Şeffaf ihale yapın, o arsanın değerini görün

ÖZELLEŞTİRME İdaresi’ne, özelleştirme ihalelerine girenlere ve Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’na (TMSF) danışmanlık hizmeti veren bir kurumun tepe yöneticisi aradı, kendisini ilk kez bu kadar tepkili gördüm: ‘Dubai rezaletine İstanbul’da yaşayan bir vatandaş olarak isyan ediyorum...’

Onu isyan ettiren, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin Dubai Properties’le yaptığı ilk sözleşmeydi. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, kuracakları gayrimenkul yatırım ortaklığında Dubai’nin payının yüzde 80 olacağını, kendilerine yüzde 20 kalacağını duyurmuştu.

4 yılda 5 milyar dolarlık iş yapmayı planlayan bu ortaklığın ilk projesi, Levent’teki eski İETT Garajı’nın yerinde yükselecek, yatırım değeri de 500 milyon doları bulacaktı.

Bu hesapla, belediye İstanbul’un göbeğindeki en kıymetli arazilerden birini 100 milyon dolar gibi bir bedelle Dubai Properties’e devredecek görünüyordu.

Bu işin uzmanı olan yönetici, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin yüzde 20 payla yetinmesine takılmıştı: ‘Proje açıklanan şekliyle Dubai’ye kat karşılığı iş yaptırmaktan başka şey değil. Üstelik proje neredeyse ‘sınırsız yükseklik’ içeriyor. Böyle bir projede arsa sahibinin yüzde 20 payla yetinmesi mümkün değil. İstanbul Belediyesi’nin burada en az yüzde 50 pay alması gerekir.’

Ardından bu tezini örnekle güçlendirdi: ‘Türkiye’nin önde gelen holdinglerinden birinin Maslak’ta arsası var. Bir inşaat şirketiyle proje geliştirdiler. Alışveriş merkezi ve konutları içeren proje için arsa sahibi holding bir kuruş para koymuyor. Buna rağmen yüzde 43 pay alıyor.’

Sonra Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’nun (TMSF) Uzanlar’dan devraldığı 9 çimento fabrikasının satışına döndü: ‘9 çimento fabrikası için 433 milyon dolar muhammen bedel belirlenmişti. Bunları pazarlık usulüyle de satmak mümkündü. TMSF’nin buradan toplam gelir tahmini 600 milyon dolar civarındaydı. Nitekim sektör temsilcileri de bu tür tahminler yapıyorlardı. Pazarlık usulüyle rakam rahatlıkla 800 milyon dolara çıkabilir, herkes TMSF’yi tebrik ederdi. Ancak, açık ihale yöntemi benimsendi. İyi de oldu. Bildiğiniz gibi 1 milyar 73 milyon dolarlık gelire ulaşıldı.’

Yönetici, işi gereği dünyanın birçok önemli merkezini gördüğü için, şu hatırlatmayı yaptı: ‘Paris Belediyesi böyle bir iş yapabiliyor mu? İstanbul’u ‘muz cumhuriyeti’ gibi görmeyin.’

Konuştuğum yönetici, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin gayrimenkul yatırım ortaklığı şirketini tümüyle kendisinin kurmasının daha doğru bir davranış olacağını vurgulayıp, önerisini aktardı: ‘Belediye o şirkete yine birilerini ortak alabilir. Zaten kuralı gereği yüzde 49’unu da halka açmak zorunda. Kurduğu gayrimenkul yatırım ortaklığının içine proje geliştireceği arsaları koyar. Diyelim ki ilk arazi İETT Garajı olsun. Bununla ilgili ihale açsın, ihaleye ister Dubaili dahil isteyen gelsin, mali portresini göstersin. Bu tür bir ihale açılsa İETT Garajı’nın yeri için kesinlikle belediyeye yüzde 50-60 pay veren çıkar. Belki de Dubaili şirket de belediyeye bu oranları verir...’

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, eleştirilere sürekli, ‘Yahudi gelmesin, Müslüman gelmesin, kim gelsin o zaman’ diye sert çıkıyor... Ama olayın ‘şeffaflık’ yanını unutuyor...

Gelin, ‘Bu araziyi Dubaili’ye verdik’ demeyin, şeffaf ihale yapın, kuşkuları bitirin...

İstanbul’a sakın çöl muamelesi yapmayın

TÜRKİYE Giyim Sanayicileri Derneği (TGSD) eski başkanlarından, APS Giyim’in patronu Osman Benzeş’le konuştum, ‘İstanbul’a 300 metrelik gökdelen’ projesi yüzünden küplere binmişti:

‘İstanbul, Türkiye’ye Tanrı’nın lütfu bir kent. Tarihi dokusu, doğası, kültürü zaten büyük bir hazine. Böylesi bir hazineye nasıl olur da ‘çöl muamelesi’ yapılır. Benim burada Dubaililere herhangi bir sözüm yok. Onlar çölde çaresizlikten mucizeler yaratmışlar. Çok takdir etmek gerekir. Ama onların çölde çaresizlikten yaptığı gökdeleni getirip İstanbul’a dikmenin ne anlamı var?’

Benzeş
, 5 milyar dolar rakamının herkesin kulağına hoş geldiğini vurgulayıp, devam etti: ‘İstanbul, Türkiye’nin vitrini. Bu vitrini çok doğru projelerle süslemek gerek. Kimse İstanbul’a gökdelen seyretmek için gelmez. Tanrı zaten İstanbul’a vereceğini vermiş. Bize düşen, bu varlığı doğru değerlendirmek. İstanbul’a 300 metrelik gökdelen dikmeye kalkmak, ‘aşağılık kompleksi’ne kapılmaktan başka şey değil...’

Benzeş
’in, ‘çöl muamelesi’ benzetmesi ilginç geldi, sizlerle paylaşayım dedim...
Yazarın Tüm Yazıları