Serdar Turgut: Çocuk mücahitler

Serdar TURGUT
Haberin Devamı

BU konuyu yazmak için üzerinden biraz zaman geçmesini beklemeye karar vermiştim. İlk tepkilerime güvenmemiştim çünkü.

İki farklı ama temelde ortak özellikleri olan olayı televizyonda izlediğimde bana yanlış gelen şeyler tepkilerime yol açmıştı.

Ama bırakayım zamanın akışına işi, biraz da üzerinde düşüneyim dedim.

Bu arada Ertuğrul Özkök, 26 Ekim Perşembe günü konu hakkında mükemmel bir yazı yazarak olayı tartışmaya açtı.

Bu nedenle de düşüncelerim sizlerle paylaşacağım kıvamına geldi zannediyorum.

* * *

İki farklı olay şu:

Bir buçuk ay kadar önce Milli Eğitim Bakanı Karabük'te konuşurken iki kız öğrenci okulun penceresinden pankart açmışlar ve başörtüsü uygulaması nedeniyle bakanı protesto etmişlerdi.

Başka ülkelerde hafif tebessümle karşılanabilecek bu olay Türkiye'de yaşandığı için iki kız tabii tutuklandılar.

Olaydan bir buçuk ay kadar sonra ilk duruşma yapıldı.

Laiklik meselesinde büyük gazeteler gibi düşünmeyen basın da tutuklananlardan bir tanesinin 12 yaşında olduğunu sürekli vurgulayarak, ‘‘12 yaşındaki bir kız çocuğunu bile hapiste tutuyorlar’’ yorumlarını yaptılar.

İkinci olay da yeniden patlayan Filistin intifadası ile ilgiliydi.

Bu olayda da çocuklar ön plana çıktı ve İsrail polisi karşılık verince onlar öldürüldü, yaralandı. Sonra yine ‘‘çocuklara bile ateş ve kötü davranma’’yla ilgili yazılar her türlü basında yayınlandı.

* * *

Beni rahatsız eden nokta da burada.

İsyan, kavga, mücadele gibi kavramlar konusunda biraz romantik nosyonlarım var benim galiba.

Bu tür işleri yaşını başını almış, kendileri ve hayat hakkından bazı kararları verip uygulayabilen kadın ve erkeklere özgü olarak görüyorum.

Dünyanın gelişme sürecinde bu tür kavgalarda, isyanlarda, siyasi mücadelelerde çocukların öne sürülmesi geleneği yoktu.

Aslında kadınların öne sürülmesi geleneği de yoktu ancak kadınlar bu hakkı talep ettiler ve aldılar.

Çocukların bu hakkı talep edip etmedikleri konusunda ise gerçekten şüphelerim var.

Çocukların kavga meydanına sürülmesi büyüklerin bir kararıdır. Bu strateji ile ilgili bir karardır ve saygın bir karar katiyen değildir.

Doğrudur, çocuklar ön plana çıkınca onu ön plana sürenler stratejik bir üstünlük elde ederler. Karşı taraftan gelecek ilk yanlış hareket, çocukları ön plana sürenlerin haklılığının ‘‘delili’’ olarak ele alınır ister istemez.

Ancak mücadele sürecinde çocuklara da zarar veren tarafın mı daha vicdansız yoksa onları taktik hesaplarla savaşa sürenlerin mi daha vicdansız oldukları hem reel olarak, hem de felsefi anlamda gayet tabii ki tartışmaya açık olmalıdır.

* * *

Bu tür şeyler tartışılmıyor artık fazla. Düşünce yerine hisler ön planda hep.

Hele kavgalar, savaşlar söz konusu olduğunda düşünce tamamen ayaklar altına alınıyor.

Aslında bu modern zamanlara özgü bir durum.

Eski zamanlarda savaş hakkında bile derin düşünebilen, bu işin felsefesini yapan insanlar vardı.

Felsefi düşünce bizim coğrafi bölgeye ne yazık ki fazla uğrayamadı. Uğramaya çalıştığı zamanlarda da boğuldu, öldü kaldı.

Hayatın rutinini, acımasızlığını felsefi heyecanla algılayıp, bunun üzerinde düşünme becerisini gösteremeyen insanlar, milletler ile çevrili etrafımız.

Ve dolayısıyla bizim coğrafyamızda çocuk savaşçı fenomeni de çok yaygın bu nedenle.

İster katılın ister katılmayın bana ama ben felsefe okuyan bir insanın uğruna inandığı bir savaşta, savaşçı olarak kendisi yerine çocukların yer almasını kabul edebileceğine inanmıyorum.

Ve çocukları stratejik nedenlerle öne süren insanlara da katiyen saygı duymuyorum.

Yazarın Tüm Yazıları