Serdar Turgut: Bizim ‘Chauncey Gardiner’ımız

Serdar TURGUT
Haberin Devamı

CUMHURBAŞKANLIĞIYLA ilgili gelişmeleri izledikçe aklıma Jerzy Kosinski'nin o muhteşem romanı ‘‘Being There’’ geliyor.

Romanı okumadıysanız da bir ihtimal filmini görmüşsünüzdür.

Chauncey Gardiner romanın kahramanı. Filmde onu Peter Sellers olağanüstü bir şekilde canlandırmıştı.

‘‘Being There’’, Chauncey Gardiner'ın önlenemeyen yükselişinin romanıdır aslında.

Kimse onun hakkında tam bir fikir sahibi değildir.

Herkes onu çok iyi tanıdığını sanır, ama ‘‘Peki madem o kadar iyi tanıyorsunuz bize de anlatın’’ dediğinizde kimse başaramaz onu anlatmayı.

* * *

Chauncey konular hakkında fazla konuşmaz, fazla fikir bildirmez.

Arada birçok özet sayılabilecek şeyler söyler.

Bunlar hemen çevresindeki insanlar tarafından ‘‘çok derin, çok bilgi dolu, çok önemli fikirler’’ olarak kabul edilir, herkes bir anda heyecanlanır.

Ama sonra onun ağzından bu lafları direkt olarak duymamış bir kişi de bu fikirleri öğrenmek istediğinde, ilk başta duyduklarından aşırı heyecanlanmış olan insanlar, Chauncey'in fikirlerini başkalarına aktarmayı mümkün değil başaramadıklarını görürler.

Çünkü onun dediklerinin ne olduğunu, hatta neden heyecanlandıklarını tamamen unutmuşlardır. Tek hatırladıkları şey, onu ilk dinlerken heyecan hissettikleridir, o kadar.

* * *

Chauncey fazla hareket de etmez. Yavaştır, hatta hareketten tasarruf etmek ister gibidir her an.

Ancak onun her hareketi de abartılı yorumlara yol açar.

En basit hareketine bile insanlar olmadık yorumlar getirirler, anlamlar yüklerler.

Sonuçta söylentiler kulaktan kulağa yayılır ve onun ilk başta yaptığı hareketle uzaktan yakından ilgisi olmayan bambaşka şeyler anlatılır, ‘‘O öyle yapmıştı’’ diye.

Chauncey çok sık konuşmadığı ve böyle söylentileri durdurmak için girişimde bulunmadığı için de hakkında çıkarılan söylentileri sanki onaylıyormuş gibi bir hava doğar.

* * *

Chauncey, halkın yaygın olarak ilgilendiği konularda çok basit, neredeyse çocukça cevaplar verir.

Bunlar son derece kısa ve net, ama net olduğu kadar da fazla anlamı olmayan cevaplardır hep.

Ama o cevaplarını basitleştirdikçe halk onu daha da sever. ‘‘Bilge adam’’ derler onun için.

Basit cevaplar efsanevi bir boyut kazanır, herkes bu fikirleri hayat kurtarıcı büyülü sözlermiş gibi tekrarlamaya başlar.

O ise suratında tuhaf bir gülümsemeyle, sanki ne olupbittiğini pek de anlamıyormuşçasına izler hep.

* * *

Ve tabii Chauncey önlenemez bir şekilde yükselmeye başlar.

Bahçıvan olarak girdiği işten sonuçta Amerikan Başkanlığı'na kadar giden bir çizgi izler yaşamı.

Hayattaki yükselişinin neden olduğunu kimse bilmez, ama yine de herkes bu yükselmenin olması gerektiği konusunda hemfikirdir.

O yükselişi neden hak ettiğini anlatmaya çalışanlar da söyleyecek fazla kelime bulamazlar, ama en çok da onlar Chauncey'i savunurlar.

Chauncey Gardiner, son geldiği noktada artık zirvededir ve bunun nedeni kousunda kendi de dahil kimsenin gerçek bir fikri yoktur.

* * *

Cumhurbaşkanlığı seçimi bana Chauncey'i hatırlattı.

Tabii cumhurbaşkanı olacak beyin de ben her yönüyle Chauncey'e benzediğini söylemiyorum.

Bu Ahmet Bey'e haksızlık olur; çünkü romanda belirtildiği üzere Chauncey ‘‘Gerçekten de hiçbir niteliği olmayan bir kişi’’ (Truely a man with no qualities) olarak adlandırılır.

Tanımadığım bir insan için katiyen böyle bir şey söylemem. Anayasa Mahkemesi Başkanı olan bir insan için de söylemek istemem.

Gerçi burası Türkiye ve insanların yükselmek için bilgi ve yeteneğe de fazla ihtiyaçları yok.

Ama asıl konu o değil.

Ben bugün bir vatandaş olarak hakkında tek bir şey bilmediğim, fikirleri hakkında en küçük bilgi sahibi olmadığım, kişiliği hakkında da fikrim olmadığı bir insanı yedi yıl boyunca cumhurbaşkanı olarak görmeye hazırlanmanın rahatsızlığını yaşıyorum.

Onun hakkında elektrikten tasarruf edermiş, bakkala gidermiş, erken yatarmış falan filan gibi şeyler, müthiş olumlu yönleri olarak ortaya konuyor.

Bunlar söylendikçe de ben yine Chauncey'i hatırlıyorum. Romanda yazılan Türkiye'de gerçek mi olacak ne?

Yazarın Tüm Yazıları