Şarkılar kimsesiz çocuklara

Güncelleme Tarihi:

Şarkılar kimsesiz çocuklara
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 17, 2009 01:00

Emel Sayın ve Ferhat Göçer, Minik Kalplerle Elele Derneği’nin (MİKA-DER) Marmara depreminin 10’uncu yılında, Kocaeli’deki kimsesiz çocuklara yardım eli uzatmak amacıyla organize ettiği konserde aynı sahneyi paylaşacak. İkili, 17 Ağustos günü Kuruçeşme Arena’da verecekleri konser öncesi Kelebek’in sorularını yanıtladı

Haberin Devamı

Körfez Depremi’nin 10’uncu yılında, Minik Kalplerle El Ele Derneği’nin düzenlediği konserde sahneye çıkacaksınız. Bir araya geliş hikayenizi dinleyebilir miyiz?

- Ferhat Göçer: Derneğin başkanı Nesrin Ercan’la bugüne kadar birçok konser verdik. Zaman zaman tek başıma zaman zaman da ikili olarak bu derneğin düzenlediği konserlerde yer aldım. Emel Hanım’la son albümümde bir düet yaptık. O düetten sonra kendisiyle sahneyi paylaşmayı hep çok istedim. Bu isteğimi bir gün Nesrin Hanım’la paylaştım. Kendisi de Emel Hanım’a hemen teklifi götürmüş. Ve şu an bir aradayız...

- Emel Sayın: Nesrin Ercan beni aradı ve dernekten, bu projeden söz etti. Sonra Ferhat’ın benimle sahneye çıkmayı çok istediğini anlattı. Hiç düşünmeden kabul ettim. Çünkü gerçekten bu, güvendiğim ellerde yapılan çok önemli bir proje. Konserin çok güzel geçeceğine inanıyorum. Gelen herkes, konserden mutlu ayrılacak. Hem güzel bir konser izleyecek hem de aldıkları bir biletle minik bir kalbe yardım edecekler çünkü...
  
Konser, depremde ailesini kaybeden çocuklar yararına mı yapılıyor?

- F.G: Bu konser Kocaeli’deki kimsesiz çocuklar yuvasının kalkınması amacıyla düzenleniyor. Konser 17 Ağustos depremine denk geldiğinden, geliriyle oradaki çocuk yuvasına destek olmak istedik. Bu yuvada eminim depremde ailesini kaybeden çok çocuk vardır.
 
EVLİ OLMADIĞIM İÇİN EVLAT EDİNEMEDİM

Emel Hanım, siz kimsesiz çocukları ziyaret eder misiniz hiç? Koruyucu anne olmayı düşündünüz mü?    

E.S: Annelik yapmak değil ama sık sık ziyaretlerim oluyor. Elimden geldiğince onları mutlu etmeye çalışıyorum.
                                      
Hiç evlat edinmeyi düşünmediniz mi?

E.S: Düşündüm... 17 Ağustos depreminden sonra, ailesini kaybeden iki çocuğu evlat edinmek istedim. Fakat anladım ki kaderimdeevlat sahibi olmak yok.
Neden? Amerikalı eşimle beş yıl süren bir boşanma süreci yaşadım. 1999’un haziranında boşandık. Ve ağustosta da deprem oldu... O iki çocuğu evlat edinmek için gerekli müracaatları yaptığımda evlat edinebilmem için evli olmam gerektiğini söylediler. Bilseydim boşanmazdım... (Gülüyor) Ya da boşanma sürecini  uzatırdım. Neyse, isteğimin geri çevrilmesi bana ağır bir darbe ve bir mesaj gibi geldi. Nilüfer evlat edinebildi, çünkü kısa süre sonra yasa değişti. Ondan sonra da benim cesaretim kırıldı.

EMRAH'LA BİRLİKTE BAHÇEDE YATTIK

17 Ağustos’ta İstanbul’da mıydınız?


- F.G: Ben ıstanbul’daydım... Ama kızım babaannesiyle birlikte ızmit’teydi, YahyaKaptan’da kalıyorlardı. Ben o tarihte Haydarpaşa’daydım. Tam uzman olmak üzereydim, tezimi hazırlıyordum. Depremin olduğu gece, önce televizyonun sallandığını gördüm. Sonra sarsıntı arttı... ılk 25 saniye geçer diye bekledim, ikinci 25 saniyede ise ‘artık ölüyoruz’ dedim. En üst katta oturuyordum, kaçabilme şansım yoktu. Sarsıntı geçtikten sonra aşağı indim. Hemen radyoyu açtım. Depremin merkez üssünün ızmit olduğunu, orada çok binanın yıkıldığını duyunca şok geçirdim. Telefonla aileme ulaşamadım. Ağlaya ağlaya o saatte yola çıktım. Yol boyunca yanan, devrilen evleri gördükçe, “Tamam, ben ailemin ölüsünü bulmaya gidiyorum” dedim. Yahya Kaptan’a gidene kadar her yer toz dumandı. Her yerde derin bir sessizlik ve çığlıklar, ağlayanlar vardı. Böyle bir şok içinde Yahya Kaptan’a girdim, binalar dimdik ayakta duruyordu. Arabadan indim, artçı depremlerle apartmanların yaprak gibi sallandığını gördüm. O sırada annemi, kızım Yağmur’a sarılmış halde bahçede otururken buldum. O an yaşadığım mutluluğu size anlatamam. Ailemi hemen Ankara’ya gönderdim.

Peki Emel Hanım, siz depremi nasıl yaşadınız?

- E.S: O dönem Ulus’ta, bir apartmanın en üst katında oturuyordum. Benim iki kat altımda da Emrah vardı. O gece çok sıcaktı, uyuyamamıştım. Yatak odamdaydım, televizyon seyrediyordum. Tam uykumun geldiği anda bir sarsıntı hissettim. Hemen geçer sandım, ama şiddeti artınca şoke oldum. O kadar sallandı ki, ölüyoruz dedim. Sarsıntı durunca, kedimi kucaklayıp, gecelikle apar topar bahçeye indim. Ama o karanlıkta, o sessizlikte öyle korktum ki... Bir anda dünyada yalnız başıma kaldığımı hissettim. Aşağı indiğimde herkesin bahçede olduğunu gördüm. Hatta alt katta oturan bir komşum, beni gecelikle görünce üzerime bir sabahlık getirdi. Emrah’la dört gün baş başa yattık bahçede. Neyse... Bahçeye indikten 20 dakika sonra yan bahçeden kahkahalar gelmeye başladı. Kim, neden gülüyor, anlamadık. Meğer o bahçede de Cem Yılmaz varmış. O atmosferde bile herkesi güldürüyordu. Şoku atlattıktan sonra depremin merkez üssünün Gölcük olduğunu öğrenince, daha da sarsıldım. Çünkü kız kardeşim Fatoş ızmit’teydi. Hüngür hüngür ağlamaya başladım. Hemen arabama atlayıp yola çıkmak istedim. Ama engel oldular. Telefonla da kardeşime ulaşamıyorum. En sonunda telefon düştü ve kardeşimle birkaç saniye konuşabildim. Onun iyi olduğunu öğrenince rahatladım. şoktan çıkmam dört gün sürdü. Fakat eve giremediğim için uçağa atladığım gibi Marmaris’e, ailemin yanına gittim.

Sizi çok etkilemiş...

- E.S: Tabii. Aylarca psikoloğa gittim. Sonra Ulus’taki evimi sattım ve zemini sağlam diye Demirciköy’e yerleştim. Bu deprem benim hayatımı değiştirdi. Yaşam biçimim değişti. Daha çok doğaya döndüm. Benliğimde bambaşka bir felsefe belirdi.

İKİMİZİN DE EVİ 'SAĞLAM' RAPORLU

Peki siz ne kadar hazırlıklısınız depreme, evde hazır duran bir deprem çantanız var mı?

- E.S: Benim evde ve arabamda hazır bir çantam var...

- F.G: Benden çok, Ömür (Gedik) bu konuda hassas. Belki bir çantamız yok ama Ömür yaşadığımız yerin depreme dayanıklı olup olmadığını kontrol ettirdi. Sağlam raporu aldıktan sonra taşındık.

- E.S: Depremden sonra, rahmetli Aykut Barka’yı aradım. Yeni evime taşınmak üzereydim, evim sağlam mı değil mi onu öğrenmek istedim. Kendisine, “Ben Emel Sayın. Çok yalnızım, korkuyorum, bana yardımcı olun” dedim. Kardeşi inşaat mühendisiydi ve gelip evime baktılar. “Korkmayın, eviniz sağlam” dediler, ona göre yeni evime taşındım.

Haberin Devamı

TANIDIKÇA EMEL HANIM'A OLAN HAYRANLIĞIM ARTTI

Haberin Devamı

F.G: Emel Hanım’a bayılıyorum... Onun albümleriyle, filmleriyle büyüdüm ben. Aşk adına, romantizm adına bütün rüyalarımızı süsleyen bir hanımefendi. Düet yapma fikri ortaya çıktıktan sonra kendisini yakından tanıma fırsatı buldum. Hayranlığım bin kat daha arttı. Avucumuzun içindeki pırlantalarımızdan biri Emel Hanım. O sadece benim için değil, Türkiye için özel bir insan...

E.S: Ferhat Göçer eşittir, üç tane K... K.K.K... Bu “K”lar ne demek mi? Hemen açıklayayım: Karizma, kültür, kalite... ışte benim için Ferhat Göçer bunları ifade ediyor.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!