınız tabii de ancak yine de ‘gelinlik’ kavramı üzerine yılda 12 kez çıkan bir dergide çok da varyasyon yapmak bence imkánsız.

Konu kendi başına son derece kısıtlı olduğundan ve sadece o konuya konsantre olunduğunda iki sayıdan sonra dergiyi kapatmak gerekebileceğinden bu kez profesyonel bir ayak oyunu yapılıyor.

Örneğin dergide ‘Balayı’ diye bir bölüm açılıyor. Balayı öylesine geniş bir kavram ki yaz yaz bitmez. Haydi bakalım bu bölümde dünyada ne kadar turistik yer varsa tanıtılmaya başlanıyor.

Sonra gelin-damat ev kuracak ya, ‘Alışveriş’ bölümü de konuluyor dergiye. Böylece dergi bir anda 500 sayfaya filan çıkabiliyor.

Çünkü bilindiği gibi alışveriş katiyen bitmeyen bir şeydir!

***

Bir de özel konulu dışında çok daha geniş bir alanı kapsadığı varsayılan ‘kadın’ ve ‘erkek’ dergileri var.

Erkek dergilerinin yüzde 90'ında seksüel içerikli yayın var. Konu seks olmasa bile mutlaka yarı-çıplak kadınlar konu mankeni olarak kullanılıyorlar.

Kadın dergileri ise daha ciddi.

Böyle olmak zorundalar çünkü kadınlar Darvinsel evrim süreci sonucunda káğıt üzerindeki erkek fotoğrafına bakıp da aşırı tahrik olma gibi bir beceriye sahip değiller.

Bu olağanüstü yetenek erkeklerde var. Erkekler iki boyutlu cansız cisimler kadını andırdığında bile buna uzaktan baksalar da tahrik olabildiklerinden erkek dergilerini çıkaran insanların işi daha kolay.

***

Dediğim gibi kadın dergileri daha ciddi.

Aslında kadınların sorunları da ciddi gözüküyor. Çünkü erkekler sorunlarını tartışmaktan yana değiller çoğu kez.

Hayata daha basit bakıyorlar ve kendi meselelerini ya kafalarında gizliyorlar ya da espri yapıp meseleyi dağıtıyorlar.

Kadınlar ise sorunlarının üzerine gitmekte ısrarlılar.

Bu ısrar nedeniyle de kadın dergileri sayısı gün geçtikçe artıyor.

***

Ancak bir problem var.

Meseleyi ‘Kadın sorunları’ olarak koyduğunuzda bile, bu ilk bakışta son derece geniş bir konu olarak algılansa da, biraz düşününce bunun da aslında tanım gereği kısıtlı bir konu olduğu görülecektir.

Sorunlar belli, olabilecek çözümler belli, bu çözümler gerçek yaşama geçirilemiyorsa da aslında bunun bile nedenleri az çok bellidir.

Demek istediğim bu konuda yayın yapılırken üzerinde varyasyon yapılacak, orijinal fikir üretilecek ‘oynama sahası’ pek yoktur.

Bu nedenle de dünyanın belli başlı kadın dergilerinde örneğin Cosmopolitan'da ele alınan konular yıllar geçtikçe abuklaşmıştır.

Yıllar boyu yapılan yayınlarda konu tüketilmiştir. Kadının erkekle olan ilişkisi üzerine söylenecekler söylenmiş, tekrara girmiştir iş.

Dolayısıyla da editörler orijinal olabilmek için ‘En iyi yatak partnerinizi nasıl tespit edersiniz’ türünden eğlenceli olsalar bile sonuç itibariyle anlamsız olan şeyleri dergilere koymaya başladılar.

***

Aylık dergide bile durum böyleyken, bir de üstüne üstlük gündelik yayın yaparak ‘kadın sorunlarına’ eğilmek bence kahramanca bir girişimdi.

Seda Kaya Güler'in yönetiminde ‘Bayan Sabah’ta bu deneniyor şu aralar.

Konu belli, sorunlar belli ve aslında dediğim gibi çözümler de belli.

Bu çerçevede her gün yayın yapılması zorunluluğu karşısında zaman zaman yeni sorunlar yaratılması gerekiyor.

Bu kaçınılmaz çünkü ‘orijinal’ olmak gibi bir de sorumlulukları var.

Dün ‘Vurun Kahpeye’ manşetini atarak çıktı Bayan Sabah.

İddiaya göre fikir mücadelesine giren, kamu hayatında varlık göstermeye çalışan kadınların en zayıf noktaları cinsiyetleri.

Kadınların yer aldığı tartışmalarda erkeğin yanıtı hep bel altı imalarla geliyor.

Yani, kadının hayatı Seda Kaya Güler'in yazısında belirttiği gibi ‘Ben nerede yanlış yaptım Allahım’ diye sormakla geçiyor ve bu sorunun cevabını bulamadan da kadınlar ölüyor...

***

İyice abartmışlar meseleyi. Ezilen kadın edebiyatı yapıyorlar.

Bu okutur kendini biliyorum ama bakış açısı doğru değil. Kendisini mesleği ile tanımlayan, ciddi olan, karşı cinse karşı mesafeli ve saygılı davranan, laubali yaklaşımı kabul etmemeye kararlı olan, toplumda sembollerin varlığını bildiği için kendi davranışına dikkat eden hangi kadın yukarda anlatılan davranışlara maruz kalıyor?

Yanlış anlamayın, bu sadece kadına özgü bir davranış modeli tanımı değil. Erkek de böyle davranmalı normal olarak.

Bunların dışına çıkan insanlar hakkında ‘yanlış’ fikirler oluşur tabii de bunda o imajın oluşmasına katkıda bulunan kişinin sorumluluğunu da görmek gerekir.

‘Ezilen kadın’ ve ‘baskıcı erkek hákimiyeti’ her olayı anlatan birer sihirli kavram olarak kullanıldığında bu memlekette yaşayan ve hiç de bu iddia edilen şekilde algılanmayan binlerce ‘fikir kadınına’ hakaret edilmiş oluyor.



Yazarın Tüm Yazıları