Sedat Ergin: IMF ile dehşet dengesi






Sedat ERGİN
Haberin Devamı

IMF ile ilişkileri kaplayan toz bulutunu araladığımızda karşımıza çıkan tablo şudur: Tablonun ekseninde, Türk hükümeti ile IMF arasında kurulmuş olan bir ‘‘dehşet dengesi’’ yatıyor.

Bu denklemde iki tarafın da kuvvetli kozları var. Önce IMF'ye bakalım:

Ekonomisini krize sokup batıran ve sonuçta IMF'nin kapısını çalarak acil yardım ricasında bulunan taraf Türkiye'dir. IMF de karşılığında rekor ölçülerde bir kredi paketini devreye sokmuştur.

IMF, bunu yaparken, paranın boşa gitmemesi için bir dizi koşul öne sürmüş, bunlar Türk hükümeti açısından bağlayıcı birer taahhüde dönüşmüştür. IMF, şimdi bu koşulların yerine getirilmesini istiyor.

IMF'nin gücü, aynı zamanda başta ticari bankalar olmak üzere uluslararası finans çevrelerinin Türkiye karşısındaki tutumlarını yönlendirme etkisine sahip olmasında yatıyor.

IMF ile girilecek küçük çapta bir kriz bile uluslararası finans sisteminin zaten tereddütle baktığı Türkiye karşısında tümden kilitlenmesine yol açacaktır. Bunun sonuçlarını kestirebilmek güç değil.

Üçüncü bir kriz, hükümetin ömrü açısından ölümcül sonuçlar taşıyabilir. Dolayısıyla, hükümet de kendi bekası açısından IMF ile girişeceği bir sürtüşmede bir noktanın ilerisine geçemez.

Bu kozlarına karşılık, giriştiği Türkiye egzersizinde IMF'nin önemli riskleri de var. Bunlar da Türk hükümetinin elini güçlendiriyor. Şöyle ki:

Program çökerse, IMF Türkiye'de iki yıl içinde üçüncü kez başarısızlığa uğramış olacaktır.

IMF, 1990'lı yıllarda giriştiği kurtarma operasyonlarının önemli bir bölümünde zaten iyi bir sınav verememişti. Türkiye'deki üçüncü denemenin de sınıfta kalması, IMF'nin kurumsal imajına ciddi bir darbe indirecektir.

Dolayısıyla, Türkiye programının başarısı IMF açısından da bir prestij meselesi haline gelmiş bulunuyor.

Dahası, gemi üçüncü kez karaya oturursa, bunun yol açacağı ekonomik hasarın kaldırılması, yine IMF'nin görev alanına girecektir.

IMF, ‘‘Üzgünüm, ben artık Türkiye ile ilgilenmiyorum’’ deme lüksüne sahip değildir. Sahip olduğu stratejik önem nedeniyle, Türkiye, uluslararası sistem tarafından gözden çıkarabilecek bir ülke değildir.

Bu programın çökmesi halinde uğraşmak zorunda kalacağı sorunların devasa boyutları dikkate alındığında, IMF, bugünleri arayabilir.

Görüleceği gibi, taraflar, durumlarını gerçekçi bir şekilde tahlil ettiklerinde, artık dışına çıkamayacakları bir denklemin içine kilitlenmiş bulunuyorlar.

IMF, istediğinin azamisini almaya çalışacak, hükümet ise siyasi kaygılarla mümkün olduğunca niyet mektubunun içini sulandırmaya çalışacaktır.

Sonuçta, IMF-Türkiye ilişkisinde faktör olan bütün aktörler, bu yolculukta daha uzun bir süre aynı kompartımanda birlikte oturmaktan başka bir seçeneğe sahip gözükmüyorlar.

Ancak, burası Türkiye'dir ve trenin her zaman raydan çıkması olasılığı da göz ardı edilmemelidir.

Hata olduğu da genellikle tren devrildikten sonra algılanır.

Yazarın Tüm Yazıları