Semerkant’tan İstanbul’a bir tenisçi öyküsü

Güncelleme Tarihi:

Semerkant’tan İstanbul’a bir tenisçi öyküsü
Oluşturulma Tarihi: Ekim 14, 2007 00:00

2004’ün bahar ayları. İstanbul’da Taçspor Kulübü’nün kapısından sıska bir genç içeri girer. Annesi de yanında olmasına karşın çekingendir. Ama ilk kez ayak bastığı bu şehri sevmiştir. İstanbul’u ilk gördüğü anda kararını verir: Marsel Hamdamov burada kalacaktır. Aradan dört yıl geçer. O çekingen genç yeni ismiyle hızla yükselip dünyanın en iyi 400 tenisçisi arasına ismini yazdırdı:

Marsel İlhan (20) geçen hafta İspanya’nın Cordoba kentinde, ITF Futures serisi turnuvasını kazandı. Bu sayede ondan önce hiçbir Türk tenisçinin yapamadığını başaracak: Gelecek hafta Marsel’in ismini muhtemelen dünyanın en iyi 350 tenisçisi arasında göreceğiz.

Semerkant’ta tanışır Marsel tenisle. Bir daha hiç kopmayacağı tenis aşkı Semerkant’ın toprak kortlarında başlar. Annesi Madina’ya göre Marsel’in gözü tenisten başka bir sporu görmez: "Üç yaşındayken evdeki raketi buldu ve onunla oynamaya başladı. Birkaç yıl sonra raketi daha rahat tutacak yaşa gelince onu Semerkant’taki kortlara götürdük. Altı yaşında ilk kez korta ayak bastı ve tenise aşık oldu. Diğer arkadaşlarının tersine başka hiçbir spor dalıyla ilgilenmedi."

Hastalandığı zaman veya kötü havalarda bile koşarak antrenmana gider. Raket sallamadığı zaman da yaşça büyük oyuncuların her hareketini takip eder. Hele Semerkant’ta düzenlenen uluslararası turnuvalar yok mu! Tribünde saatlerce bıkmadan oturur. Her maçı büyük bir dikkatle izler. O kadar heveslidir ki korta girmeye, biraz daha büyüyünce top toplayıcılığı yapar. Hatta birkaç kez "Boyun fazla kısa" deyip almazlar Marsel’i.

HEDİYE RAKET KAZANDI

DÜNYALAR ONUN OLDU


Sekiz yaşında ilk turnuvasında antrenörünün verdiği ödünç tahta raketle şampiyon olur. Üstelik şampiyonluk ödülü de vardır: İki tenis raketi. Bu ödülle dünyalar Marsel’in olur. Çünkü Özbekistan’da tenis raketi edinmek pek zordur. Bu moralle tüm yaş grubu turnuvalarında şampiyonluğu kimseye bırakmaz. Bunun üzerine antrenörü onu daha büyük yaş gruplarında oynatır. Hatta arkadaşları da "Marsel, sen artık bu turnuvalarda oynama da biz de kazanalım" derler.

13 yaşında Kırgızistan’da Orta Asya Oyunları’na katılır, ikincilik ve üçüncülük alır. 17’sinde tüm rakiplerini yenip Özbekistan şampiyonu olur. Ülkesinde artık yenemeyeceği kimse yoktur. Lise diploması cebindedir. Artık bir karar zamanıdır. Edebiyat öğretmeni annesi Madina bir süredir daha rahat bir işte çalışmaktadır, elektrik idaresinin personel müdürüdür. Ama eşini genç yaşta kanser hastalığı yüzünden kaybetmiştir ve oğlu için daha parlak bir gelecek düşler. Bu düşe de belki bir tesadüf eseri kavuşurlar.

İSTANBUL’A HAYRAN KALDI

KALMAYA KARAR VERDİ


2004’te satellite turnuvaları oynamak için Türkiye’ye gelir. Ancak, hava değişimi ona iyi gelmez, hastalanır. Sadece İstanbul’daki turnuvalarda oynar. Hem Marsel hem annesi İstanbul’a bayılır. "İlk görüşte sevdim bu şehri. Modern ve büyük geldi. Sokaklarını, her şeyini beğendim."

Bunun üzerine Türkiye’de bir kulüp bulup yerleşmeye niyetlenirler. Ancak, Marsel bir kulüpten diğerine tenis topu misali gidip gelir. Taçspor Kulübü’ndeki ilk denemesi de hiç iyi geçmez. Kulübün Sırp antrenörü Marsel’i bir deneme maçında oynatır. Tek seti 6-1 kaybedince antrenör ikinci sete gerek görmez. Birkaç gün sonra kulübün diğer antrenörü Ekin Ölmez önünde yaptığı deneme maçlarında ise herkesi yener. Bunun üzerine bu yetenekli gence kulübün başkanı Mahmut Naibi de sahip çıkar.

NÜFUS CÜZDANINI ALDI

HEMEN ASKERE ÇAĞRILDI


Taçspor ona sahip çıksa da bu kez karşısında vatandaşlık sorunu vardır. Bu yüzden sadece uluslararası turnuvalara katılır. ENKA tesislerinde katıldığı 18 yaş turnuvasını kazanıp herkesin dikkatini çeker. Uzun bir bürokratik süreçten ve bir yıllık uğraşın sonunda en nihayet geçen yıl haziran ayında Türk vatandaşlığına kavuşur. Yeni soyadı olarak da İlhan’ı seçer. Yeni nüfus cüzdanını almasının üzerinden henüz üç gün geçmiştir ki eve askerlik celp kağıdı gelir. "Vatandaşlık için bu kadar uzun süre bekledim. Ama askerlik kağıdının bu kadar çabuk gelmesine annemle birlikte çok şaşırdık."

Kulüpte önce Ekin Ölmez’le çalışır. Ardından bu yılın mart ayında kadar Ali Rıza Toptaş’tır antrenörü. Onun ayrılmasından sonra da yaklaşık yedi aydır da Can Üner’le birlikte çalışıyor. Üç yıldır Taçspor’da ve çok memnun: "Bu kulüpte bir aile havası var. Burada kendimi mutlu hissediyorum."

HEDEFİ 800’ÜNCÜLÜKTÜ

ŞİMDİDEN 399’UNCU


Geçen yıl sonunda ATP dünya sıralamasında 1370’incidir. Bu yılın başında da hedefi şudur: "Dünya sıralamasında 800 civarında bir yerde 2007’yi bitiririm." Ama kendi ummadığı kadar hızlı puan toplar Futures serisi turnuvalarda. Hele eylül ayında Özbekistan’ın Karşi kentindeki Challenger turnuvasında final oynayınca 40 puan birden alır. "Finale yükseleceğimi hiç tahmin etmiyordum. Hedefim elemeden sonra ana tabloda da bir tur geçmekti."

Üstelik eleme turu sırasında yediği yemeklerden zehirlenir. Buna karşın üç saatlik bir maçta iki kez maç sayısı kurtarıp ilk turu geçer. Bu galibiyetle cesaret kazanır. Ardı ardına dört maç kazanıp finale yükselir. Yüz sıra birden yükselir dünya sıralamasında. Antrenörü Can Üner’e göre bu hızla puan toplamaya devam ederse bir rüya gerçekleşebilir. "En iyi 250 arasına girerse gelecek ocak ayında Avustralya Açık Tenis Turnuvası’nın elemelerine katılabilir. Şimdi bunu hesaba katarak çalışıyoruz."

GELECEK HAFTA SIRALAMADA

350’NCİLİĞE YÜKSELEBİLİR


Marsel İlhan geçen üç hafta İspanya’da Futures serisi turnuvalarında oynadı. Geçen hafta Cordoba’daki turnuvada üçü İspanyol, biri Fransız ve biri Rus toplam beş rakibini yenerek şampiyon oldu. Bu şampiyonlukla kazandığı 18 puanla birlikte 15 Ekim’de açıklanacak yeni sıralamada 350’nciliğe yükselmesi bekleniyor. Bundan sonra dört hafta Tunus’taki turnuvalarda raket sallayacak.

TOPRAKTA YETİŞTİ

SERT ZEMİNİ SEVİYOR


O kadar yıl toprak kortta oynadım ama şimdi sert zeminli kortları daha çok seviyorum. Çünkü toprak kortta çok koşturmak gerekiyor. Dip çizgide oynamayı seviyorum. Fileye çıkmayı pek sevmiyorum. Forehand vuruşlarım en kuvvetli yönüm. Şu anda en eksik tarafım korttaki hareketlilik, bir de daha etkili servis. Boyum 1,90 metre, kilom 75. Belki birkaç kilo alıp kollarımı ve bacaklarımı kuvvetlendirmem gerekiyor. En sevdiğimi tenisçiler Roger Federer, David Nalbandian, Andre Agassi, Rafael Nadal.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!