‘Şekercilikte 224 yıl; 455 bayram’

BEYOĞLU'nda ayazdan korunmak için paltomun yakasını adeta kafama geçirdiğim; neredeyse etrafa hiç dikkat etmeden yürüdüğüm bir sırada bir dükkanın vitrinine renkli káğıtlar kullanılarak dizilmiş yukarıdaki tanıtım yazısı beni aldı, benden götürdü.

Dükkánın tepesinde de:

‘‘1777'den Beri Şekerci. Ali Muhiddin HACI BEKİR’’ yazıyordu.

* * *

Düşündüm; 224 yıl, 455 bayram ne demek?

Hayal dahi edemedim. Şekerci Hacı Bekir işletmesi Cumhuriyet'ten bile 46 yıl büyük!

Kısıtlı tarih bilgime başvurdum. Bu işletme Sened-i İttifak, Tanzimat, 1'inci, 2'nci Meşrutiyet ve nicelerine, birkaç padişaha, 10 cumhurbaşkanına, bilmem kaç adet başbakana şahitlik etmiş, bir sürü erkana şeker yedirmiş.

Göğsüm gururla kabardı.

Sevindim; 224 yıllık 455 bayramlık bir müesseseye sahibiz diye!

* * *

Avrupa'daki mağazaların kapısında yazan, 18.- 19. yüzyılı vurgulayan kuruluş tarihleri ile muasır medeniyet arasında doğrudan bağ olduğunu düşünürüm.

İki yüz küsur yıllık ABD'de bile; üniversitelerin kapısında kuruluş yılları olarak vurgulanan 18. yüzyıla ait bir tarih bana Amerika Kıtası'na göç edenlerin neden cumhuriyetten önce üniversite kurdukları sorusunu sordurur.

* * *

Muasır medeniyeti yakalamak için; onun bizzat kaynağı olan tarihten vaz geçmek zorunda kalmış olmak muhakkak ki cumhuriyetimizin aşılması çok zor bir ikilemidir.

Bir şeye kavuşmak için onun neşv-i nema bulduğu ana rahminden vazgeçmek zorunda kalmak!

Trajik değil mi?

* * *

Benim çocukluğumda herhangi bir Anadolu şehrinden İstanbul'a gezmeye gitmek; bugün Paris, New York'a yapılan gezilerden hem daha zor hem de daha prestijli idi. İstanbul'a gitmiş bir arkadaşımızın, sonradan çoğu hayal mahsülü olduğunu anladığım hikáyelerini; ‘‘prensese kavuşan prens’’ kıvamında birkaç kez dinlemeye bayılırdık.

İstanbul'a -medeniyete- gitmiş olmanın ispatı ise gezi sonrası ‘‘Hoşgeldin!’’ ziyaretine gelenlere ikram edilen; içine itina ile yerleştirilen mukavva kutusunu, üzerindeki amblemini dahi ayan beyan hatırladığım Hacı Bekir Lokumları olurdu.

Güllüsü, limonlusu, illa ki çifte kavrulmuş fıstıklısı ile Hacı Bekir lokumu yemek insanı İstanbul'a gitmiş, medeniyeti solumuş kadar yapardı.

Ben daha çoktarçınlı akide şekerini severdim.

Hálá Hacı Bekir'den satın alırım.

* * *

Ancak, baktım Hacı Bekir dükkánında bir şey eksik!

Ne bileyim; renk mi desem, tanıtım mı desem, coşku mu desem, ürün yelpazesi mi desem; bir şeyler eksik işte!

* * *

Bana gurur veren Hacı Bekir'in zamana direnmesi!

Eksik olan ise bunca tecrübeye rağmen Hacı Bekir'in zamana yön verememesi!
Yazarın Tüm Yazıları