Sedat Ergin: Krizin siyasi bilançosu

Sedat ERGİN
Haberin Devamı

TÜRKİYE'nin geride bıraktığımız iki hafta boyunca içine düştüğü şiddetli mali kriz, herhalde ileride iktisatçılar tarafından ders kitaplarında bir ‘‘örnek olay’’ olarak okutulacak, akademik tezlere konu olacaktır.

Krizin neden patlak verdiği, hangi faktörlerle büyüdüğü, nasıl kontrolden çıkıp topyekûn bir kábusa dönüştüğü, bu çalışmalarda ayrıntılı bir şekilde ortaya konacaktır.

Yine bu çalışmalarda, siyasal iktidar ve ekonomi bürokrasisinin, krizin patlak vermesinden sonraki performansı da etraflıca irdelenecektir.

Krizin gerçek boyutlarının hangi aşamada tespit edilebildiği, buna ne ölçüde doğru bir teşhisin konabildiği, gerekli araçların devreye sokulması ve doğru mesajların verilmesinde zamanında hareket edilip edilemediği soruları bu çalışmalarda gün ışığına çıkacaktır.

Krizin sıcaklığı henüz geçmediği için bu soruların tümüne şimdiden açık ve net yanıtlar verilebileceğini sanmıyoruz.

Ancak, henüz rakamsal boyutları bilinmemekle birlikte ortada büyük bir tahribatın olduğunu hep birlikte görüyoruz.

Sonuç, sistemden 6 milyar doların çıkması ve mali sistemin rahatlaması için IMF'den 10 milyar dolarlık bir kredi girişidir. IMF katkısı hibe değil, geri ödemesi olan faizli bir kredi niteliğindedir.

Bir başka deyişle, Türkiye'nin dış borç yükü krizle birlikte 10 milyar dolar kadar artmıştır.

* * *

Tabii, krizin ekonomi üzerindeki kolay kolay püskürtülemeyecek olumsuz etkileri ayrı bir başlık oluşturuyor. En azından, Türkiye'nin 2001 yılı bütçe hedeflerini yakalamada ciddi bir şekilde zorlanacağı ve topluma yeni yüklerin getirileceğini kestirmek için ekonomist olmak gerekli değildir.

Bir de kriz sırasında elde edilen büyük rantlar var. Bazı kesimlerin 24 ya da 48 saat içinde repodan elde ettikleri inanılmaz rantlar olsa olsa bu krizin haksız ya da sebepsiz zenginleşme faslına girmektedir.

Ayrıca, hükümetin açıkladığı program hedeflerine itibar edip risk alan itibarlı bir büyük banka krize kurban edilmiştir. Kriz esnasında bu bankanın tökezlemesi için sergilenen fırsatçı tavırların yaptırım görüp görmeyeceği merak konusudur.

* * *

Sonuçta, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu kapsamına alınan bankaların sayısı artmış, bu bankaların risklerini karşılamak için yeniden Hazine tahvili çıkartılması gerekmiştir.

‘‘Hazine tahvili’’ teknik bir terim gibi gözükmekle birlikte, Türk vergi mükellefleri üzerinden yapılan borçlanmanın adıdır.

Siyasal iktidarın, krizin seyri içinde erken ve atak bir şekilde davranamadığı, hepsinden önemlisi gereken yönetim becerisi ve liderliği zamanında sergileyemediği ortadadır.

Nasıl 1994 ekonomik krizi o dönemin bürokratlarına değil, dönemin iki partili koaliyonuna fatura edildiyse, bu başarısızlık öyküsünün sorumluluğunun da bugünkü üç partili koalisyona atfedilecek olması çok tabiidir.

Önemli olan, bu krizden çıkartılacak derstir. Hükümet içinde ekonomik kararların alınışıyla ilgili yeni ve etkili bir düzenleme ya da görevlendirmenin yapılması, en azından bundan sonra karşılaşacağımız sıkıntıların aşılabilmesi için ivedi bir zorunluluk haline gelmiştir.

Yazarın Tüm Yazıları