Şaşırtıcı durumlar

Yani şaşırtıcı durumların açığa çıkmasında onun rolü var. Ve ben de bütün bunları bildiğim halde şaşırmaktan kendimi alamıyorum. Mesela yılbaşı günü cadı kıyafetlerine bürünüp verdiğim pozlara hálá şaşırıyorum. Zaten iki gün öncesinde dizi araştırmadan Emel Armutçu beni arayıp ‘‘Yasemin cadı kıyafeti giyeceksin’’ dediği andaki şaşkınlığımı hiç unutmayacağım. Ve hemen ardından yaptığım itiraz karşısında Emel; ‘‘Ertuğrul Özkök'ün fikri, benim değil’’ derken birden bire içimden bir şeyler uyandı ve bu fikir o dakika müthiş hoşuma gitti. ‘‘Yasemin, cadı olduğunu kabul et’’ dedim kendi kendime ve derhal modacımı aradım. ‘‘Kibele Modaevi’’nin sahibi Canan Özaktaş olağandışı bir stilist. Daha ne istediğimi anlatırken kalemi kağıdı eline alıp çizmeye başladı. Hayal ettiğimin ötesinde bir kıyafet yarattı. Giysi ve şapkayı tasarlarken cadı jartiyerini de unutmadı. Ve bütün bunların tamamını bir günde ortaya çıkardı. Bu yaptığına mucize derler. Aslında moda tasarım alanında cadılık payesini ona vermek gerek.

Evet, iki günlük büyük bir heyecanın ardından cadı şapkam kafamda dizi araştırmanın kapısında göründüğüm zaman orada bulunan herkes şaşırdı ama dizi araştırmanın fotoğrafçısı Sebati Karakurt, fotoğrafçılara has bir keyif ve telaşla olmayan bir stüdyo yaratmak için harekete geçti.

Ben de o sırada iyice ‘‘cadı’’ fikrine konsantre oluyordum. Birden rahmetli annemin bir zamanlar bana söylediği sözleri hatırladım. Şöyle demişti; ‘‘Çok okuyan ya kadı olur, ya cadı’’ Daha pek küçük olduğum o zamanlardan okumaya pek meraklı olan ben, geceleri herkes yattıktan sonra da gecenin geç vakitlerine kadar okurdum. Annem de gelir, odamın ışığını kapatır ve yatmamı buyururdu. En ufak bir ışık bile onu rahatsız ettiği için nihayetinde kapımdan sızan ışığa önlem almanın yollarını keşfetmiştim. Ama annemin dilinden kurtulamamıştım.

İşte, nihayetinde annemin öngörüsü gerçekleşmişti. Kadı olamamıştım ama cadı olarak poz veriyordum. ‘‘HürPortreler’i elime aldığımda bir kez daha annemi hatırladım. Sonra Uranüs'ün kendi haritamda nerelere dokunduğuna baktım ve doğum haritamda Ay'ımı tetiklemiş olduğunu gördüm.

Sürprizler gezegeni Uranüs, beni harekete geçirmişti. Ve etkisi şu anda güçlü biçimde devam ediyor.

Mesela çok ilginç bir organizasyon yapıyorum. 6 Ocak Pazar günü, yani yarın saat 15.00'de Fenerbahçe Divan'da bir zamanların ünlü modacısının restore edilen köşkünde bir davet veriyorum.

‘‘2002 ve sonrasında Dünya ve Türkiye nereye gidiyor’’ başlıklı kısa bir konuşmanın ardından Türkiye'de ilk kez üç yıllık ‘‘Astroloji Öğreniyoruz’’ programını tamamlayan öğrenciler mezuniyet sertifikalarını alacaklar. Ve daha sonra öğrencilerle birlikte davete katılan konukların yıldız haritalarını çıkarıp yorumlayacağız. İlgilenenler Altın Işık, 0216 302 33 37 ve Divan 0216 330 38 00’dan bilgilenebilirler.

Bu organizasyon tam da Uranüs'ün etkilerini tanımlayan bir etkinlik. Bütün bu çalışmaları gerçekleştirirken müthiş bir heyecan duyuyorum. Ve şaşırtıcı bir biçimde son dakikalara sığdırılan hazırlıklar içinde bulunuyorum.

Tabii bütün bunların arasında hava koşullarını da unutmamak gerekiyor. Şayet söylendiği gibi kar fırtınası gelirse bu organizasyon havanın iyileştiği günlere ertelenir. Şimdi diyeceksiniz ki, ‘‘Sen astrolog değil misin? Havanın nasıl olacağını bilmiyor musun?’’ Doğruyu söylemek gerekirse, iklim ve hava koşullarını etkileyecek kadar hızlı bir gelişme süreci içinde bulunan dünya, kazançlarının karşılığındaki bedellerle de karşılaşmak durumunda. Yani elde ettiğiniz her karın bir de bedeli var. İklimler ve hava koşullarındaki anormallikleri böylesi bir bedel olarak düşünebilirsiniz. Ve önümüzdeki günlerde de garip hava şartlarına hazırlanmak gerek.

İşte bu nedenle Pazar günü yaptığım organizasyonu iki ihtimalli olarak ilan ediyorum. Hava güzel olursa hep birlikte saat 15.00'ten itibaren Fenerbahçe Divan'dayız. Yoksa, bir başka güne erteliyor ve güzel hava koşullarını bekliyoruz diyorum, Yasemin'ce...