Seçimdeki iki utanç

OYUMU kullanıp sandık bölgesini terk ederken bu seçimin hepimiz için utanç verici olması gereken iki yönü olduğunu düşündüm.

Birincisi parmaklarımızdaki "boya".

Haberin Devamı

Herkesi potansiyel sahtekár olarak gören, vatandaşları seçime hile karıştırmaya hazır insanlar olarak algılayan bir düzenin ürünü bu boya.

Elbette seçimlere hile karıştırmak isteyenler olabilir. Ama bunu önlemenin yolu herkese sahtekár muamelesi yapmak mı olmalı?

Günümüzün teknolojik olanakları ve dünyanın başka medeni ülkelerinde seçim sahtekárlıklarını önlemek için geliştirilip, kullanılan yöntemler neden kimsenin aklına gelmiyor?

İkinci utanç verici husus ise bağımsız adayların seçilme haklarının gasp edilmesi anlamına gelen "birleşik oy pusulası" saçmalığı.

Onlarca isim içinde kime oy vereceğini bulmak gerçek bir meseleydi.

Yakın gözlüğü olmadan okuma olanağı olmayanların durumu da cabası.

Okuma yazma bilmeyenlerin, "istediğini seçme hakkını" da elinden alan bir düzenbazlık bu.

TBMM’de geçen dönemde bulunan partilerin tümünün oy birliği ile kararlaştırdıkları bu durum, seçimin özgür olması ilkesini zedeledi.

Seçimi kaybedecek bağımsız adayların seçimden sonra vakit geçirmeden Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne gidip bu saçmalığı dava etmeleri gerekiyor.

Bunu yapabilirlerse gelecek seçimlerde aynı utancı yaşamak zorunda da kalmayız.

Haberin Devamı

Şapkaları çıkaralım!

TARHAN Erdem’in seçim öncesindeki son araştırmasını Radikal’in manşetinde okuduğumda "Yok artık, o kadar da değil" diye düşünmüştüm.

Bu görüşümü seçimden önceki son yazımda da belirtmiş ve "Halk anketçilerle dalga geçiyor" demiştim.

Seçim sonuçlarından sonra sizlerden ve Tarhan Erdem’den özür dilemem gerekiyor, yanılan benmişim!

Ve şunu da söylemeliyim: Gelecek seçimlerde de hálá gazete köşe yazarı olursam seçim tahminlerimi yine yazacağım ama siz onları ihtiyatla karşılayın!

Kişisel olarak AKP’nin iktidar yıpranması nedeniyle oy kaybetmesini, en azından geçen seçimdeki oyunun üzerine çıkmamasını bekliyordum. Demek ki Türk halkı benim gibi düşünmüyormuş.

Şapkaları çıkarıp Tarhan Erdem’e selam dururken bazılarımızın da şapkalarını çıkarıp önlerine koymaları gerektiğini düşünüyorum.

Öncelikle de Deniz Baykal. Ben sayısını şaşırmış olabilirim ama bu Deniz Baykal’ın kaybettiği altıncı seçim diye hatırlıyorum.

Belli ki Türk halkı Deniz Baykal’a oy vermemeye kararlı. Bence yarın sabah Baykal’ın yapacağı ilk iş artık geri dönmemek üzere istifa etmek olmalı.

Mehmet Ağar’ın seçim sonuçlarının belli olmasının ardından istifa etmiş olması onun şapkasını kendi önüne koyduğunu gösteriyor.

Geriye Devlet Bahçeli’nin durumu kalıyor: Bu sonucu bir "seçim galibiyeti" olarak yorumluyor ise görevinde kalmaya devam etsin.

Ama bana soracak olursa şunu söyleyebilirim: Bu Devlet Bahçeli için de bir seçim yenilgisidir.

O paranoyak komplo teorilerine inanıp 2002’de erken seçim istemeseydi, bugün çok farklı bir tabloyu konuşuyor olacaktık.

Şimdi soğukkanlı olarak seçim sonuçlarına saygı duymak gerekiyor.

Bir not da Recep Tayyip Erdoğan için: Kendisini kutluyorum. Ama bu sonuçlardan sonra yapabileceği en büyük hata "Ben neymişim be abi" sendromuna kapılması olur.

Unutmamalı ki demokrasi uzlaşma rejimidir!

AKP’nin ekmeğine yağ süren tutumlar

BU seçimde sonuçların böyle gerçekleşmesine neden olan faktörler üzerinde durmak gerek.

Normal olarak her seçimde iktidar partisi "iktidar yıpranması" denilen bir oy kaybına uğrar.

Ancak AKP’nin böyle bir oy kaybına uğramadığı gibi oylarını artırmayı başardığı ortaya çıktı.

Bunun en önemli nedeni muhalefet partilerinin yaptığı temel hatalardır.

Muhalefet, seçim kampanyası boyunca seçmenin karşısına nasıl bir iktidar alternatifi olduğuna ilişkin bir program koyamadı.

Seçim kampanyaları büyük ölçüde "o dedi ki-ben de ona dedim ki" düzleminde, liderlerin ağız dalaşı ile geçti.

Böyle bir ortamda seçmenin dikkatini çekecek önemli projelerin ortaya konması mümkün değildi ve bu tuzağa muhalefetin kolayca düşmesi AKP için bir avantaj teşkil etti.

Seçim sürecinde en çok dikkatimi çeken konulardan biri de Deniz Baykal ile ilgili olarak duyduklarımdı.

CHP, kendisinden beklenen büyük oy patlamasını yapamadıysa bunun bir tek nedeni var: Deniz Baykal’a karşı seçmen kitlesinin duyduğu antipati.

Mehmet Ağar’ın, Erkan Mumcu’yu idare edemeyerek birleşme işinin fiyasko ile sonuçlanmasına razı gelmek zorunda kalması da muhalefetin beklenen oy artışını sağlayamamasının bir diğer nedeni oldu.

Devlet Bahçeli’nin agresif üslubu ise belki MHP’nin kendi tabanını tatmin etti ve barajı geçebilmesini sağladı ama bu tutum kavgadan genellikle hazzetmeyen orta sınıf seçmenin MHP’ye mesafeli durmasına neden oldu.

Kısacası öyle bir seçim kampanyası dönemi geçirdik ki her şey iktidardan yanaydı ve seçim sonucunda AKP’nin yeniden iktidar olması kimse için sürpriz olmamalı.

Yazarın Tüm Yazıları