Sedat Ergin: Demirel Ortadoğu barış sürecinden umutlu

Sedat ERGİN
Haberin Devamı

Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in İsrail'de başlayan, dün Filistin ve Ürdün duraklarıyla devam eden gezisinin en önemli sonucu Ortadoğu'da yerleşmeye başlayan barış havasının yerinde gözlenmesi oldu.

Cumhurbaşkanı Demirel, önceki gece bir grup gazeteciyle yaptığı sohbette iyimserliğinin nedenlerini şöyle anlattı:

‘‘İsrail'in yeni başbakanı Barak ile görüşmemde, bana barış sürecine devam edeceğini, barışın önündeki engelleri kaldırmak için Filistinliler'le çalışacağını, Lübnan ve Suriye ile anlaşmaya taraftar olduğunu söyledi.’’

Demirel, bu mesajlardan yola çıkarak, barış sürecindeki tıkanıklıkların en azından bir bölümünün ‘‘kısa dönemde’’ aşılabileceğini düşünüyor.

Demirel, ‘‘Ne kadar iyimsersiniz?’’ sorusu karşısında ‘‘Ben iyimserliğe genelde katılıyorum. Ancak bu kadar zor bir meselenin zaman alacağı unutulmamalıdır’’ şeklinde konuştu.

Cumhurbaşkanı, iyimserliğin yalnızca Barak'tan kaynaklanmadığını, ‘‘Şam'dan gelen işaretlerin de bu havayı güçlendirdiğine’’ dikkat çekiyor.

Demirel, İsrail ile Suriye arasında gidip-gelen sıcak mesajların Arafat cephesinde yarattığı soru işaretlerini de şöyle değerlendiriyor:

‘‘Evet, Filistinliler'in bazı endişeleri var. Bunlar Suriye, İsrail ile anlaşırsa biz ikinci plana düşeriz şeklinde endişeler. Barak, bana ‘biz Suriye ile anlaşırsak Filistinliler'in ikinci plana düşeceği doğru değildir' dedi. Bana göre de anlaşmazlığın özünde Filistin-İsrail ihtilafı yatar. Ama Suriye cephesinde çözüm imkánı çıkmışsa o da değerlendirilmelidir.’’

Bu beklentiler hayata geçirilir ve barış süreci kuvveden fiile çıkarsa, bölgeye yayılan yeni siyasi iklim Türkiye‘ye ne getirir?

Demirel, şu karşılığı veriyor:

‘‘Çok şey getirir. Bunları burada tek tek sayamam. Ama ticaretten yatırımlara kadar çok şey getirir. Bu noktada Suriye‘nin de barış sürecine dahil olması da çok büyük rahatlık yaratır: Türkiye‘de de yaratır...’’

Bu noktada, Demirel'in Suriye karşısında ılımlı bir dil kullanması ve ‘‘Suriye düşmanımız değil komşumuzdur’’ şeklinde konuşması dikkat çekici.

Üslup değişikliğinin nedenini Demirel'in şu sözlerinde aramak gerekiyor:

‘‘Suriye Adana anlaşmasıyla artık teröre yataklık yapmayacağını bize taahhüt etti. Bu anlaşmaya uyuyorlar. Düzgün istihbarat alıp şurada şöyle bir şey var dediğimizde hemen uyguluyorlar. Kurulan mekanizmalar işliyor. Bunlar olurken Suriye hakkında farklı bir şey söylememiz doğru olmaz.’’

Bununla birlikte, Demirel, Türkiye ile Suriye arasında siyasi diyaloğun başlaması için zamanı henüz erken buluyor, ‘‘Bunun şartları henüz yok. O zorlamayla olmaz. Bu biraz zaman işidir’’ diye konuşuyor.

Suriye'nin İsrail ile anlaşması askeri gücünün en azından bir bölümünü Türkiye sınırına kaydırıp, ek bir tehdit yaratmasına yol açmaz mı?

Demirel'in şu sözleri, bu olasılığın Türk tarafınca fazla büyütülmediğinin bir ifadesi olarak alınabilir:

‘‘Türkiye'nin Suriye ile sorunları varsa kendisi halledebilir. Bunu söyleyenler, iş ordu işi olacaksa Türkiye'nin NATO'da ABD'den sonra ikinci büyük kara gücüne sahip olduğunu bilmiyorlar mı?’’



Yazarın Tüm Yazıları