Şekerim yaşlandık...

Bazen kadınların sırf “kız muhabbeti”ne malzeme olabilecek konulardan oluşan cephanelerini tüketmemek için bazı meselelerle ilgili bilhassa çaba sarf etmediğini düşünüyorum, yemin ediyorum.

Bunlardan bir numaralı olanı, elbette kilo meselesi. Tamamen çözümsüz bir hadise.
Hemen yakın zamandan bir örnek vereyim.
Kadınların bayramda en çok kurdukları cümle, biliyorsunuz, “Ay çok yedik kilo alıcaz...”
Eh, yeme o zaman be arkadaşım. Az ye. Tadına bak.
Tabii boğaz tutmak zor, boğaz tutmak üzerine konuşmak kolay.
İnsan “Spor yapamıyorum, diyet yapamıyorum, bari bunlarla ilgili düşüncelerimi paylaşayım, plan yapayım ve rahatlayayım” diyor; bu, psikolojik açıdan iyi geliyor, dolayısıyla rejim listesi, kilo verme yöntemleri, “ay çok yedim” ve benzeri cümleler içeren sohbetler tavana vuruyor.
Valla sizi bilmem, ortamlarda kilo muhabbeti yapmaya kalkan olduğunda, cümlesini bitirmeden hızla ortamdan uzaklaşıyorum.
Ya da karşımdaki tam “Ay bu aralar çok kilo aldım” dediği anda, cümlesini bitirmeden, “Sence Yılmaz Morgül nasıl bi’ insan” diye ilgisiz bir soru soruyor, dikkat dağıtıyorum.
¡¡¡
Bir başka dayanılmaz muhabbet de “Şekerim yaşlandık...”
Evet, yaşlandık?
Bunda bir acayiplik yok ki?
Ha, derdimiz vaktinden erken “teyzeleşmek” ise, bu süreci yavaşlatmak için bir şey yapıyor muyuz? Hayır??
Aksine, “bunları yaparsınız daha hızlı yaşlanırsınız” diye uzmanların bas bas bağırdığı ne varsa hepsini sıraya koyuyoruz, ondan sonra da birtakım “kız ortamları”nda 1 buçuk saat boyunca “ay çok yaşlandık” muhabbeti çeviriyoruz.
Bu hususla ilgili olarak sizi aşağıdaki kutumuza davet etmek istiyorum.

Eğer nasıl görüneceğinizi bilseydiniz

Sevgili kadınlar, ‘iki kere iki dört eder’den daha net bir konu var ki, o da, sigara içerseniz ve yazın plajda/kışın solaryumda kavrulursanız, yaşlanırsınız.
Hem de hızlıca yaşlanırsınız.
Şimdi 20’lik kardeşlerim bu yazıyı “heee heee” diyerek okuyor olabilir, çünkü belli bir yaşa kadar kadınlarda “yaşlanıp pörsüyeceğiz” endişesi olmuyor.
30’a doğru şöyle bir endişeleniyorsun, 30’dan sonra panik oluyorsun.
Herkes gibi bu bana da oldu.
Sigara sıkıntısını çözemedim henüz ancak güneşi bıraktım.
Ecnebi kardeşlerimin “tanolohic” dedikleri tür kadar ağır “bronzlaşma hastası” olmasam da 20’lerin başındayken yazları kavurucu güneşin bir dakikasını bile kaçırmaz, kışın da solaryuma girer, dört mevsim kendimi iyi hissederdim.
“Yanınca iyi hissetmek” de ayrı konu...
Bronz tenle “sağlık” kavramı yüz yıl önce birbiriyle ilişkilendirilmiş.
Gazetelerde, dergilerde bronzlaşmanın faydalarından, güneş banyosunun gerekliliğinden bahsedilirmiş.
Tabii şimdi durum farklı.
Enteresan olan şu: Cildin, güneş ışınlarına karşı kendisini korumak için verdiği bir tepki olan “koyulaşma”nın sağlıkla bir ilgisi bulunmadığı bilgisine erişilmiş olsa bile, yüzyıl başındaki “bronzlaşma ile gelen sağlık” hissi geçmiyor.
Uzmanlar istediği kadar uyarsın, bu sevdadan asla vazgeçmeyecek kadınlar hep olacak, orası kesin...
Onları “30’a gelmeden yaşlanan, cildi aydınger kağıdı gibi buruşan kadınlar” olarak tanıyabilirsiniz.
Böyle bir cilt deformasyonunun geriye döndürülebilir bir durumu yok.
Diyeceğim o ki sevgili kadınlar, sigaranızı yakıp rahatlayacağınızı düşünürken, 10 sene sonraki akciğer filminizi size versem...
Solaryum hizmeti veren mağazanın kapısından her hafta iki defa düzenli olarak heyecanla girerken beş yıl sonra cildinizin nasıl görüneceğini anlatabilsem...
Haftada en az iki defa şarap şişesinin dibini görürken, karaciğerinizle muhabbet etmenizi sağlayabilsem...
Vücudunuza gereksiz kalori yüklemesi yaparken, çok değil, bir ay içinde beş kilo artacağınızı ispatlayabilsem...
“Ay yaşlandık, ay kilo aldık” muhabbetlerini bir kenara bırakır, harekete geçerdiniz...
İnanın geçerdiniz.
Yazarın Tüm Yazıları