Şapka devrimi yalanları

CUMHURİYET devrimlerinden biri olan şapka devrimi, çıkarılan yasayla 25 Kasım 1925 günü yürürlüğe girmişti. Devrimin 76. yılı önceki gün yapılan sade törenlerle kutlandı.

Ancak bizim şeriatçı basın bu konuda yine celallendi!

Bunlardan birinde dün, birinci sayfada şöyle bir başlık atılmıştı:

‘‘Atatürk'ün şapkasını takan yok.’’

Güya Atatürk ve onun devrimleriyle alay ediyorlardı! Ederler elbette. Cumhuriyet'in savcıları uykuda ise ve bu gibi haberleri soruşturma konusu yapma zahmetine bile katlanmazsa, şeriatçı kesim doğal olarak bu yayınları yapacaktır.

Şapka devrimi, bunların sürekli işlediği ve her konuda olduğu gibi inanılmaz yalanlarla piyasa sürdüğü örneklerden sadece biridir.

* * *

Şapka devrimi, Cumhuriyet devrimlerinden sadece biridir ve yobazların iddia ettiği gibi, insanlara şapka giymeyi emreden bir yanı yoktur.

Burada amaç, fes, sarık gibi dinsel başlıkları söküp atmaktır ve bu yapılmıştır. Bu aletler yasaklanmıştır.

Gelenekler uyarınca, o yıllarda sokakta başı açık gezmek, toplumda ayıp karşılanırdı. Eski fotoğraflara bakınız, resim çektiren erkeklerin bile başlarında mutlaka bir şey vardır.

Sokağa başı açık çıkılmazdı. Şapka devrimi iki seçenek getirdi:

l- Fes ve sarık yasaklanmıştır. Giyeceksen şapka veya kasket giyersin.

2- Ya da sokakta başın açık gezersin.

Hadise budur. Şapka devrimi insanlara şapka giyme zorunluluğu getirmedi. Yönetim tarafından üniforma olarak getirilmedi. Yeni bir put yaratılmadı. Bunu söyleyen ya yalancıdır, ya da cahildir.

* * *

Dinci gazete dün bu konuda yaptığı habere, başka yalanlar da ekliyor. Şapka devrimine direnenler idam edilmiş! Bunlardan biri de İskilipli Atıf Hoca imiş.

Atıf'ın İstiklal Mahkemesi tarafından idam edildiği doğrudur ama olayın özü şudur:

İskilipli Atıf Hoca bir din adamı. 1909 yılında patlayan 31 Mart irtica olayında ön saflarda rol oynadı, Osmanlı döneminde kurulan askeri mahkemede yargılandı ve suçlu bulundu.

5 yıl hapis cezası alan Atıf, cezasını Sinop Cezaevi'nde tamamlayıp çıktı.

Milli Mücadele'de bastırdığı broşürlerde Yunan ordusu lehine, Kuvayı Milliye aleyhine ifadelerde bulundu ve gıyabında yargılanıp idam cezası aldı. Ancak 3 Mart 1924 tarihli af yasasından yararlanıp kurtuldu.

Şapka Kanunu çıktığında, yeniden bir broşür hazırlayıp insanları ayaklanmaya çağırdı. Broşürün adı ‘‘Frenk mukallitliği’’, yani ‘‘gavur taklitçiliği’’ idi.

Halkı kışkırttılar.

Gerçekten de, Şapka Kanunu sonrasında yurdun çeşitli yerlerinde küçük çaplı isyanlar çıktı. Rize, Malatya, Erzurum, Giresun gibi kentlerde yobazlar hükümet konaklarını basıp görevlileri öldürdü.

‘‘Şapka gavur icadıdır. Şapka giyeni vurun...’’

Erzurum'da Divan-ı Harp kuruldu, sekiz isyancı idam edildi.

* * *

İskilipli Atıf Hoca, Ankara İstiklal Mahkemesi'nde ‘‘Şapkayı bahane edip halkı isyana kışkırtmaktan’’ yargılandı.

Bu duruşmanın tutanakları bile kitap olarak yayınlandı. Bir ibret belgesidir ama okumazlar ki!

Atıf'la birlikte aynı suçtan aynı mahkemede yargılanan Tahir-ül Mevlevi ve diğerleri niçin asılmadı? Bazıları niçin beraat etti?

Bu sorulara yanıt veremezler ama İstiklal Mahkemeleri'ni ‘‘kasap dükkánı’’ olarak göstermeye kalkışırlar. Oysa o mahkemeler, İstiklal Harbi'nin ve Türk devriminin onur anıtlarıdır. Özellikle İstiklal Harbi'nde çok önemli görev yapmışlar, bütün casusları, asker kaçaklarını, asker ailelerini taciz edenleri, yolsuzluk yapanları yargılayıp gereken cezaları, idam dahil vermişlerdir.

Yeni bir devlet kuruluyordu. İçeride ve dışarıda binbir düşmanla, hatta içeride dinci isyanlarla boğuşuyorduk. Ne yapacaktık, olanları izlemekle mi yetinecektik?

Mürteci takımı bu konuda da sürekli yalan yazar, İstiklal Mahkemeleri'nde yüz binlerce insanın idam edildiğini sık sık vurgular. Tamamen palavradır.

Resmi rakamlar ortada. 1920-1923 İstiklal Harbi döneminde İstiklal Mahkemeleri tarafından 1,350 kişi idam edilmiştir. Cumhuriyet dönemi İstiklal Mahkemeleri tarafından 1923'ten bu mahkemelerin kapatıldığı 1927'ye kadar idam edilenlerin sayısı ise 360'dır.

Manşetlerinde her gün ‘‘Allah, peygamber, türbanlı kızlar’’ diye yayın yapan şeriatçı basının yalanları bir değil ki! Hangisini yazacağız!

Atatürk'ün şapkasını takan yokmuş!

Ama itiraf edeyim, ben onların yerinde olsaydım, ben de böyle yayın yapardım. Cumhuriyet'in savcıları bunları ısrarla görmüyor. Görmeyince de Cumhuriyet'in kurucusu ve ilkeleri, ayaklar altında paspas gibi ve özgürce çiğnenmeye devam ediyor.
Yazarın Tüm Yazıları