Şarap sektörü sırtında vergi yüküyle koşuyor, yasaklarla nefesimizi kesmeyin

TÜRKİYE’nin önemli şarap markaları arasında yer alan Doluca’nın ikinci kuşağını temsil eden Ahmet Kutman, Türk şarapçılığının ağır vergiler olmasa rekabet yarışında bugün daha iyi bir noktada olacağını söyledi.

Kutman, "Alkollü içecekler sektörüne getirilmesi planlanan tanıtım ve reklama dönük kısıtlamalar da sektörün elini kolunu bağlayacak" dedi.

ÜÇ kuşaktır şarap üreticiliği yapan bir ailenin ikinci kuşağı olarak Doluca’da görevi devralan Ahmet Kutman, Türkiye’de şarabın geliştiği bir döneme imza attı. 1985’den itibaren başlatılan projelerle, Doluca gerek kapasite ve teknoloji, gerekse kalite açısından, dünyadaki en gelişmiş şarap üreticileri arasında yerini aldı. Doluca Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Kutman’ın, 1989’da Güven Nil ile başlattığı Sarafin projesi de Türkiye’de kaliteli şarapçılığın gelişimi açısından önemli bir dönüm noktası oldu. Ailenin üçüncü kuşak temsilcileri de zaman içinde Doluca’nın yönetiminde görev almaya başladı. Ahmet Kutman’ın kızı Sibel Kutman, pazarlama ve satış departmanının sorumluluğunu üstlendi. Oğul Ali Kutman ise, üretimden sorumlu olarak 2002 yılında Doluca yönetimine katıldı.

Ahmet Kutman’a göre, Türk şarapçılığı, dünyada rakipleriyle girdiği yarışta sırtında büyük bir vergi yüküyle koşmasa bugün çok daha iyi noktalarda yer alabilirdi. Kutman, alkollü içecekler sektörüne getirilmesi planlanan tanıtım ve reklama dönük kısıtlamaların da sektörün elini kolunu bağlayacağına dikkat çekiyor. İşleri büyük ölçüde çocuklarına devrettiğini belirten Kutman ile sektörün içinde bulunduğu durumu ve sorunlarının yanı sıra, Doluca’nın planlarını ve yeni ürünlerini konuştuk.

Sektördeki rekabeti nasıl değerlendiriyorsunuz?

- Sektörümüzü oldukça zorlayan birtakım gelişmelerle karşı karşıya kaldık. 2005’de vergiler birden bire büyük oranda artırıldı. Aynı yıl ithal şarapların Türkiye’ye gelişi serbest bırakıldı. Böylece çok daha yoğun bir rekabet ortamına girdik. Bu zorluklar bizi kaliteyi artırmaya, miktarı azaltmaya yöneltti. Son bir iki yıldır 6-7 milyon litre arasında üretimimiz var. Ayrıca ’herşey dahil’ uygulaması bizim için öncelik olmaktan çıktı. Çalıştığımız kurumlar hálá var ama odak noktamız büyükşehirlerdeki restoranlar ve zincir mağazalar. Politikamız değişti ve biraz daha markalaşmaya yöneldik.

Şaraptaki vergi yükü ne durumda?

- Dünyada şarap üreten ve ihraç eden ülkelerin hiçbirinde ÖTV (Özel Tüketim Vergisi) gibi bir vergi yok. Sektörümüz mantar kapüşon dışında tamamen yerli girdileri kullanarak katmadeğer yaratıyor. Şarap sektörünün cirosunu 400-500 milyon dolar gibi düşünebiliriz. Çoğunluğu restoranlarda, otellerde tüketildiği için aslında 1-2 milyar YTL arasında ciro sağlıyor. Ciromuzun yüzde 25-30’unu vergi olarak ödüyoruz. 1 litre şarapta ÖTV asgari 1.75 YTL dir. Bu tutar ürünün fiyatı ne olursa olsun ödenmesi gereken tutardır. Ürün fiyatındaki artışa bağlı olarak da ödenen vergi nisbi oran ürün maliyetinin yüzde 63.3’üdür.

Yapılan vergi indiriminin sektör üzerinde etkileri neler oldu?

- Bu indirim ucuz şarap üretenlere imkan sağladı. Ama biz, kalitenin getirdiği maliyet yüzünden zaten vergimizi maktu verginin üzerinde ödüyorduk. Yüzde 63.3 ödemeye devam ediyoruz. Bu vergi indirimi ürünlerimizin çok büyük bir kısmında bize bir şey getirmedi. Bu kadar yüksek vergi, kaçak üretimi özendiriyor. Bandrol bir miktar etkili oldu. Ancak, Türkiye’de 80-90 milyon litre üretim var, bunun 20-25 milyon litresi beyan ediliyor deniliyor. Son vergi düzenlemesinden sonra 40 milyon litrelere çıkmış durumda.

Yeni yönetmelik tanıtımımıza darbe vuruyor

Vergi yükünün azaltılması, sizce rekabet şansınızı artırır mı?

- ÖTV olmasa Türk şarapçılığı hem daha fazla gelişebilecek, hem daha fazla rekabet gücüne sahip olarak dünyaya açılabilecek. Şarap üreten ülkelerde öncelikle böyle bir ÖTV yok. Biz de bu yolu seçebiliriz. Nisbi verginin tamamen kalkması ve maktuya dönmesi sektöre çok faydalı olacaktır. Bağcılık gibi uzun vadeli yatırımlarımızı sürdürebiliriz. Bugün pazarlamaya ciromuzun sadece yüzde 3-5’ini ayırabiliyoruz. Vergimizin azaltılması durumunda dünyada daha çok tanıtım ve rekabet şansı bulabiliriz.

Alkol yönetmeliği taslağını nasıl değerlendiriyorsunuz?

- Tütün Mamulleri ve Alkollü İçkilerin Satışına ve Sunumuna İlişkin Yönetmelik hakkında, görüşlerimizi ve itirazlarımızı firma ve dernek olarak ilettik. Finansal zorluklar şimdi de birtakım idari kısıtlamalar geliyor. Tanıtım ve iletişim faaliyetlerimize büyük darbe vuruyor. Genç tanımı o kadar ucu açık bir şekilde kullanılıyor ki, bizim elimizi kolumuzu bağlıyor. Kültürel ve sosyal sponsorluklara ciddi boyutta yansıyacak. Belirli bir kitleyi hedeflediğimiz için o kitleye dönük yaptığımız tadımlar bile izne bağlanıyor. İzinlerde kıstas ne olacak bunlar belirsiz.

Bağcılığa 12 milyon dolar yatırdık

Bağ yatırımları ne zaman başladı?

-Eskiden yatırımları şarap teknolojisine yapıyorduk. Gerçekten kaliteli üretim için kaliteli üzüm lazım. Güven Nil ile birlikte Sarafin projesini geliştirdik. Saros’ta Sarafin bağları tesis edildi. Bugün 3 bin 500 dönümde bağımız var. Bağlara her yıl 2-3 milyon dolar harcıyoruz. Son 6-7 yılda bağlarımıza 12 milyon dolarlık yatırım yaptık. 2010 yılına kadar ürettiğimiz şarapların en azından yüzde 50’sini kendi üzümlerimizden karşılayacağız.

Üç kuşaktır ’eğitimli’ şarapçılık yapıyoruz

Doluca’nın kuruluşunu anlatır mısınız?

- Babamın ailesi Tekirdağ Mürefte’den. Burası şarap üretimine çok uygun bir bölge. Osmanlı İmparatorluğu’nda Müslümanlar şarap üretmiyor, ama 4. Murat devri dahil her dönemde bölgede Ermeniler ve Rumlar şarap üretiyor. Babamın ailesi de oranın birkaç Türk ailesinden biriymiş. Birinci Dünya Savaşı ve İstiklal Savaşı’ndan sonra Rumlar bölgeden ayrılmış, yerlerine Türk göçmenler gelmiş. Babam o tarihlerde Almanya’da üniversitede okuyormuş. Ren Bölgesi’ndeki bağları ve şaraphaneleri görmüş. Almanya’da 3 yıl şarap teknolojisi okumuş. 1926’da Türkiye’ye gelip fabrikasını açmış. Üç kuşaktır hepimiz bu alanda eğitim alarak üretim yapıyoruz.

Signium’u üç kişi yarattık

Şiraz ve Merlot üzümünden yapılan Signium projesi nasıl doğdu?/images/100/0x0/55eb14a6f018fbb8f8a9c3e7

-Kendi bağlarımızdan, bir şarapsevere en çok mutluluk verecek yepyeni bir ürün istiyorduk. Aramızda bu ürüne verdiğimiz kod adı 3A idi. Proje, Doluca’nın, üç şarap yapımcısı, Ali Kutman, Aysun Pirdel ve Ahmet Kutman tarafından yürütüldü. 2006 yılı için, ’Signium’ konseptine en uygun stili belirlememiz gerekiyordu. Üçümüz de kişisel çalışmalar yaptık. Bölgesel sınırlamaya girmemeye karar verdik. Müşterek tadımlarda, hazırlanan örnekleri, defalarca yorumladık, fakat birbirimizin stillerine müdahale etmedik. 2007 yılının mayıs ayında en beğendiğimiz örneği seçtik. Ortaya büyük ölçüde, Şarköy ve Saroz bölgelerinde, kendi bağlarımızda yetişen, Şiraz ve Merlot üzümlerden oluşan, bir kupaj çıktı.

AHMET KUTMAN

DOLUCA Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Kutman, 1944 yılında İstanbul’da doğdu. 1963 yılında İstanbul Robert College’den mezun olduktan sonra Enoloji ve Vitikültür eğitimi almak üzere ABD’ye gitti. University of California-Berkeley ve University of California Davis’den mezun oldu. 1967’de Türkiye’ye döndü ve iki yıl askerlik hizmeti yaptıktan sonra, ikinci kuşak olarak Doluca yönetimine katıldı.
Yazarın Tüm Yazıları