Serçe...

Bekir COŞKUN
Haberin Devamı

Onu sevmek istiyorum...

Ama benim kocaman ellerim var...

Onu okşasam, hırpalanacak... Ben de ellerimi cebime koyup, dudaklarımı huni gibi uzatıp oldukça büyük bir kuş oluyorum ve ötüyorum...

Korkup, canhıraş bağırıyor...

Kuş olmak istediğimi anlamadı...

Alıp sevsem-okşasam ölecek...

Ellerim kocaman...

*

Bu yaşamakta olduğumuz bir yavru serçenin öyküsü, ama ayrı ayrı hepimizi anlatır:

Onu geçen hafta evimizin bahçesinde bulduk... Yeni yeni uçmayı denerken tellere çarpmış, kanadı kırılmıştı... Andree bir emanet kafese koyup veteriner Osman İç ile veteriner Ahmet Yazıcı'ya götürdü... Yavru olduğu için kendi kendini besleme şansı yoktu ve muhtemelen ölecekti...

Bir süre kafesin içinde çırpındı...

İşte onu sakinleştirmek, kendimi sevdirmek için kuş taklidi yapmam o zamana denk geliyor...

Korktu...

*

Ertesi gün inanılmaz bir şey oldu:

Kafesi koyduğumuz odanın camında bir anne serçe belirdi... Camın önünde yırtınırcasına bağırıyor, sanki kendini yerden yere vuruyordu...

Percereyi açıp, kafesi camın önüne koyduk...

Anne serçe kafesin çevresinde uçmaya başladı... Bizler kafese yaklaşınca, yine bağırıp kıyametler kopardı...

Sonra uzaktan o inanılmaz şeyi donarak gördük:

Anne, ağzı ile ekmek kırıntıları getirip kafesin telleri arasından yavrusuna veriyordu...

(Kimse inanmaz diye tüm bunları amatör kameramla çektim, herkesin görmesini çok isterdim...)

Küçük misafirimiz şimdi üst kattaki odanın penceresinde yaşıyor... Kırık bir kanat ile zayıf yaşama şansının ne olacağını bilemiyoruz...

Annesi ona yiyecek taşıyor... O ise annesi gözükmediği zaman küçük küçük öterek onu çağırıyor...

*

Ağlattığımız anneleri şimdi daha iyi anlıyorum...

Medyanın beyaz camlarında kendini yerden yere vuran-ağlayan bir anne varsa -kuş gibi ötemesem bile- niçin insan gibi onlarla birlikte bağıramadığıma kızıyorum...

Kafese dönüp dudaklarımı huni gibi uzatıyorum...

Ötüyorum, boşuna...

Yazarın Tüm Yazıları