Seçime göre dizayn edilen para politikası

GEÇEN hafta Davos yolunda ve Davos’ta yetkililerin yaptıkları açıklamalar, son dönemde alınan para politikası tedbirlerinin seçime dönük hesaplar gözetilerek alındığını bir kez daha ortaya koydu. Hep söylediğimiz “bilinçli belirsizlik yaratma” işleminin da bir amaç olduğu ve altında yatan nedenin de hazirandaki seçim olduğu artık resmi ağızlardan doğrulandı.

Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, alınan önlemler sayesinde kısa vadeli ya da gecelik Merkez Bankası’nda park eden sermayenin vazgeçtiğini, bir kısmının Türkiye’den çıktığını belirtirken kendi hesaplarına göre bunun 6 milyar dolar kadar olduğunu söyledi. Bildiğimiz kadarıyla zaten 2.5 milyar dolarlık kısmı Citibank’a aitti. Demek ki bu bankadan korkuldu…

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan da Davos’a giderken yaptığı açıklamada, bu durumu teyit ederek, “Böylece seçim öncesinde Türkiye’ye gelecek, mali piyasalarda balon yaratacak, seçim öncesinde çıkış yaparak balonu patlatmak veya ortalığı toz dumana katabilecek potansiyele sahip çok kısa vadeli sermaye bertaraf edildi” dedi.

Buradan da anlıyoruz ki; yeni parasal politikalar takdim edilirken ortaya konan; sıcak paranın önlenmesi, içtalebin kısılması, finansal istikrar gibi amaçlar aslında birer yan unsur. Asıl amaç belli ki seçim öncesinde hükümeti zor durumda bırakabilecek hareketleri önlemekti. Bir başka deyişle belli ki paranoya ile hareket edilmiş, “Yahudi sermayesi ekonomiyi mahvedecek” gibi komplo teorilerinin etkisinde kalınarak para politikası dizayn edilmiş.

Buradan yola çıkarak şimdi piyasa oyuncuları, seçime göre dizayn edilen para politikasına bundan sonra nasıl bir şekil verilebileceğini, atılacak adımların gerçekten istikrar için mi yoksa sadece seçim için mi olacağını tartışıyor. Belki de bu nedenle Babacan, “Piyasayı uzun süre belirsizlik içinde bırakmamak lazım” diyerek, bu imajı düzeltmeye çalışıyor.

Belki de bundan sonraki parasal adımın ipucunu veriyordur, kim bilir?

Piyasadaki bir tahmine göre kurlardaki ve faizlerdeki yükseliş, yaratılan belirsizliğe bağlı olarak bir süre daha devam edecek. Bir tahmine göre nisan ayında yeni Merkez Bankası Başkanı’nın seçilmesi bahane edilerek, Merkez Bankası’nın politikaları bu tarihten sonra belirginleştirilecek. Dolayısıyla sıcak para yeniden akmaya başlayıp, seçim öncesinde yeniden güllük gülistanlık bir hava yaratılacak.

BERTARAF EDİLEN BAŞKAN İTİBARLARI

Yabancıların dolar kurunun nereden geri döneceğini bilmek istediklerini kaydeden bir bankacı, “Diyelim ki 1.70’e çıkan dolar kurunun, açıklanacak yeni politika ile artık geri döneceği belli olursa, bu kurdan yabancı sermaye yeniden akın akın Türkiye’ye gelir” dedi. Yani seçimden önce mevcut politika değiştirilip, geçilecek yeni parasal politikalarla mevcut iktidarın daha fazla oy alması sağlanmaya çalışılabilir...

Dolayısıyla son dönemde piyasalarda oynanan oyun; hükümetin oynadığı bir seçim oyunu...

Bu senaryo gerçek olur mu, küresel anlamda yeniden büyük hareketler yaşanırsa bu hesap ne kadar tutar, onu da göreceğiz.

Geçen haftaki açıklamaların bize gösterdiği bir başka unsur da; bence parasal politikaları neredeyse tümüyle hükümetin dizayn ettiği idi. Zaten Ali Babacan hiç çekinmeden Merkez Bankası politikalarını kendi politikası gibi anlattı ve anlatmaya da devam ediyor. Bir anlamda “Aktörler başka gibiymiş gözükse de, bu oyun benim oyunum” diyor...

Öyle bir duruma geldik ki; bankacısı da, politikacısı da, akademisyeni de, gazetecisi de “Merkez Bankası’nın bağımsızlığı” kavramını unuttu. Mevcut istikrarlı ekonomide bağımsız Merkez Bankası’nın ne kadar büyük katkısı olduğu unutuldu. Başka zaman olsa Babacan’ın bu demeçleri ortalığı birbirine katardı...

İki ay sonra görevi bırakacak Başkan Durmuş Yılmaz’ın biriktirdiği itibar da, gelecek başkanın, neye göre seçileceği belli olduğu için, gelişiyle getireceği itibar da bu tabloyla bertaraf edilmiş oldu. Şimdi sözü edilmese de, bu itibar kaybının faturasını ekonomi öder.

Bu dönemin Merkez Bankası başkanları, maalesef “bağımsızlık” tarihine geçecek.
Yazarın Tüm Yazıları