Sedat Ergin: Avrupa ile ilişkilerde kıpırdama

Sedat ERGİN
Haberin Devamı

Almanya Dışişleri Bakanı Josckha Fischer'in Ankara'ya yaptığı ziyaretin en somut anlamı herhalde şu olmalı:

Türkiye AB'nin dışlayıcı tutumuna ne kadar kızsa da, Avrupa'dan kopamıyor.

Aynı açmaz Avrupa açısından da geçerli...

Avrupa da Türkiye'nin tam üyeliği karşısında ne yapacağına bir türlü karar veremiyor; ama Türkiye'nin kendisinden uzaklaşmasını da göze alamıyor.

Fischer'in Türk muhataplarına söylediği ‘‘Türkiye'nin Avrupa için taşıdığı stratejik önemin bilincindeyiz. Aynı şekilde, Türkiye'nin Avrupa'ya dönük stratejik açılımının da kendisi için büyük önem taşıdığını düşünüyoruz’’ şeklindeki sözler, bu karşılıklı açmazı yeterince açıklıyor olsa gerek.

Fischer'in Ankara'ya gelişinin gerisinde, Almanya'da kurulan yeni sol koalisyonla birlikte, bu ülkede şekillenen Türkiye'ye dönük önemli bir siyasi irade değişikliğinin yattığını teslim etmek gerekir.

Bu değişikliği, AB'nin Lüksemburg zirvesinin dışlayıcı kararına gösterilen ‘AB ile siyasi diyaloğu kesme’ tepkisinin bir sonucu olarak görmek mümkündür.

Bu sonuç, gerektiğinde sert ve kararlı bir tutum sergilemenin, Avrupa'yı harekete geçirmek açısından isabetli olduğunu göstermektedir.

Başta Berlin olmak üzere önemli AB başkentleri, Lüksemburg kararının Türkiye'de yarattığı hayal kırıklığı ve Avrupa aleyhtarı ruh halinin sakıncalarını sonunda teslim etmektedir.

Türkiye'nin siyasi diyaloğu kesmesi, Avrupa'nın Türkiye üzerindeki nüfuzunu sınırlamış, başta demokratikleşme olmak üzere pek çok alanda etki yapabilme imkánını elinden almıştır.

Avrupa, ayrıca Türkiye'nin bütün yapısal ekonomik sorunlarına rağmen kendisine dev ve cazip bir pazar sunduğunu görmekte ve bunu kaybetmek istememektedir.

Ayrıca, Almanya açısından özel nedenler söz konusudur. İki ülke arasındaki ilişkiler öylesine karmaşık bir hal almıştır ki, Almanya'nın kamu düzenini ilgilendiren pek çok sorunun çözümü Türkiye'den geçmektedir.

Sonuçta, Ankara, karşısında ‘‘Biz Lüksemburg'da Türkiye'yi kırdığımızı biliyoruz. Bunu tamir etmek istiyoruz’’ diyen bir Alman Dışişleri Bakanı bulmuştur.

Fischer'in ayrıca ‘‘Türkiye'nin tam üye adaylığının ilan edilmesinden yanayız’’ şeklindeki bağlayıcı taahhüdü, Kohl döneminin kapıları tümüyle kapayan tutumundan önemli bir kopmaya işaret etmektedir.

Bununla birlikte, Almanya'nın yeni tutumu Türkiye'nin tam üyeliği konusunda kısa döneme dönük aşırı bir iyimserliğe yol açmamalıdır.

Bunun nedeni, Almanya'nın ilişkileri açabilmek için masaya getirdiği Kıbrıs, Türk-Yunan anlaşmazlıkları ve Güneydoğu sorununa demokratik bir çözüm şeklindeki beklentilerin güçlüğünden kaynaklanıyor.

Böyle de olsa, Fischer'in ziyareti, Türkiye-Avrupa ilişkilerinin içine girdiği talihsiz gidişatın dizginlenebilmesi açısından yararlı olmuştur.



Yazarın Tüm Yazıları