Sedat Ergin: Dışişleri ve Kürtçe TV

Sedat ERGİN
Haberin Devamı

MİT Müsteşarı Şenkal Atasagun'un Kürtçe TV'ye esnek bir şekilde yaklaştığı açıklamaları, Türkiye'deki devlet kurumlarının bu konuya bakışını kamuoyu önünde tartışma konusu haline getirdi.

Bu kurumların aldıkları tutumlar, savundukları görüşler, kuşkusuz Türkiye'nin resmi devlet politikasının şekillenmesi açısından büyük önem taşıyor.

Genelkurmay Başkanlığı'nın Kürtçe TV'ye sıcak bakmadığını biliyoruz. Genelkurmay, Kürtçe TV'nin serbest bırakılmasını Türkiye'nin üniter devlet yapısını zafiyete sokacak sakıncalı bir ‘‘ilk adım’’ olacağını düşünüyor.

Genelkurmay'ın bu görüşleri, geride bıraktığımız hafta düzenlenen Milli Güvenlik Kurulu toplantısında yaptıkları sunuşta bir kez daha kayda geçirildi.

Bununla birlikte, bazı emekli komutanların, örneğin eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Salim Dervişoğlu'nun bu konuya esnek bakan görüşler ifade etmeleri, orduda kurumsal görüşe itaat esas olmakla birlikte, askerler arasında -sınırlı olmakla birlikte- bazı farklı seslerin bulunduğuna işaret ediyor.

* * *

Atasagun'un, Dışişleri Bakanlığı'nın da kendileri gibi Güneydoğu sorununda ‘‘liberal bir bakış taşıdığını’’ belirtmesi, dikkatlerin bu kez Dışişleri'nin Kürtçe TV konusundaki görüşüne çevrilmesine yol açtı.

Dışişleri'nin bu konuda kurumsal düzeyde resmi bir pozisyonu olduğu söylenemez. Bunun nedeni, Dışişleri'nden bir görüş istenmemiş olması. Bu, ancak devlet içinde resmi bir tutum oluşturma sürecine girilmesi halinde mümkün olabilir.

Bununla birlikte, gerek konunun Batı ile ilişkilerde kazandığı kritik konum, gerek Dışişleri'nin insan hakları ve demokratikleşme konularında devlet içinde sessizce oynadığı ‘‘öncü rol’’ dikkate alınırsa, Dışişleri'nin Kürtçe TV üzerinde en çok kafa yoran kuruluşlar arasında yer aldığı söylenebilir.

* * *

Bu çerçevede, devlet kurumları arasında yapılan danışmalarda, örneğin hükümetin kabul ettiği ‘‘İnsan Hakları ve Demokratikleşme’’ referans belgesinin oluşturulduğu toplantılarda, Dışişleri'nin bu konuda bazı genel yaklaşımlar ifade ettiği biliniyor.

Bu yaklaşımların özü, ‘‘Kürtçe TV’’ diye adı konmamakla birlikte, Anayasa'nın cumhuriyetin değiştirilemez ilkelerine ters düşmemek koşuluyla ‘‘bireysel özgürlükler üzerindeki kısıtlamaların kaldırılması’’ şeklinde ifade edilebilir.

Dışişleri Bakanı İsmail Cem'in ‘‘Türkiye'de her vatandaş televizyon yayınında kendi anadilinde konuşmalıdır. Bu, Türkiye'de fiiliyatta mümkün olmakla beraber hukuken mümkün değildir. Biz insanlarımızın kendi anadilinde televizyon yayını yapma özlemi varsa buna mani mi olacağız’’ şeklindeki ünlü açıklaması, bu genel yaklaşımı somutlaştıran bir çerçeve olarak görülebilir.

Özetlemek gerekirse, Dışişleri Bakanlığı'nın Kürtçe TV söz konusu olduğunda, en azından bu yöndeki talepler karşısında engelleyici olmayan bir çizgide durduğunu söylemek mümkündür.

Yazarın Tüm Yazıları